Rock of Ages – Bu Bir Taş Değil!

Son zamanlarda oynadığım garip oyunlara bir tane daha eklemiş bulunuyorum! Rock of Ages, ACE Team tarafından 2011 yılında piyasaya sürülmüş Tower Defense türünde bir oyun. Ancak mobil oyunlara da biraz aşina iseniz telefonu sağa sola, öne arkaya eğdirerek oynadığınız bilyeyi labirentler arasından deliğe sokmaca oyunlarına da benzediğini söyleyebilirim.

Oyunu bu şekilde anlatınca biraz küçümsemiş gibi oldum ancak çok hoş bir dokunuşu da var; klasik sanat eserlerinin oyuna ve hikayeye yedirilişi inanılmaz, şahane bir absürt komedi.

maxresdefault (1)

Sağ alt köşede bulunan kırmızı bar, kapının ne zaman yıkılacağını gösteriyor.

Rock of Ages, gerek arkadaşınız gerek yapay zeka olmak üzere bir rakibe karşı oynanması daha makul olacak bir oyun olsa da, bir Story Mode’u da bulunuyor. Hikaye ise Sisyphus (Türkçesi: Sisifos) miti ile başlıyor. Sisifos, Yunan mitolojisinde, çakallığının cezası olarak Yeraltı Dünyası’nda sonsuza kadar büyük bir kayayı, bir tepenin zirvesine kadar çıkarmalıdır; ancak her nasılsa tam zirveye ulaşacağı sırada kaya daima elinden kayarak en aşağı düşer ve Sisifos da bütün işi tekrar yapmak zorunda kalır. Orijinal mite göre, Sisifos karısına, öldükten sonra ona cenaze yapmaması gerektiğini tembihler ve karısı da bu sözünü dinler. Hades tören yapılmayışını hoş karşılamaz ve bir kere daha çakallığını konuşturan Sisifos’a karısını cezalandırmak üzere dünyaya geri dönme izni verilir. Oyunda ise yuvarladığı taş ile cehennem kapılarını kırıyor ve yer yüzüne geri dönüyor.

Oyunun isminin Rock Of Ages olmasının çok bariz bir açıklaması var, kronolojik olarak Antik Yunan, Orta Çağ, Rönesans, Rokoko (Barok stilinden sonra sanat akımlarına verin isim), Goya dönemlerinde geçiyor. Her dönemin de ünlü sanat eserlerini oraya buraya serpiştirilmiş olduklarını görmek mümkün.

"Rokoko ne?" diyenlere gelsin.

“Rokoko ne?” diyenlere gelsin.

Oyun genel olarak yönlendirdiğiniz bir kayayı rakibinizin kalesinin kapılarına koç başı misali dayandırıp kapıları kırmak ve rakibinizi öldürmek şeklinde ilerliyor. Kapılara tek atamıyoruz ne yazık ki, her seferinde kapının bir miktar canını götürüyorsunuz. Denemeleriniz arasında da rakibinizin de yoluna taş koyuyorsunuz; kulelerinizi dikiyor kendi savunmanızı yapıyorsunuz. Rakibinizin kapılarına dayanana kadar da yolunuzun üzerindeki engelleri yok etmekle para kazanabilir ve defansınızı daha zengin bir şekilde yapabilirsiniz.

Genel olarak oyunları çok ağır shooter olmadıkları sürece gamepad ile oynamayı tercih ediyorum amma ve lakin Rock Of Ages gamepad için yapılmış bir oyun değil, şiddet ile klavye-fare ile oynanmasını tavsiye etmekteyim. Çünkü gamepad yeterli mobilizasyonu ne yazık ki sağlayamıyor. Kısıtlı zamanınızda, tekrar yeni bir taş oyulana kadar, savunma hattınızı güçlendirmeniz gerek. Hızlı olmanız gerekiyor dolayısıyla.

Pitonesk Stil ve oyunu oynamanız için gereken tek sebep.

“Ben Leonardo da Vinci, mimar.”

Son olarak oyun içerisindeki –bu klişe lafı kullanacağım için özür diliyorum ancak, görsel şölenden bahsetmek istiyorum. Oyun süresince tarih boyunca boy göstermiş ikonik sanatçılarının başyapıtlarının oraya buraya serpiştirildiğinden bahsetmiştim. Ancak oyun bunu en beklenmedik şekillerde yapıyor.

Oyunun görsel tasarımı ise Pitonesk denilen bir tarz ile hazırlanmış. Daha önce ismini duymuş olduğum ama hiç izlemediğim İngiliz sürreal komedi grubu Monty Python’un şovlarında ilk kez boy gösteren bu tarz ise daha sonraları şovun ismi ile anılmaya başlanmış.

Doğruyu söylemem gerekirse Tower Defense tarzı oyunlardan pek keyif almıyorum, öneri üzerine bir şans vermeye karar vermiştim. Tower Defense oyunları hakkında düşüncem değişmemiş olsa bile, oyun içerisindeki hoş göndermeler ister istemez yüzümde bir tebessüm, bir neşe, mutluluk sebebi oldu. Favorimin hangisi olduğunu tahmin etmeniz zor olmasa gerek. İyi oyunlar!

Yorumlar