Derdi Dram Olan Animeler #2 – Kanon (Remake)
“Rüya… Rüya görüyorum… Her gün gördüğüm bir rüya… Hiç bitmeyen bir rüya… Kırmızı kar… Kırmızıya boyanmış bir dünya. Kırmızı göklerin altında bir çocuk ağlıyor. En azından gözyaşlarını dindirmeyi isterdim… Ama ellerim hareket edemiyor, gözyaşları yanaklarından kara süzülüyor. Tek yapabildiğim şey üzüntülü bir şekilde onu izlemek. Her şey düzelecek. Bu yüzden ağlama. ‘Söz veriyorum.’ kimin sözleriydi acaba? Rüya farklı bir renge doğru değişiyor. Evet… Bir söz.”
Bir insanın kendi hikayesini anlatan yapımlara inceleme yazması… Biraz garip biliyorum ama bu fikir önüme geldiğinde reddetmek istemedim. En başta ne kadar zor olabilirdi ki diye düşündüm ama… Anılar bugün bile içimi acıtıyor. Yine de bu sebepten verdiğim bir sözü geri almayacağım. Zamanında bunu yapmış olsam da…
Konu
Her şey yedi yıl aradan sonra kuzenim ve teyzemle beraber kalma kararıyla başladı. Orada yeni bir okula kaydoldum ve bavulumu alıp yola çıktım. Biliyorum, standart bir anime gibi duruyor konu ama yapacak bir şey yok. Şehre vardığımda orada yaşadıklarım hakkında hiç bir şey hatırlamıyordum. Sokaklar, binalar, insanlar… Hiç biri tanıdık değildi. Kuzenim Nayuki bana geçmişi hatırlatmak için çaba sarfetse de bir işe yaramıyordu. En azından ilk karşılaşmamızda ismini hatırlayabilmiştim. Bu da bir şeydir değil mi? Yine de hatırlanması gereken şeyler vardı. Ben farkında olmasam da… Her şey bir kızın bana çarpmasıyla başladı ve eksik kalmış hikaye zamanın akışıyla tam şekline bürünmeye doğru yol aldı.
Karakterler
Burada yer vermediğim herkesten özür dilerim ama hikayenin, daha doğrusu hikayelerin özüne inmem lazımdı karakterleri seçerken. Zira her birine olan özür borcumu onlar tersini iddia etse de kapatamayacağım. En azından burada bir kısmını ödeyeyim:
Nayuki Minase
Sabahları sayılamayacak kadar çok alarm saatine rağmen kalkamayan kuzenim. Bu alışkanlığı bugün bile değişmiş değil. Sanırım kalkamama sorunu yüzünden okula yetişebilmek için bu kadar iyi bir koşucu oldu. Lise’de takım kaptanı olmak ne kadar büyük bir başarı olarak gelir size bilmem, ama onu koşarken görseniz siz de benim gibi hayran kalırdınız hızına. Kendisi kedi,köpek gibi hayvanları çok sever. Ah bir de kedilere alerjisi olmasına rağmen onları sevmeye kalkışmasa… Onun ve annesinin yeri benim için her zaman özeldir ve böyle de kalacaktır.
Shiori Misaka
“Böyle diyenleri sevmiyorum.” Sanırım bu biraz inatçı kızımızı daha iyi anlatan kelimeler bulamazdım. Onunla ilk kez okul avlusunda karşılaştığımızda… Bir saniye onunla da bir çarpışma sonucu karşılaştık. Hayır bu hikayenin başlangıcındaki değil. Sanırım insanların bana çarpma hobileri var. Neyse… Okul avlusunda onunla olan her sohbetimizin tadı bugün bile damağımdadır. Hoş hasta olmasına ve okula gelemeyecek halde olmasına rağmen neden gelirdi hiç bilmezdim o zamanlar. Sadece okulu izleme hobisi olduğunu düşünmüştüm o zamanlar. İlerleyen zamanlar bunun tam olarak doğru olmadığını gösterdi. Bundan sonrası için hikayeye bakmanız daha iyi olur.
Makoto Sawatari
Makoto… Sinir bozucu kızımız… Düşünsenize yolda giderken bir amnezisi olan bir kız size saldırıyor (saldırı şeklinden buna da çarpma diyebilirsiniz). Kendimi korurken biraz sert davranmış olabilirim ama refleks deyin. Sonraysa birden hayatıma, daha doğrusu hayatımıza dahil oldu. Bu kısım nasıl oldu hiç anlayamadım başta (haklı olarak) şikayet etsem de iyi ki olmuş. Zira kalbimde her zaman kendisine ait köşesinde kalacaktır. Her zaman…