Batman v Superman: Dawn of Justice – Analiz, Tahmin ve Anekdotlar

Eğer uzun süredir Kahramangiller’i takip ediyorsanız, bunun “Analiz, Tahmin ve Anekdotlar” başlığını taşıyan dördüncü yazı olduğunu belki fark etmişsinizdir. Daha önceden Avengers: Age of Ultron, Ant-Man ve Terminator: Genisys için yayınladığımız bu yazıların amacı; bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Yani bu kesinlikle bir övgü ya da yergi değil, geek kafasıyla filme bakış yazısı olacak. Elbette bunu yaparken bolca SPOILER verileceğini de belirtmeden geçmeyeyim…

Not: Sitemizde filmle ilgili birçok eleştiri ve inceleme yazısı yayınladık. Dilerseniz onlara da göz atın:

Batman V Superman Hakkında

Malum Olanı Tekrarlayarak Başlayalım:

Şimdi… Her çizgi roman uyarlaması yazımda ısrarla tekrar ettiğim gibi: Man of Steel’le başlayıp Batman V Superman: Dawn of Justice’le devam eden bu filmlerin, DC çokluevreninde yer alan alternatif evrenlerden birinde geçiyor olduğunu ASLA unutmamak gerekiyor! Özellikle çizgi roman okuyucularının film eleştirirken çokluevrenlerden bihabermiş gibi davranmalarını aklım almıyor! Sinema filmi, dizi ya da animasyon olarak uyarlanan süper kahraman hikayelerinin her biri alternatif birer evrende geçmektedir. Kişilerin isimleri ya da görünüşleri benzerlik gösterse de, olaylar ve davranışlar farklılık gösterir.

"AKLIM ALMIYOR! ÇOKLUEVREN DE NEYMİŞ?"

“AKLIM ALMIYOR! ÇOKLUEVREN DE NEYMİŞ?”

Demek ki neymiş? Bu ve diğer tüm süper kahraman filmlerinde izlediklerimiz çocukken okuduğumuz çizgi romanlardaki kahramanlarla aynı kişiler değilmiş. Hatta onlar bile günümüze gelene kadar defalarca retcon yedi ya! Neyse, oraya hiç girmeyeyim… Velhasıl, yazıya bu bilgiler ışığında devam edeceğim:

Çelik Adam ve 1986

Neyle karşı karşıya olduğumuzun altını bir kere daha çizmek adına, 2013’te yayınlanan ve DC Sinematik Evreninin temellerini atan Man of Steel filminin ismiyle verilmeye çalışılan mesajdan devam etmek isterim: Film, içinde “Superman” kelimesinin geçmesi durumunda çok daha kolay pazarlanabileceği halde, “Man of Steel” adıyla gösterime girmişti. Bu hamlenin sebebi basitçe eski Superman filmlerinden ayrışmak gibi görünse de, aslında anlatılmak istenen şuydu: “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!”

Ne alaka mı? Şöyle ki; Man of Steel, aslında 1986’da 6 sayı olarak yayınlanan bir mini serinin ismidir. Şahsen en sevdiğim X-Men ve Fantastic Four çizerlerinden biri olan John Byrne’ın hem yazar, hem de çizerliğini üstlenmiş olduğu serinin amacı; Crisis on Infinite Earths sonrası yeniden başlatılan DC evreninde Superman’i modern bir şekilde tekrar konumlandırmaktı. Bu seride yaratılan statüko, yıllar boyunca DC evreninde yapılan onlarca değişikliğe rağmen neredeyse günümüze kadar büyük ölçüde korunmuştur.

John Byrne'ın kaleminden Man of Steel (1986) - Görselin büyük hali için tıklayın!

John Byrne’ın kaleminden Man of Steel (1986) – Görselin büyük hali için tıklayın!

Yani nasıl Crisis on Infinite Earths sonrası Man of Steel serisi o dönemler çizgi romanlarda Superman adına büyük değişimleri beraberinde getirdiyse, 30 yıl sonra aynı ismi taşıyan sinema filmi de beyaz perdede aynı görevi üstlenecekti.

Batman’in Film Üstündeki Etkisi

Her ne kadar bu proje, “Man of Steel 2” adıyla başlatılmış olsa da, ortaya çıkan filmin aslında bir Batman filmi olduğu konusunda sanırım herkes hemfikirdir. Hatta yapımcıların neden bunu tercih etmek zorunda kaldıklarıyla ilgili süreci DC, Beyazperdede Marvel’le Baş Edebilir mi? adlı yazımda detaylıca anlatmıştım. Hikayede Batman’in varlığı o kadar baskındı ki, tüm filmin atmosferi de onun ruh halini yansıtacak kadar karanlıktı.

Batman’in standart çizgi roman evrenindekinden (2011’de sıfırlanan Earth-0, ya da diğer ismiyle New Earth’ü referans alıyorum) ne kadar farklı olduğu malumunuz. Filmde dahi bir dedektif gibi davranmıyor, suçlulara işkence ediyor, hatta operasyonları sırasında insanların hayatını kaybetmesine sebep oluyor (Ben en az 5 ölü saydım). Tamam, “Metodları zaman içinde sertleşmiş olabilir!” deyip geçelim… Fakat gerçekten Batman, Lego Batman gibi görünmesine sebep olan bir zırh sırtına geçirip öldürme amacıyla Superman’in karşısına çıkar mı?

Yeri gelmişken şunu anekdotu da araya iliştirmek istiyorum: Filmde Bruce Wayne, ünlü Wayne Malikanesi yerine çok farklı, modern bir evde yaşıyordu. Hatta malikane harabeye dönmüş haldeydi. Sanki koskoca Bruce Wayne’in restore edecek parası mı yok? Bu bence Batman’in, çizgi roman ya da önceki filmlerde taşıdığı prensiplere artık sırtını döndüğünün işaretlerinden biriydi.

O günler geride kaldı artık...

O günler geride kaldı artık…

Az önce kelimelere döktüğüm sorunun cevabına dönecek olursak: Bunun alternatif bir evrendeki başka bir Batman olduğu gerçeği bir yana, cevabım: Evet… DC çokluevrenine şöyle bir baktığımızda, aşağı yukarı bütün farklı Bruce Wayne versiyonları tam birer kontrol delisi olarak karşımıza çıkar. Gelişen olayları eğer ki bizzat manipüle etmedilerse hızla kontrol altına almaya çalışır, o da olmazsa şiddete başvururlar. Bu formülün gerçekleştiği onlarca macera sayabiliriz.

Filme dönecek olursak, karşımıza 20 yıl boyunca suçla savaşmış, bunun aslında ciddi bir etkisi olmadığına inanmaya başlamış, hatta evladı yerine koyduğu Robin’in ölümüne şahit olmuş, yorgun bir Batman çıkıyor. Buna 20’li yaşlarda başladığını var sayarsak 40’ını aşmış, yani orta yaş bunalımıyla raks eden bir Bruce Wayne’den bahsedebiliriz. Hatta belki de Man of Steel filminde patlak veren olaylar olmasa, birkaç yıl içinde emekli olmayı değerlendirecekti, kim bilir?

Ancak tam da o dönemde, tüm dünyayla birlikte evrende yalnız olmadıklarını öğreniyor ve tanrısal güçlere sahip uzaylılar tarafından koca Metropolis yerle bir ediliyor. Dahası, filmin başından beri Batman’in gelişen olaylara karşı elinin kolunun bağlı olduğunu izledik. Ne zaman bir şeyleri kontrol altına almaya çalıştıysa başarısız oldu. Başardığını düşündüğündeyse aslında farkında olmadan Lex Luthor’un planını işletiyordu. Yani bu kadar baskı altında bir Batman’in Superman’i öldürmeye karar vermesi hiç şaşırtıcı değil.

Yorumlar