The Animated Series: Batman’i Gotham’ın Kara Şövalyesi Yapan Animasyon

“Na na na na na na na na… BATMAN!”

19 Haziran 1992 tarihinde beyaz perdede yerini alan Tim Burton imzalı Batman Returns filminden sonra, Batman: The Animated Series, 5 Eylül 1992’de ilk bölümünü yayınlıyor ve 1995 senesine kadar toplam 4 sezon, 85 bölümle Batman hayranlarını sevindirecek 3 Emmy ödüllü bir Warner Bros. Animation serisi ortaya çıkıyor. Peki nedir bu Batman: The Animated Series ve neden herkes tarafından hala sevilerek izleniyor?

Unutmamalıyız ki Batman, Detective Comics adı altında yaratılan bir karakter ve The Animated Series de Batman’in “dedektif” olduğunu unutmamış, titizlik ve zekasıyla suçluları nasıl yakalayabildiğini harika bir şekilde gözler önüne sermiş. Yaratıcıları Bruce Timm ve Eric Radomski olan serimizde, Batman Returns filminde kullanılan art deco stilinden etkilenilmiş ve bunu film noir ile birleştirerek karşımıza dark deco adı altında karanlık bir The Animated Series çıkartmışlar. Bence Gotham ruhuna çok yakışmış.

Serimizde ağırlıklı olarak DC evreninin kötülerini işlemişler. Hatta mesela Mr. Freeze karakterimizin yeni hali o kadar çok beğenilmiş ki çizgi romanlara da uyarlanmaya başlamış. Yani The Animated Series sadece bir animasyon olmaktan da öte çizgi roman evrenine de materyal açısından büyük bir katkı sağladı diyebiliriz. Two-Face, Catwoman ve Dr. Hugo Strange de sevilen bölümlerdeki kötü karakterlerimiz arasında. Joker ve Harley Quinn‘den bahsetmiyorum bile!

Düşmanları hiçbir zaman tamamen “kötü”olmadığı gibi, Batman de hiçbir zaman tamamen “iyi” olmadı. Bu animasyon serisinde duygusal olarak yara almış ve bu yara izlerini çevrelerine zarar vererek kapatmaya çalışan karakterlere odaklanıldığını görüyoruz. Seriyi izlerken kötü karakterlere ister istemez empati duyuyoruz, onları anlamaya çalışıyoruz. Batman için de bu durum aynı, ebeveynlerinin öldürülmesiyle yaşadığı çocukluk travması, diğer süper kötülerin hayatlarında tecrübe ettikleri travmalardan farklı değil. Belki de serinin çok sevilme nedenleri bunlar olabilir; DC kötülerine ve Batman‘e derin bir bakış açısı katması.

Seslendirmeler

The Animated Series‘i diğer animasyonlardan ayıran bir diğer özelliği de seslendirme ekibidir. Bunun nedeni de karakterlerimizin kişiliklerine, seslendirme yapanların uyum sağlamasıdır. Bu mükemmel seslendirme ekibinde; Ron Perlman (Clayface, Slade, Killer Croc ve Bane), David Warner (R’as Al-Ghul), Roddy McDowall (Mad Hatter), Richard Moll (Two-Face/Harvey Dent), Adrienne Barbeau (Catwoman), Paul Williams (Penguin), John Glover (Riddler), Robert Costanzo (Harvey Bullock) ve Arleen Sorkin (Harley Quinn) gibi ünlü isimler var.

Fakat iki isim var ki onları ayrı ele almak istedim, gerçekten saygıdeğer bir vokal performans sergilemişler. Bir ses bir karaktere bu kadar uyum sağlar: Batman‘in sesi ile Kevin Conroy ve Joker‘in sesi ile Mark Hamill. Tanıdık geliyor değil mi? Mark Hamill, aynı zamanda kendisini Luke Skywalker olarak tanıyoruz, bu sefer bu seride bize Joker nasıl olunurmuş onu gösteriyor ve adını altın harflerle seslendirme kategorisinde en tepeye yazıyor. Kevin Conroy‘a gelince, kendisi uzun zaman boyunca Batman animasyonlarının başarılı bir seslendirme sanatçısı olarak akıllarda kaldı. Aynı zamanda hem Bruce Wayne‘in hem de onun alter egosu Batman‘in seslendirmesini yapmıştır ve bu iki karakter arasındaki farkı da başarılı bir şekilde seslendirebilmiştir.

Bölümler

Her bir bölüm tek başına bir kısa film tadında yapılmış. Ve yapımcılar her karaktere bireysel olarak değinerek daha geniş ve derin bir perspektif sunmuşlar. Animasyon olduğuna da bakmamak lazım, çünkü küçük seyircilerimiz için fazla şiddet sahnesi içeriyor. Uzun lafın kısası; The Animated Series çıktığından beri her yaştan geek tarafından izlenilmeye devam ediyor ve efsanesi de devam edecek gibi duruyor. Henüz bu seriye meydan okuyacak bir yapım ortaya çıkmadı, uzun bir zaman da çıkmayacak gibi duruyor. Çünkü serimiz aynı anda hem orijinale sadık kalabilen hem de yeni bakış açıları sunabilen ve başarılı bir animasyonla seslendirme ekibi içeren bir seri olarak tarihe adını altın harflerle yazdırdı.