Hellboy: Geceyarısı Sirki – Hellboy’un En Sevimli Hali

Ülkemizde çizgi romanından öte, filmleriyle daha çok anılan ve bir çok kişinin filmleri aracılığıyla tanıdığı Hellboy, aslında Mike Mignola’nın yazarlığını ve çizerliğini yaparak, Dark Horse Comics tarafından piyasaya sürülen bir grafik roman. Ülkemizde JBC etiketiyle piyasaya sürülen Hellboy’un Türkçeye çevrilmesi, benim açımdan oldukça sevindirici bir gelişme. Zira, daha önceki çizgi roman yazılarıma göz atanlar, bu tarz farklı işlere merak saldığımı okumuşlardır eminim ki. Hal böyle olunca, Hellboy’u okuyup tanıtmak, vazifem oldu. Elbette, bu iş tek ciltle kalmayacağı gibi, Hellboy’un film ve animasyonlarına da el atacağım. Sevin, ey Hellboy sever okur!

Hell… Boy?

Hellboy hakkında fikri olmayanlar için, kısaca bahsetmem gerekirse eğer; Hellboy aslında kendisinin lakabı. Zira gerçek adı Anung Un Rama olan, Azzazel ve Sarah Hughes adındaki bir cadının oğlu. Bu da Hellboy’u iblis olarak değil de, yarı-iblis olarak tanıtırsak daha doğru olur. Elbette, bu iki ebeveynden çok Paranormal Araştırma ve Savunma Bürosunda (P.A.S.B.) görevli Profesör Trevor Buttenholm’un oğlu dersek, daha yerinde olur. Peki Hellboy’un bu dünyada işi ne?

hellboyMidnight2

Hep hakkında rivayetlerini duyduğumuz, nazilerin paranormal aktivitelerle uğraştığına dair dedikodular üzerine, Hellboy İkinci Dünya Savaşında kendi saflarına güç katmak adına Naziler adına, okültist Grigori Rasputin tarafından dünyaya çağrılır. Lakin, henüz yeni doğmuş olan bu bebek iblis, Müttefik güçler tarafından kurtarılarak, Amerika’daki P.A.S.B. adındaki gizli servis tarafından alınarak, burada büyütülür ve kendisi gibi “normal olmayan” dostlar edinir. Zaman içinde büyüyerek gerçek iblis formuna, yani şeytan kuyruğu ve boynuzlarına kavuşur. Yine de, normal iblisler gibi kötülük dolu değil, aksine Profesör Trevor Bruttenholm’un şefkatli gözetmenliğinde, biraz aksi ama yine de iyi bir kimliğe bürünür. Anlatılacak bir çok özel yanı olsa da, Geceyarısı Sirki’ne özel olarak, Hellboy’un bir yarı-iblis olarak, oldukça geç yaşlandığından bahsetsek tam da yeridir.

Çocukça Düşler, Çocukça Kabuslar

Başlığa bakınca gördüğünüz “sevimli” ibaresi şaşırtmaca değildi elbette. Hellboy bu fasikülde, filmlerde ve çeşitli maceralarındaki halinden çok daha sevimli. Zira, Geceyarısı Sirki Hellboy’un çocukluğunda geçiyor. İki farklı dünyayı görebilme ve ona dokunabilme kabiliyetine sahip bu çocuk, elinde çizgi roman ile P.A.S.B.’da takılırken, iki yetişkinin karı-kız muhabbetine meze oluverir. Elbette, bizim ufaklık bu yaftalamadan hoşnut olmayacak ki, masadan yürüttüğü tek dal sigarayı tüttürmek için gizli servisin bahçesine doğru yol alır. E tabi, yoldan geçerken kapalı kapılar ardında kendisi ile ilgili endişelere de kulak misafiri olunca, sigara dert sigarası oluverir.

hellboyMidnight3

Bahçeye varıp, dertli dertli bir ağacın dibine çöktüğünde, tam kibriti yakacak ki! Bir ses duyulur, sonrasında bir bakmışız bizim ufaklık, yanında köpeği ile gecenin bir yarısında yoldan geçen palyaçonun peşinden “A.T. Roth’un Olağanüstü Sirki’ne” doğru yola çıkmış.

Hikayeyi daha fazla uzatmayacağım, zira çizgi roman bir çırpıda bitti. Olabildiğince kısa olmasına rağmen, bir başlangıç hikayesi olarak düşündüğünüzde gayet ideal. Lakin ne olursa olsun, okuru aç bıraktığı gerçeğini göz ardı edemeyeceğim. Ben hiç hız kaybetmeden JBC’nin Türkçeleştirdiği bir diğer grafik roman olan Yaşayan Ölüler Evi’ne balıklama daldım.

İki Dünya Arasında

Gel gelelim çizimlere. Burada bir duruyoruz sevgili okur. Zira, Geceyarısı Sirki bildiğiniz gibi çizilmemiş. Çoğu çizgi romanda tek bir ekole ait çizimler görmeye alışığız. Marvel, DC dediğinizde beklentiniz bellidir. Fumetti seviyorsanız, kapağa bakınca ne aradığınızı anlarsınız. Hellboy ise bilinenden çok öteye. Ben de bilmiyordum, bu yüzden Seyfettin Efendinin çizeri, bizim de pek güzide bir yazarımız olan Devrim Kunter abimize danıştım.

hellboyMidnight1

Normalde çizgi romanlarda, birden fazla dünyanın farklılığını ya da rüya gibi başka boyutları tasvir etmek adına çizerlerin, kareleri sepya ile renklendirdiğinden ya da kenarları yuvarlamak sureti ile bölümleri birbirinden ayırdığından bahsetti. Fakat Hellboy’da bu işi daha derinden hissettirmek adına, bambaşka bir yola başvurulmuş, o da iki çizerin bir araya gelerek, kendi tarzlarında iki farklı teknik kullanması! Gerçekten olağanüstü. Bu da bizlere Mike Mignola’nın yanı sıra, Duncan Fegredo’nun bu çizgi romanda ne işi olduğunu açıklıyor.

Zira, Hellboy’a başladığınızda klasik, renkli bir çizgi roman havası hissederken, Hellboy Geceyarısı Sirki’ne ulaştığında gördüğümüz çizimler adeta tablovari bir güzellikte. Bu noktada, Hellboy – Geceyarısı Sirki beni fazlasıyla tatmin etti.

Netice İtibariyle…

Hellboy – Geceyarısı Sirki; çizgi roman severlerin alıp baş köşeye koyacağı cinsten bir yapıt. Her ne kadar kısa bir hikayeye sahip olsa da, spoiler vermek istemem ama, önemli bir hikaye. Üstelik JBC yayıncılığın başarılı çevirisi ve hardcover kapakla birlikte tam arşivlik bir iş diyebilirim. Keyifli okumalar…

Yorumlar