Gerçek Katil ve Kurbanların Dünyasına Girmek: Soğukkanlılıkla

“Çok arkadaşım var, ama az sayıda dosta sahibim; beni gerçekten tanıyanların sayısı ise dostlarımdan bile az.”

Perry Edward Smith, arkadaşı Dick’le işlediği cinayetten kaçtığı sıralarda bu sözü sarf etmişti. Kısa boylu, çekingen, dövmeleri olan ve oldukça nazik bu adam, sıra dışı arkadaşı Dick’le gelmiş geçmiş geçmiş en büyük cinayetlerden birine imza atmıştı. Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Truman Capote, 1959 yılında Kansas Halcomp’ta nedensiz işlenmiş Clutter cinayetinin izini sürer. Bölgenin varlıklı ve çok sevilen bir ailesi olan Clutter’lar bir gece yarısı kimsenin tahmin edemeyeceği bir şekilde öldürülmüşlerdi. Polisler, olay yerinde gördükleri manzara karşısında dehşete düşmüştü. Cesetler sanki uyuyormuşçasına muntazam bir şekilde yerleştirilmiş, sanki kurbanlar öldüğünde rahat etmeleri istenmişti. Perry Edward Smith, içinde barındırdığı saflığıyla bunu yapmıştı. Ülkemizde Sel Yayıncılık tarafından okuma şansına eriştiğimiz Truman Capote’ın bu eseri, büyük bir titizlik ve geniş çaplı bir araştırmayla yazılmış. Capote, katiller, kurbanların arkadaşları, komşuları, yakın dostları, polisler  ve onların eşleriyle hatta olayla bağlantısı bile olmayan karakterleri irdelemiş, yeri geldiğinde tüm insanların içine girerek her birinin hikayesini kitaba aktarmış. Soğukkanlılıkla, Amerikan tarihinin en kanlı olaylarından birini tüm çıplaklığıyla sizlere sunuyor.

Yazar Truman Capote ile katiller Perry Edward Smith ve Dick

Yazar Truman Capote ile katiller Perry Edward Smith ve Dick

Soğukkanlılıkla, 1966 yılında yayınlanmış ve 20. yy. Amerikan Edebiyatının en büyük eserlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Çoğunlukla Perry Edward Smith’in günlüğü ve Capote ile görüşmelerinden yola çıkarılarak yazılan kitapta, ana bir karakter yok, olaylar üçüncü şahıs tarafından anlatılmış. Kimi zaman Clutter ailesinin babası Herb Clutter’ın yaşadıkları üzerinden giden, kimi zamansa kızı Nancy ve oğlu Thomas’ın anlatılarıyla ilerleyen kitap kronolojik bir sırayla gitmiyor. Clutter ailesinin hikayesi sonrası Perry ve Dick’in yaşadıklarına dönüyor, cinayet sonrasıysa Polis Dawey’in anlatısına geçiyoruz. Tüm bu anlatılar tek bir yere bağlanıyor: ”Kusursuz işlenmiş bir cinayet sonrası kaçan zanlıları bulma çabası!” Kitapta o kadar çok karakter var ki, bir süre sonra Capote’un ustalığına hayran kalıyor ve ona şapka çıkarıyorsunuz. Özellikle tüm bunları yaparken karakterlerle olabildiğince bütünleşiyoruz. Herb ve çocuklarının ölümü sonrası Perry ve Dick kaçtığı sırada aklınızda hala onlar varken, Perry ve Dick’in kişisel hikayelerini dinleyince esasında cinayetin nedenini çözme görevi okuyucuya düşüyor. Sorunlu çocukluklar geçiren bu ikilinin ailelerinin de öykülerini dinliyoruz. Gerçek hayatta yaşayan bu katillerle Capote bağ kurmamızı istermişçesine bir anda kaçan/kovalanan bizler oluyoruz. Yazıda belirttiğim gibi; bu kitapta kronolojik bir sıra yok. Mesela Perry ve Dick kaçak yaşarken bir anda kurbanlardan Nancy Clutter’ın geçmişine gidiyor ve ailesiyle yaşadıklarına tanık oluyoruz, yani tüm bunları deneyimlerken karakterle empati kurabiliyor ve onları merak ediyoruz.

Capote filminden Truman Capote (Philip Seymour Hoffman) ve Harper Lee (Catherine Keener)

Capote filminden Truman Capote (Philip Seymour Hoffman) ve Harper Lee (Catherine Keener)

Truman Capote’ın kitabı yazdığı dönemde araştırmayı da beraber yaptığı Harper Lee (Bülbülü Öldürmek‘in yazarı) yazara psikolojik desteğini bir an olsun esirgememiş, hatta Capote’ın Perry ile kurduğu duygusal bağa karşı onunla sorgu suale bile girişmiştir. İşte bu noktada eserde baskın olarak gösterilen Perry’nin neden bu konumda olduğunu anlıyoruz. Capote ona karşı derin hisler besliyordu. Kitabın bir kısmında Perry’nin babası ve ablasıyla olan mektuplaşmalarını öğrenince katile bir sevgi bile besliyoruz diyebilirim. Lee ve Capote arasındaki bu ilişkiyi ve kitabın yazım aşamasının konu edildiği Capote (2005) adlı filmi de mutlaka izlemelisiniz! Truman Capote rolüyle Oscar alan Philip Seymour Hoffman’ın eşsiz performansı ve bu eserin yazım aşamalarına tanık olmak kesinlikle harika. 1967 yılındaysa kitabın uyarlaması olan In Cold Blood vizyona girmiş ve 4 dalda Oscar adaylığı elde etmişti, buna ”En İyi Uyarlama Senaryo” da dahil. Kitabı okumadan önce 67 yapımı filmi değil 2005 yapımı filmi izlemenizi öneriyorum çünkü kitabı okurken yazım aşamalarını da bilmek okuma zevkini ikiye katlıyor.

Son olarak şunları söyleyebilirim: Soğukkanlıkla kesinlikle eşsiz bir deneyim. Bu vahşi cinayeti özellikle katillerin anlatısıyla da dinlemek ve “kim masum?” sorusunu sormak sizi ikilemde bırakıyor, kurguyla gerçeğin iç içe geçişi her an tetikte hissettiriyor. Çünkü okuduklarınız tamamen gerçek.

Yorumlar