Üç Harflilere Dair – 2. Bölüm

Bir önceki bölümde cin inancının Mezopotamya uygarlıklarındaki kökeninden bahsetmiştim. Bu hafta Sami kültürlere geçişini, eski İran kültüründeki ve Yahudilik’teki etkilerini, İslamiyet’te nasıl yer aldığını, İslam öncesi Türk inanışlarıyla etkileşimini ele aldım.

Yahudi İnanışlarının Etkisi

Babil sürgününe kadar (M.Ö. 6. yüzyıl) yani Yahudilerin kendi topraklarından (Babillilerin fethinin ardından) Babil’e sürülmelerine kadar Yahudilikte melekler, bilhassa Mezopotamya ve Kenan topraklarındaki inanışlardan gelme cin inanışlar vb. olsa da çok fazla önem atfedilen kavramlar olmamıştır. Ancak Babil Sürgünü ile İran’ın düalist anlayışıyla gerçekleşen temas “iyi ve kötü varlıklar” ayrımını başlatmıştır. Bu önemli bir husus zira “iyi” ve “kötü” kavramının sonradan toplumların inanışlarında görüldüğü, genellikle bundan önceki evrede doğaüstü güçlerin kötülüklerden ziyade saygıdan ötürü korku duyulan varlıklar olması söz konusudur. (Konuyla ilgili olarak Seçkin Sarpkaya’nın Türk mitolojisindeki “iyi-“kötü” karşıtlığı üzerinden bu hususu açıklayan “Türk Mitolojisinde Erlik” adlı mitolojisini okumanızı tavsiye ederim.)

jin2

Yahudi inançlarında yine “harabelerde yaşadıkları” ifade edilen cinlerin bahsi ile birlikte “şedim” (kötü ruhlar), lilith (Mezopotamya inanışlarındaki “lilitus”tan, Hz. Âdem’in ilk eşi olan dişi cin), Kippur (Günah Keçisi âdetiyle ilişkilendirilen ve çölde yaşadığı ifade edilen cin), Azazel (cinlerden olduğu ifade edilen Şeytan veya İblis. İslam literatüründe Azazil ), Leviathan, Behemoth, (Hristiyanlığın ortaya çıkışı esnasında) Beelzebul gibi isimlerden, ağrı veren ve kan emici cinlerden bahsedilmektedir.

Cin inanışının Yahudiler içerisinde yoğunluk kazanması Babil Sürgünü sonrasındadır ki; bu da Mezopotamya inanışlarının Sami kültürleri ile bir diğer etkileşimi olarak değerlendirilmelidir. Bir yanda doğrudan Mezopotamya kültüründen Arap kültürüne geçen inanışlar, bir de Mezopotamya inanışlarına tesir edip hem Yahudi inanışlarına hem de Arap inanışlarına tesir eden İran inanışları söz konusudur. Ancak Yahudi inanışları, İslamiyetten önce Hristiyanlıktaki cin inanışını etkilemiştir. Mesela Yeni Ahid’e yani İncil’e göre cinler insanın içine girip hastalıklara neden olurlar ancak Tanrı’nın adı anılarak musallat oldukları bedenden çıkarılabilirler (exorcism-egsorsizm).

Gerek her ikisinin kısmen yakın coğrafyalarda olması gerekse her ikisinin de kökenleri Hz. İbrahim’e dayandığından her ikisi de Semavî dinler-İbrahimî kavramı içerisinde değerlendirilen Yahudilik ve İslamiyet arasında bir etkileşim söz konusudur. Mesela İslam inanışlarında Hz. Süleyman’ın cinlere hükmetmesine, asi cinleri ve ifritleri bozguna uğratıp çöllere sürmesine atıfta bulunulur. İncelemenin konusunu oluşturduğundan Arap inanışlarına da değinilmelidir…

jin3

İslamiyet’te Cinler

İslam’da cinler akıl sahibi, Peygamberlerin tebliğiyle muhatap olmuş varlıklardır. Kur’an’da cinlerin isminin geçtiği pek çok ayet vardır ve bir surenin adı da “el-Cin”dir.

İslam kaynaklarında (özellikle Arap kaynakları), cinlerden bahseden ve birçok esere de kaynaklık eden en önemli kaynaklardan birisi Bedreddin Şibli’nin yazmış olduğu Akâmül-Mercân Fi Ahkâmil-Cân yani Cinlerin Esrarı adlı eserdir. Burada Cahiliye Dönemi denilen İslam öncesinde Arap inanışlarındaki cin bahisleri de yer almaktadır. Zaten Cin inanışı Cahiliye (putperest, pagan) dönemi Arap inanışlarından kalmadır. Doğadaki birçok dağın, vadinin, akar suyun cinlerle dolup taştığına inanılarak zaman içerisinde bunların tasvirleri (putlar) yapılarak kendilerine tazim (saygı) gösterilmiştir.

Bu dönemde cinlerin kabileler ve gruplar halinde yaşadıklarına, kendi aralarında savaştıklarına, doğa olaylarına neden olduklarına, insanları öldürebildiklerine, kaçırabildiklerine, istediklerine yardım ettiklerine, bazı insanlarla evlenebildiklerine inanmışlardır. Bu motifler taşınarak günümüze kadar sirayet etmiştir. Mezopotamya ve eski İran inançlarında görülen “çöl, tenha, kuytu ve karanlık yerlerde bulunma” motifi Cahiliye Dönemi’ndeki Araplar arasında da söz konusudur. Yine aynı şekilde akıl hastalıkları başta olmak üzere diğer hastalıklara da onların neden olduğuna inanılmaktadır.

Bazı hadislere göre cinler üç sınıfa ayrılmaktadır. Yılan kılığındaki cinler, siyah köpek kılığındaki cinler, uçan rüzgâr şeklinde olan cinler yahut kanatlı cinler, yılan ve köpek şeklindeki cinler, bir yerden bir yere göç eden cinler şeklinde. Bir de yarısı insan suretinde olup misafir kaldığı yerde insanlara sorun çıkartıp onlara zarar verebilecek ayrı bir cin türünden bahsedilmektedir.

Bu yazı, "Üç Harflilere Dair" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar