Game of Thrones – Anlatılmak İstenen Ne?

Buz ve Ateşin şarkısı serisini, biraz geç de olsa okumaya başlamış olanlardanım. Sitemizde hali hazırda harika Game of Thrones yazıları mevcut. Hikaye ile ilgili detayları merak edenleri diğer yazılara da bakmaya davet etmek istiyorum.

Bu yazı ise, kitap ile dizinin farklarından çok hikayenin kurgusu ve ne üzerine olduğunu konu edecektir.

Kurgu

Öncelikle kitabın kurgusunun alışılagelmişin çok dışında olduğunu belirtmek gerekiyor. George R. R. Martin’in serisinde her bölümün isimli bir başlığı bulunuyor. Örneğin Jon, Tyrion, Arya, Daenerys ve Bran gibi. İlk kitaptan itibaren aralıksız yer kaplayan isimler bunlar olduğu için öncelik veriyorum. Bunların dışında bölümlere sahip başka karakterler de, var onlara da geleceğim.

Seri boyunca her bölüm 20-40 sayfa arası yer kaplıyor ve kimin adına yazılmışsa, olayları o kişinin gözünden ve bulunduğu mekandan anlatıyor. Örneğin Sansa, Kings Landing’de sarayda yaşamını sürdürürken Kuzeydeki savaşa dair raporları duyuyor. Catelyn’e ait bölümlerde, savaşın olduğu yerleri yakından görüyor, Daenerys’e ait bölümlerde sadece Westeros kıtasında savaş çıktığına dair belirsiz haberler görüyoruz.

Neden benim çocuğumun yok, bir flüt kaç para ulan!

Neden benim çocuğumun yok, bir flüt kaç para ulan!

Kurguda birden çok karakter olması, yazar açısından inanılmaz zor bir şey. Zira sadece karakterler değil, o sırada bulundukları yerler de birbirlerinden çok farklı oluyor. Her yere, her haber anında ulaşamıyor, bazı yerlere ulaşan haberler/bilgiler bilerek ya da bilmeyerek değiştirilmiş olabiliyor. İlk kitaplarda Robb Stark’ın savaşında, güneydeki çoğu kişi Robb’un bir ulukurta dönüştüğü yani büyücü (warg) olduğu yönünde söylentiler duyuyorlar. Bunun sebebi Robb’un savaşları kazanması ve güneydekilerin bunun en akla yatkın açıklamasının büyü olduğunu düşünmeleri. Tabi ki Tywin Lannister gibi adamlar bu söylentilere kulak asmıyor, o da işin bir diğer boyutu.

Birden çok karakterin baş rolde olduğunu söylemiştik. Bu karakterlerin geçtikleri yerde temas ettikleri ya da etmedikleri çok, epey çok, baya çok fazla karakter mevcut. Seyahat eden biri, küçük bir kaleye giriyor içeride oranın lordu, şövalyeleri, eşleri, bazı isimli yeminli kılıç adamlar, eğer varsa oranın üstadı gibi pek çok insan olabiliyor. Bunların da hepsinin, hem isimleri hem detayları var. Çoğunun da büyük ya da küçük soylu evleri var ve bu evlerin hepsinin ne olduğu yazılmadan önce belirlenmiş durumda. Yani Clagene evi denildiğinde içinde kimler olduğu, kimlerle ittifak halinde oldukları vs tüm bilgiler kitap yazılmadan önce belirlenmiş.

Sadece kişi ve evler değil, yerler de belirlenip harita çok önceden çizilmiş. Karakterlerin büyük kısmı hareket halinde oldukları için birden çok yerden geçiyorlar ve her geçtikleri yerin farklarını net bir şekilde öğreniyorsunuz.

Tüm bunları üst üste koyarsak, hem coğrafi hem de sosyal açıdan içi fazlasıyla dolu, en ince detaylarına kadar işlenmiş bir Dünya ile karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz.

Ailelerin Soy Ağacı

Ayrımcılık ve Ön yargı!

Bu kadar çok baş rol karakteri var demişken, hepsinin birbirinden çok farklı olduğunun da üzerinde durmak gerekiyor. Sansa’da saf bir genç kızın büyümesine tanıklık ediyoruz. Jaime’de lakayt ve bencil bir adamın sahip olduğu şövalye vasıflarını tekrar sorgulaması ve elde etmesini izlerken, Bran’ın masalların ve tuhaf güçlerin peşinde gerçeküstü yolculuğu izleniyor. Arya’nın hikayesinde halktan insanlara çok fazla temas ediliyor. Aşçı yamağından demirci çırağına, vasıfsız askerlerden fahişelere kadar diğer insanların da aynı Dünya’da yaşadığını görüyoruz.

Tüm bunlar işlenirken, dikkatimden kaçmayan en önemli konu ise şüphesiz ayrımcılık ve ön yargı konusudur. Martin’in başrol karakterlerinin tamamı o ya da bu şekilde ayrımcılığa uğrayan insanlar. Gelin bir inceleyelim.

tyrion1

İdam cezası AB kriterlerine aykırı kardeşim!

Tyrion

Tyrion Lannister, cüce! Tyrion Lannister, çirkin! Tyrion Lannister doğarken annesini öldürmüş! Tyrion Lannister içkiden ve fahişelerden hoşlanıyor! Tyrion Lannister, iblis! Tyrion Lannister, bir Lannister!

Hemen herkesin Tyrion’dan nefret etmek için o ya da bu sebebi var. Ön yargının en çetin mücadelesini muhtemelen Tyrion veriyor olabilir. Çok iyi eğitimli, elinden geldiğince doğruları yapmaya çalışan, yöneticilik vasıfları taşıyan, gerçekçi ve soylu olmasına rağmen pek az kimse Tyrion’u gerçekten tanıyor, zaten çoğu kimse ne tanımaya çalışıyor ne de ön yargılarının ötesine bakmayı beceriyor.

Tyrion, Stannis ile olan savaşta şehri kurtarmasına rağmen kahraman olarak görünmüyor. Tyrion’un Kral Eli olarak hizmet ederken yaptığı tüm olumlu işler Joffrey’den ya da şehrin kendisinden, Joffrey’nin yediği tüm haltlar “iblis dayısından” biliniyor.

Jon Snow

Jon Snow, piç! Jon Snow, piç! Jon Snow, piç! Jon Snow, piç! Jon Snow, piç! Jon Snow, piç! Jon Snow, piç!

Maalesef Jon Snow bir piç ancak piç olmak, kişinin değil annesi ile babasının hatası olduğu gerçeği hiç bir zaman görülmüyor. Batıl inançlı ve bazı katı toplumsal yapıları olan Westeros’ta piçlere hiç bir zaman iyi gözle bakılmıyor.

jon1

Ön yargıdan öldü.

Jon’un piçliğinin esas kötü tarafı ise soylu, gerçekten soylu bir adamın piçi olması (ya da öyle sanılması, esas anne babası konusuna girmeyeceğim zira girsek de halen piç olarak kalıyor.) Koruculara katıldığı günden itibaren, Winterfell’de eğitim görmüş olması nedeniyle ayrımcılığa maruz kalıyor, adamların büyük kısmı kendi arasına kabul etmiyor. Zaten lakabı Lord Snow! Bunu da bir espri, bir aşağılama olarak kullanıyorlar. “Lordun oğlusun bunu biliyoruz ancak bu umrumuzda değil bizden iyi değilsin.” demenin bir çeşidi olarak sürekli kullanılıyor.

Baş korucu Quorin Halfhand’in emirlerini dinleyip, görünüşte ihanet etmesi de işleri hepten kötü hale getiriyor. Dizi kitaptan ileride olmasına rağmen an itibarı ile Jon’da ön yargıların ötesine hiç bir şekilde geçemiyor.

Bu halıyı dokuyan kız kör oldu abicim! Halının fiyatı, kızın hastane masrafları dahil on bin dolar!

Bu halıyı dokuyan kız kör oldu abicim! Halının fiyatı, kızın hastane masrafları dahil on bin dolar!

Arya

Arya kız olduğu için, bir leydi gibi davranmamayı seçtiği için, asi olduğu için ayrımcılığa uğruyor. Zaten seri boyunca denize atılmış bir mantar gibi isteğinin dışında oradan oraya sürükleniyor. Fakat kişisel gelişimini izlemek oldukça keyifli, o da işin diğer tarafı.

Örneğin Arya, Yüzsüz Adamlara katıldığında mükemmel bir aday olduğunu fark ediyorsunuz. Doğal olarak çevik, en iyi silah ustalarından eğitim almış, soylu olduğu için farklı ortamlarda nasıl davranacağını biliyor, okuma yazması var, sürekli yüz ve kişilik değiştiren Yüzsüz Adamlar gibi oraya gelene kadar birden çok farklı karaktere bürünmek ve kim olduğunu gizlemek zorunda kalmış. Tüm bu yeterlilikleri ile Arya, Yüzsüz Adamlar için harika bir öğrenci oluyor.

Yorumlar