Kılıç ve Büyünün Efendileri #2: Robert E. Howard

İlk bölümde hikaye tarzı ve kullandığı öğelerle bir çok fantastik yazara ilham kaynağı olan Lord Dunsany’den bahsetmiştim. Bugünkü konuğumuz ise, bunu karakterleriyle yapmış biri. Karşınızda Robert E. Howard; Barbar Conan, Fatih Kull,  Solomon Kane ve nice kült karakterlerin yaratıcısı, aynı zamanda çoğu kişi için Sword and Sorcery, yani Kılıç ve Büyü ağırlıklı hikayelerin babası olarak kabul edilir. Fantastik yazın Lord Dunsany başta olmak üzere bir çok isim tarafından tetiklenmiştir, ama türün elementlerini doğrudan kullanarak ilk gerçek eserlerini veren kişi bu adamdır. Hikayeleri incelendiğinde yeryüzünde hepi topu 30 yıl geçirdiğine inanmak zordur.

Robert, 1906’da Teksas’ta küçük bir kasabada dünyaya geldi. Babası Isaac, çalışmayı pek de sevmeyen, kolay yoldan para kazanmak isteyen bir adamdı ama şansı tutmuyordu. Biraz bizim 80’lerdeki “Abi bak bu işte güzel para var” misali türlü girişimlerde bulunup batıran biriydi. Robert, hem Isaac’in bu girişimleri, hem de bu dönemde petrol üretiminin ani yükselişi nedeniyle çocukluğu boyunca oradan oraya sürüklendi. 7-8 kasaba değiştirdikten sonra 13 yaşındayken Howard ailesi Cross Plains’e taşındı. Robert’ın kısa hayatının geri kalanı burada ve Brownwood yakınlarında geçecekti. Isaac’ın tembelliği eşi Hester ile fena halde arasını açacaktı ki, dünyanın en eski sorunudur bu; Howard ailesi kolaycı erkekle tatminsiz kadın ruhu yüzünden manen bölünen ne ilk, ne de son aile olacaktı.

Hester Isaac’in kendisine layık olmadığına inanıyor ve vasıfsız biri olarak gördüğü kocasının, oğlunun eğitimine karışmasını istemiyordu. Robert, ailesindeki bu mutsuzluğun bedelini çok ağır ödeyecekti. Bu ara internette dolaşan bir yazı var; eşlerinden beklediği ilgiyi göremeyen mutsuz kadınların bunu oğullarına yansıtarak her şeyi beraber yapmak istemeleri, dolayısıyla oğlanın gençlikten itibaren bir kadınla evliymiş gibi hissetmesine neden olduğunu anlatıyor. İşte Robert’ın trajedisi de buna benzer bir durumdu. Annesi Hester hem çok üzerine düştüğü, hem de sağlığı bozuk olduğu için Robert ona aşırı derecede bağlı yetişmişti. Hester genç yaşında vereme yakalanmıştı. Onun mutluluğu Robert için her şeyden önemliydi, üzerine titrer, her türlü kaprisini çekmeyi kendine görev bilirdi. Hester, oğlunun ilişki yaşayacağı hatta evlenmeyi düşündüğü yegane kadın Novalyne Price ile arasının açılmasının da nedeni olacaktı maalesef. Annesi her ne kadar negatif bir figür gibi görülse de Robert’a edebiyat ve şiir aşkını aşılayan, 16 yaşına kadar doğru dürüst arkadaş edinemeyen oğlunun yazdıklarını okuyup destekleyen tek kişiydi, bu yüzden ikisinin bağlılığına şaşmamak gerek.

reh_2

Robert, yazar olmak istediğine karar verdiğinde henüz dokuz yaşındaydı. Tabii ki ilk hikayelerini doğup büyüdüğü yerel kültürden etkilenerek yazdı; kızılderililer, kovboylar ve kahraman süvariler. Daha sonra, geçen yazımda anlattığım oryantalizm etkisiyle fantastik öykülere, özellikle kayıp ülke efsanelerine merak sardı. Öyle çekingen de değildi, döneminin pulp dergilerinin yazarlarını takip eder, hikayelerini sürekli gönderirdi. On beş yaşındayken yazdığı tonlarca hikaye kadar aldığı red cevabı vardı. (Bu genç yazarlara ilham olsun, reddedilirseniz sakın yılmayın. Bu adamın gerek karakterleri, gerek hikaye anlatma teknikleri benzersiz kabul edilmesine rağmen hayatı boyunca hiçbir romanı basılmadı.) Bağnaz cadı avcısı Solomon Kane’i 16 yaşında yaratmıştı mesela.

Robert daha iyi yazabilmeyi istiyordu, ama bunu ona öğretebilecek biri yoktu. O da tarihteki bütün dehalar gibi kendi öğretmeni olmaya karar verdi. Edebiyat trendlerini takip ediyor, hikayelerini bu trendlere göre şekillendiriyor veya yenilerini yazıyordu. Robert her hikayeci gibi, anlatmak kadar dinlemeyi de seviyordu. Hikayelerinin ilk basılması 1922’de, kolejden yakın bir arkadaşı sayesinde gerçekleşti.

Her şeyden önce, Robert’ın çok güçlü bir avantajı vardı; babası doktordu. Bu sayede Howard, insanın kan, kas ve kemikten ibaret olduğu gerçeğini çabucak öğrenmişti. Bizler çocukluğumuzda bilumum sansür yüzünden en küçük şiddet görüntüsünden dahi uzak tutulurken, bu adamın hayal gücü iş kazaları geçirmiş insanların fiziksel yaraları ve acı haykırışlarıyla ateşlenmişti. Aynı zamanda çocukken şahit olduğu muayenehane görüntüleri ona bir şey daha öğretmişti; şiddetin gücünü ve fiziksel kuvvetin ne kadar önemli olduğunu.

Yapı olarak tam bir Teksas’lıydı Robert; kendisine hükmedilmesine dayanamıyordu. Okuldayken keşfetmişti bunu; öğretmenlerin ona emirler vermesinden de, okuldaki diğer çocukların zorbalıklarından da tiksiniyordu ve karşılık vermekten de çekinmiyordu. Düşmanlarıyla yüzleşmek onu heyecanlandırıyor, bir kahraman gibi hissettiriyordu. Bu adrenalin bağımlılığı nedeniyle ilerde bahisli dövüş oyunlarına da merak saracaktı.

1920'lerde cosplay :-) Howard, iki komşusuyla korsan kılığına girmişken.

1920’lerde cosplay 🙂 Howard, iki komşusuyla korsan kılığına girmişken.

İronik olan, kendisinin tam bir Teksaslı ve western hayranı olup, yaratımına çokça yardım ettiği geek kültürünün standart arketipine hiç uymamasıydı. Evet son derece zeki ve kitap kurdu bir çocuktu, ama boks tutkunuydu. Ayrıca vücut geliştirmeye de merak sarmıştı. Conan’ın yaratıcısı ince yapılı, gözlüklü ve dayak yiyen bir tip değildi, kodu mu oturturdu yani. Okuduğumuz muhteşem aksiyon sahneleri, muhtemelen gerçek, kısa ve basit kavgaların Robert’in dehasının süzgecinden geçerek yüceltilmiş halleriydi. 1928’de  hikayeleri ilk Solomon Kane’i anlatan Red Shadows başta olmak üzere Weird Tales’da yayınlanmaya başladı.

Bu yazı, "Kılıç ve Büyünün Efendileri" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar