Cells at Work! : Alyuvar-chan ve Akyuvar-san’in Maceraları
Cells at work! 90’lar klasiği “Once Upon a Time… Life” (FR: “Il était une fois… la vie”, JP:”生命の科学ミクロパトロール” ) çizgi filminin ruhani yeniden yapımı. Tıpkı orijinal versiyonu gibi kan hücrelerinin seyahatleri üzerinden izleyiciye anatomi öğretiyor.
Konu
İnsan vücudu çok karışık bir konu. Lise öğrencisinin bile adam gibi öğrenemediği bilgiyi, ilk ve ortaokul çocuklarına kafa yakmadan sunmak zor. Olayları yüzü-gözü ve kolu-bacağı olan insansılar arasında geçen etkileşimler olarak sunmak denenmiş ve onaylanmış bir yöntem. “Once Upon a Time…” serisi Avrupa’da yazıldığı için Avrupai çocuk edebiyatından izler taşır. Konuşmalar baştan sona didaktiktir, bilgi hikaye örgüsünden bağımsız olarak objektif ve açıklamalı sunulur. “Once Upon a Time… Life” örneğinde bünyeyi dolaşan hücrelerin başına türlü musibet geliyordu. O anda orada bulunan alyuvarların arasındaki masalcı dede, tur rehberi veya maç yorumcusu edasıyla yaşanan olayları canlı olarak dillendiriyordu. Cells at work! mangasında da insan vücudunda gelişen olayları vücutta devriye gezen Akyuvar-san ve oraya buraya gaz teslimatı yapan Alyuvar-chan arasındaki diyaloglarla takip ediyoruz.
Akyuvar-san bir masalcı dede değil, mesela o anda yoldan geçen türlü çeşitli hücreleri tek tek uzun uzun anlatmıyor. Cells at Work! mangası, özellikle yeni ortamları tanıtırken; kapıya yapışık not kağıdı, duvar yazısı, bina levhası gibi yazılı yüzeyleri bilgi aktarımını yoğunlaştırmak için tepe tepe kullanıyor. Bunu animede aynen korumuş, ama hata etmişler biz pis weeaboolar yıllardır altyazılı anime izlediğimiz için sağ gözle hareketi takip ederken sol gözle sabit yazı okuyabiliyoruz. Lakin japonlar ve seslendirmeli izleyen gaijinler için yazıları takip etmek büyük külfet. Resmen “Yea… Animenin amacı manganın reklamını yapmak. Mangayı alıp detayları ordan okusunlar.” deyip geçiştirmişler.
Hücrelerin insanlaştırılmaları ve karakterizasyonları çok yerinde, mangaya girmeden ilk bölümde dikkat çekenleri özetlemekle yetineceğim. Oksijen, karbondioksit ve şeker yüklenip gerekli yerlere taşıyan alyuvarlar kırmızı üniformalı kuryeler olarak resmediliyor, ellerinde gaz kutuları veya sandviç sepetleriyle geziyorlar. Normalde kan akışıyla sakin sakin gezerken kimyasal acil durum çağrısı aldığında yüze yüze olay yerine intikal eden akyuvarlar psikopat karakterli askerler şeklinde resmedilir. Trombositler, kan damarları havaya açık hasar gördüğünde açığa üşüşüp pıhtılaşmayı sağlayan ufak hücrelerdir. Yarıçapları kırmızı kan hücrelerini beşte biri kadardır. Trombositler imece usulü inşaat ameleliği yapan çocuklar olarak tasvir edilir.
Animasyon
Cells at work! mangasının konusuyla bütünleşik bir sanat stili olmadığı için, başka ekibin çizdiği anime adaptasyonu sırıtmıyor. Orijinal manganın stilini bire bir kopyalamaya uğraşmışlar, hatta bu yolda 3D asset kullanmak yerine el çizimi limited animation yoluna gitmişler. Sonuç animasyon olarak ideal değil ama estetik olarak aslına çok sadık.
Manganın içeriğini kopyalamakla kalmayıp, mangadaki aksiyon çizimlerinin arasını doldurarak bağlamayı da iyi kotarmışlar. Hatta mangada düzgün ifade edilemeyecek 3-5 saniyelik ufak sahnelerle ortamı zenginleştirmişler. Bütçeyi çok zorlamadan, kullanılan medya tipinin kuvvetli yanlarına oynamak için çaba gösterilmiş.
Manga serisi, Japon anime/manga tarihinin şanlı görsel klişelerini kullanmaktan çekinmiyor. Gundam’dan gelme kaotik füze yağmuru veya Princess Mononokenin Kodama tasarımı daha ilk iki bölümde okurun gözüne sokuluyor. Bunları çalma çırpma değil de devamlılığı olan bir tarihten bir kültürden beslenme gibi algılamak okurun zihin sağlığı açısından daha sağlıklı olacaktır.
Kan hücresi vücudun neredeyse her hücresine temas eder, bu yüzden sadece kan hücresinin yolculuğunu takip ederek bütün vücudun hikayesine tanık olabiliriz. (bu Umur Bugay tipi senaryo yazımıdır bu arada.) Lakin bu duruma bazı istisnalar var, ve bu istisnalar üzerinden spin-off mangalar türetildi. Animeyi çok büyük ihtimalle tek sezon yapacakları için bitince hem orijinal mangaya kaldığı yerden devam etmenizi hem de spin-off’lara başlamanızı öneririm.
Onun dışında hücreler yaralanınca kırmızı kan akması beni kara kara düşündürdü. Mesela akan şey hücrenin sitoplazması mı? Öyleyse neden kırmızı? Yoksa hücrelerin içinde de hücreler mi var? ya bütün bu olaylar başka bir hücrenin damarlarında gezen bir hücrenin damarlarında vuku buluyorsa? Sonsuza kadar iç içe geçen insansı hücrelerle mi karşı karşıyayız?
Myanimelist sayfası 'Once Upon a Time...' TVTropes sayfası