Derdi Dram Olan Animeler #6 – Kimi No Na Wa

“O anı hatırlıyorum.

O şafağı izlerken bir unutulmuşluk ele geçirmişti aklımı. Bir yok oluş. Neredeydim? Nereye gidiyordum? Bilmiyordum. O an üzerinden yıllar geçti şu an ama… Hala unutamadım. Her adımımda, her bakışımda bir şey arıyorum yıllardır. Hayır, bir şey değil. Birisini arıyorum. Biliyorum ki bir gün onu bulacağım. Biliyorum ki bir gün seni bulacağım. O an gözlerine bakarak, hatırlayarak ve hatırlamanı umarak tek bir şey diyeceğim. ” – Taki

Shinkai Makoto’nun Spirited Away’i ile tanışın. Bunu deme sebebim iki filmin benzerliği değil. Okuduğum pek çok kaynakta tarzlarındaki farklılığa rağmen Makoto hep Miyazaki’nin varisi olarak gösterilmiştir. Bu durumda eğer Miyazaki’nin en iyi işi olarak geçen yapımı Spirited Away ise Makoto’nunkisi kesinlikle Kimi No Na Wa. Eğer daha önce herhangi bir Makoto filmi izlediyseniz bu film size hiç yabancı gelmeyecek. Bunun da ötesinde sanki Makoto yıllardır yaptığı tüm çalışmalarda bu filme hazırlanıyordu. Bir ustanın tüm yeteneklerini ortaya koyduğu filminin incelemesine hoş geldiniz.

kimi-no-na-wa-0

Konu

Bir liseli erkek olduğunuzu hayal edin. Bir gün bir rüyada bir liseli kızın bedeninde bir gün geçirdiğinizi düşünün. Ne yapardınız? Nasıl tepki verirdiniz? Sonrasında ise bir liseli kız olarak bir liseli erkeğin bedeninde aynı şekilde uyandığınızı düşünün. Daha sonra ise bunun bir rüya olmadığını ve gerçekten bedeninizin o kişiyle değiştiğini düşünün. O vakit ne yapardınız? En sonunda ise bu değişimin bir anda durduğunu ve bir daha gerçekleşmediğini düşünün. O vakit tepkiniz ne olurdu? İşte bütün yapım bu soruların cevaplarını vermek üstüne kurulu. Bu yanıtların ne olduğu ve nasıl verildiği ise Shinkai Makoto’nun ustalığını konuşturduğu kısım.

Karakterler

Taki Tachibana

Tokyo’da bir lise öğrencisi olan ana karakterimiz. Boş zamanlarında bir İtalyan restoranında çalışır. Arkadaşlarıyla zaman geçirir. Çalıştığı restorandaki senpai’sinden hoşlanmaktadır. Bu noktaya kadar çok normal di mi? Zaten öyle olmalı anormallik Makoto’nun karakterlerinde başvurduğu bir şey değildir zira.

Mitsuha Miyamizu

Itomori isimli köy/kasaba olan bir yerde lise okuyan kızımız. Babasının bulunduğu yerin başkanı olmasını onu gururlandırmak yerine utandırır (Neden acaba?). Annesini ise kaybetmiş bir halde iken büyükannesi onu ve kardeşini sahiplenir (Neden baba değil acaba?). Onunlayken Itomori’nin kültürünü öğrenerek büyür ve yetişir ama hayali hep Tokyo’da okumaktır. Bu da mı normal geldi? Yukarıda dediklerimi hatırlayın.

“O anı hatırlıyorum.

O ormanın nefes alışlarını dinlerken bir unutulmuşluk ele geçirmişti zihnimi. Elimde ismin yazılı olmalıydı ama sadece “Seni seviyorum.” yazılıydı. Bununla ismini nasıl hatırlayabilirim ki? Olsun. O an üzerine yılların geçtiği şu anda bile hala seni arıyorum. Bir gün… Bir gün gerçek olacak bir hayal bu. Biliyorum ki bir gün seni bulacağım. O an gözlerine bakıp, hatırlayarak ve hatırlamanı umarak tek bir şey diyeceğim.” – Mikasa

kimi-no-na-wa-1

Son Yorum

Ben yıllardır bir Fullmetal Alchemist: Brotherhood aşığıyım. Myanimelist‘te de (Animelerin IMDB’si) yıllardan beri bir numara bu yapıma aitti. Bir tek Gintama’nın yeni çıkan serisi kısa bir süreliğine geçebildi o kadar. Daha sonra bu film çıktı ve FMA:B’nin birinciliğini bu tarz sitelere göre büyük bir farkla aldı (FMA:B 9.26 iken Kimi No Na Wa 9.40). Bunu hakediyor mu sorusuna fanlığımdan dolayı “hayır” demek istesem de o birinciliğe yeni bir yapım gelecekse daha iyisini hayal bile edemezdim. Çizimleri, hikayesi… zaten mükemmel o kısma hiç girmiyorum bile (lakin müzikler biraz geride kalmış gibi geldi bana. Bunun sebebi biraz daha Rock’a yönelmiş olmaları olabilir geçmişin aksine. Yani bu filmin sadece müziklerinden bi Byousoku 5 Centimeter performansı beklemeyin ama hala fazlasıyla iyi orası ayrı). Ama izlerken en son hangi yapımda bu kadar nefessiz kaldım bu kadar kendimden geçtim inanın hatırlamıyorum. Yıllardır Makoto filmlerini takip ederim ama hep bir eksiklik varmış gibi gelirdi bana. Tamam filmlerinin hepsi güzel ama bir tane büyük ve güçlü bir yapım çok istiyordum Makoto’dan ve o aradığım şeyi yıllar sonra bu yapımla buldum. Sonunda hiç bir soru işareti ve eksikmiş hissi uyandırmayan bir Makoto filmi. Mükemmelliğin en güzel tasviri. İzleyince inanıyorum ki siz de bana hak vereceksiniz.

“Senin adın…” – Mikasa ve Taki

Bu yazı, "Derdi Dram Olan Animeler" adlı yazı dizimizin bir parçasıdır.

Yorumlar