Doğaüstü Güçlere Karşı Kilisenin Emrinde Bir Vampir – Hellsing
Manga
Yukarıda bahsettiğim gibi, seri 1997 yılında yayınlanmaya başladı ve aylık bir seri olarak okurla buluştu. Bitişi 2008 yılının sonunu buldu. Toplamda 10 cilt olarak yayınlandı. Ardından mangaka serinin öncesini konu alan Hellsing: The Dawn adında bir mini seri daha çizildi. Çoğu shounen ve benzeri türdeki popüler seri, haftalık olarak yayınlanır. Bu durumun serinin anime adaptosyanlarına etkisi bahsini ettiğimiz on üç bölümlük ilk serideki gibi bir felaketi sebebiyet verdi. Neyse, olan oldu.
Kouta Hirano’nun en bilinen serisinin hikayesinden bahsettik. Ben daha çok teknik kısımları hakkında birkaç şey yazmak istiyorum. Okumaya başladığımız ilk bölümlerdeki çizimler insanda sanki daha taslak aşamasındaymış hissi veriyordu. Gereğinden fazla ve ilk bakışta özensiz olmuş hissi uyandıran çizimleri seri ilerledikçe iyileşmeye başlıyor. İyi ki de iyileşiyor. Açıkçası ilk ciltteki çizimleriyle kalsaydı bu kadar popüler olması zordu. Bunun çizerin karakterlerine ve çizdiği konsepte alışması için attığı antrenman turları olarak düşünüp sabredip okumak gerekiyor. İlk defa bu kadar uzun metrajlı bir seri çiziyor Hirano. Zaten hikayeye yakışan çizgiler ikinci ciltten sonra kendini göstermeye başlıyor.
İçerik bakımında kan ve vahşet içeriği had safhada olan serinin animesi gibi mangası da bol bol bundan nasibini alıyor. Buna karşın Berserk kadar kaotik de değil. Hellsing’in aksine, Berserk saf vahşeti konu alıyor. Vampirlere hepimiz alışığız nasıl olsa değil mi?
Mangası hakkında söyleyecek başka bir şey aklıma gelmiyor şimdilik. Gerekli Şeyler’in çevirisi tatmin edici olmuş. Baskı kalitesi olarak herhangi bir sorun gözüme çarpmadı. Çevirdikleri her seride olduğu gibi Hellsing’i de orijinal boyut ve kapaklarıyla dilimize kazandırdığını da söylemek gerek.
Karakterler
Sıra karakterlere geldiği zaman Hellsing, başarılı olabilmiş bir seri. Özellikle ana karakterimiz, karizmatik vampir Alucard. Kendisi bizim de yakından tanıdığımız bir isim; zamanında Kazıklı Voyvoda ismiyle nam salan Eflak Prensi Vlad Tepeş. Bram Stoker’ın Dracula’sından ilhamla hayat bulan Alucard, hikayenin üzerine inşa edildiği temel taştır resmen. Türünün ilk ve en güçlü örneğidir ve Hellsing ailesinin nesiller boyunca tetikçiliğini yapmıştır. Gerek kırmızı ceketi gerek sarı camlı gözlüğüyle (bu ikisi bir yerden tanıdık, Trigun – Vash) gerekse kullandığı silahlarıyla akıllara kazınır kendileri.
Alucard haricinde seride birbirinden garip ve orjinal karakteri bünyesinde barındırıyor Hellsing. Hayatına polis olarak başlayıp vampir olarak devem eden Seras Victoria, Washington Irving’in kitabından tanıdığımız Rip Van Winkle gibi. Ama benim favorim Katolik Kilisesinin ve Hristiyan dünyasının yılmaz savunucusu Peder Alexander Anderson. Özellikle OVA serisinde yapılan başarılı seslendirmeyle karakter neredeyse her ortaya çıktığı sahnede beni benden almayı başardı. Senin benim gibi normal insan olarak Alucard ile başa baş mücadele edebilen yegane kişi olması -Van Helsing hariç, onun Alucard ile olan mücadelesine şahit olamıyoruz seride- takdire şayandır.
Mangaka
Mangaların çizim ve yazarlığını yapan kişilere mangaka denir. Bir serinin tüm işlerini tek bir kişi yapabildiği gibi Death Note serisinde olduğu gibi çizme ve yazma işini farklı kişilerin üstlendiği de oluyor. Çalışma programları aşırı derecede yoğundur. Japonya’da mangaka olmak isteyenin eğitim alabileceği okullar da var.
Biraz da hikayenin yaratıcısı Kouta Hirano hakkında bir şeyler yazalım. Hellsing’e gelene kadar daha önceki çalışmalarında genelde hentai (anime ya da manga serilerinde porno türündeki yapımlara verilen isim) tarzda eserler ortaya çıkartmış olan bir isim kendisi. Hellsing’in çizimlerine de bakıldığında bunu görmek mümkün. Kouta Hirano’nun yarattığı karakterlere birden fazla seride yer vermek gibi bir özelliği de vardır. Misal Anderson bir tarafta vampirlerle savaşırken diğer tarafta tecavüzcülerden kız kurtarabiliyor. Mangakanın biraz da Hellsing sayesinde isim yaptığını söyleyebiliriz.
“The bird of Hermes is my name, eating my wings to make me tame.”
Hala ara ara açıp izlediğim, okuduğum bir seri Hellsing. İzlemek derken OVA serisinden bahsediyor olduğum aşikar; zira TV serisi için söyleyeceğimi söyledim. Mangasını okumak isteyenlerin çizgi roman mağazalarına sormaları yeterli. Hemde Türkçe olarak bulmak mümkün. Mangakasının ustalık eseri olan Hellsing’in gerek senaryo gerekse içerisinde barındırdığı karakterler ile (Schrödinger’in Kedisi bile var) benim için yeri ayrı. Hem okuyun hem izleyin. Anderson’un “Amen!” nidalarına kulak verin.