Gölgelerin Gücü Adına! He-Man, She-Ra ve Kainatın Hakimleri #2
Önceki yazının sonunda, 1983 yapımı Masters of the Universe’de mekan ve manzara çizimlerinin ne kadar başarılı konsept sanat örnekleri olduğunu söyleyerek bitirmiştik. Peki, bu çizgi filmin akıbeti ne oldu? 130 bölüm boyunca devam etti ve gelmiş geçmiş en başarılı 100 animasyon arasında sayılıyor. Bu başarıdan She-Ra spin-off’u doğdu, o da 93 bölüm sürdü ve iptal edildi. Her başarı sonsuza dek sürmez, bu tür serileri nerede bitireceğini bilmek gerekir. Senaristler, bölümlerde düşen grafikten belli olduğu üzere sıkılmışlardı. Ancak çizgi filmin etkileri çok geniş çaplı oldu; birincisi, oldukça “ten gösteren” karakterleriyle çocuklara yönelik yapımlarda 70’lerden bu yana süren sansür konusunda adeta çığır açmıştı. İlk başta ABC tarafından reddedilmişti hatta. Bu sansürler şu anda da çok etkili, sonraki He-Man’lerde karakterlerin çok daha “giyinik” olmasının nedeni de bu.
İkincisi, Filmation ilk He-man ve Kainatın Hakimleri’ni hazırladığı sırada küçük bir animasyon stüdyosuydu. Seslendirme için bile çok küçük bir ekip vardı, iki üç aileden oluşuyorlardı, isimlere bakın çoğunun soyadlarının aynı olduğunu göreceksiniz zaten. Kadronun darlığından ötürü bir kişi pek çok karakteri seslendirmek zorunda kalıyordu ve bunu çok başarılı şekilde kotarmışlardı, seslerinin bu elastikliği yüzünden özellikle John Erwin, Lou ve Erika Scheimer, Linda Gary ve Alan Oppenheimer ilerleyen yıllarda daha büyük stüdyolar tarafından keşfedilip daha iyi para getiren seslendirme işleri aldılar. Bunun dışında, tabii ki rakip çizgi filmler yapıldı, Hanna-Barbera’nın çıkardığı Galtar and the Golden Lance bunlardan biridir. Hiçbiri tutmadı, o ayrı…
1983 serisinin miyadını doldurmasından sonra Mattel, 1990’larda gerçekten çok parlak bir fikirle He-man’i geleceğe, Primus adında bir yere göndermeye karar verdi. İşin en ilginç yanı, yeni He-Man tasarımının ona rakip olarak çıkarılmış Galtar’a, yeni karakterlerin de arkadaşları Goleeta ve Zorn’a benzetilmeleriydi. Çok şahane fikir, elimizde orijinali varken rakibi kopyalayalım. Hiç içimden gelmese de, kronolojik olması için önce bu futuristik seriye değinmek durumundayım. He-Man, “İnsanlık yok oluyor, sen seçilmiş olansın, yardım etmen lazım!” diye geleceğe gönderilir. Ezeli düşmanı İskeletor da “Hayır, He-man’siz olmaz!” diye peşinden gider. Hazır He-Man gitmişken Eternia’yı ele geçirmek filan hiç aklına gelmez yani. Aksine, platonik stalkerlar gibi peşinden gidip gelecekteki düşmanlarla müttefik olur. Seriyi eğlenceli yapan hiçbir karakter alınmamış, yeni karakterler gelmiştir. Nadir eski karakterlerin yorumlanışı da (bence Sorceress dışında) akıllara zarardır. Yeni karakterlere itirazımız olmaz, ancak çoğunun içi pek doldurulmamıştır maalesef. Zaten seri tutmaz ve iptal edilir.
Peki Mattel vazgeçti mi? Yok. Ama akıllanmış olacak ki, ilk oyuncak serisinin yirminci yıldönümü yaklaşırken, He-Man’in orijinal halini yenilemeyi tercih etti ve böylece karşımıza 2002 tarihli Mike Young Productions’a yaptırılmış yeni, cillop gibi bir animasyon serisi çıktı. Peki yenilenmiş bir sürüm olarak ne kadar başarılı? Buna tek bir cevap verebilmem maalesef mümkün değil. 90’lardaki fiyaskoya göre çok çok daha başarılı sayılsa da, ilk çizgifilmin yanına yaklaşamıyor benim gözümde, ama neden animasyonlar filan değil. Benim son 10-15 yıldır gördüğüm konsept tasarımlarında hiç hoşuma gitmeyen bir nokta var. 80’lerde yapılan işlerde, özellikle karakter tasarımlarına baktığınızda şu milletten yahut filanca kültürden esinlenmiş diyemiyorsunuz. Esinlenmeler varsa da, ustaca harmanlanarak kendi özel formunu almış gibi. 80’ler ve 90’lar çizgifilmlerinin, o dönemin çocukları ve genç yetişkinleri arasında fenomen haline gelmesinin nedeninin bu olduğunu düşünüyorum. Oysa yeni karakter tasarımlarında “Evet bu Mısır, bu Çin, bu Kore, aaaa Aztek,” demek gayet mümkün, bu tepkileri de bolca veriyoruz. Star Wars’tan tutun da yeniden yorumlanan bu tür çizgi dizilere kadar baki bu durum. Belki de bu yüzden senelerdir form halinde insanların cidden aklında kalan bir karakter çıkamadı, ya da çok nadiren çıktı. Bunun en sağlıklı değerlendirmesini şu an Winx Club, Adventure Time gibi serileri izleyen çocuklar büyüdüğünde yapabileceğiz.
Burada Büyücü’ye (The Sorceress) özel bir paragraf ayıracağım. Bu hanım, şahin formuna girebilme, telepati gibi yeteneklere sahiptir ve Gölgeler Şatosu’nun koruyucusudur. Şatonun dışında, az önce söylediğim iki özelliği hariç hiçbir büyü gücü yoktur. Serideki en bilge figürlerden biri olmasına rağmen kırılgandır. Sesi incedir, az sonra acısından ölecekmiş gibi konuşur, bana hep öyle gelmiştir. Aslında bu çok iyi bir şey, kimsenin gücünün sonsuz olmadığını, olamayacağını, karakter güçlü olsa da sınırları dahilinde hareket etmesi gerektiğini iyi belletiyor. He-Man’in bütün versiyonlarında Büyücü’nün bu sınırlamasını görüyoruz. Bunun dışında, bilge kadın figürü kısmı, Teela’nın annesi olduğunu öğrendiğimizde daha da ağır basıyor. İlkel çizimlerine rağmen, 1983’te çizilmiş büyücünün verdiği ifade ile görsel mesajlar çok daha fazla, 2002 versiyonu güzel bir görüntüden ibaret.