Hala İzlemeye Başlamayanlar İçin: Avatar The Last Airbender
“Toprak, Ateş, Hava, Su…
Yalnızca Avatar bu dört elementte ustalaşarak Dünya’ya dengeyi getirebilir.”
Michael Dante DiMartino ve Bryan Konietzko’nun yazar ve yapımcılığını üstlendiği, ABD menşeili çizgi film kanalı Nickelodeon tarafından yayınlanan anime seri, bu cümle ile başlar ve tam anlamı ile bu cümle ile özetlenebilir. Yazımızda bu özeti naçizane biraz açmak niyetindeyiz.
Her şeyden önce dört element inanışının kabaca tarihine değinecek olursak, İnsanın kendisi ve çevresi hakkında akıl yürütmeye başladığı günden beri en temel “bilimsel” merak konularından birisi de evrenin neden ve nasıl oluştuğu sorusu olmuştur.
Kısaca dört unsur olarak niteleyeceğimiz bu kavramlar, maddenin dört hali olarak kabul edilen toprak, su, hava ve ateş dörtlüsüne verilen addır. Eski zamanlarda evrendeki herşeyin kaynağının bu dört element olduğuna inanılırdı. Bu kavrama sayamayacağımız kadar çok yerde rastlanmaktaysa da, esas olarak Hint, İbrani, Kelt, Dogon mitolojilerinde ve İsmailî inançlarında rastlanır. Ancak dört unsuru sistematik biçimde “yazılı kaynaklarla” ele alan ilk kişi, Empedokles sayılabilir. Daha sonrasında da bu düşüncenin çağlar boyu yaşayıp gelişmesini sağlanyanlar ise Antik yunan düşünürleri Aristo ve Platon olmuştur.
Görüldüğü gibi bu temel inanış insanın neredeyse varoluşundan, modern teknolojik çağa ayak basmasına kadar onunla devam etmiş, gelişmiş, ve hatta bilimden sanata kadar bir çok kavrama ilham ve şekil vermiştir.
Fazla uzatmadan konumuza dönecek olursak, Temel hikayesini dört unsur etrafından anlatan çizgi dizimizde, kadim zamanlarda doğanın ruhunu taşıyan bir takım hayvanlar tarafından sadece bir kısım insanlara “element bükme” (elementlerden yalnızca birine hükmedebilme) yeteneği verilir. Her elemente sahip farklı uluslardaki bükücülerin güçlerini aldıkları farklı nesneler vardır. Su bükücüler yetenekerini Ay’dan, Ateş bükücüler; Sozin Kuruklu Yıldızı’ndan, Toprak bükücüler Dünya’nın kendisinden, Hava bükücüler ise rüzgardan alırlar. Bu nesneler doğada harmonik bir mücadele halindedirler.
Fakat insanlara bahşedilen bu yeni yetenekler, insan neslinin kendine özgü doyumsuzluğu yüzünden zamanla doğanın dengesinin bozulmasına yol açar. Bunun üzerine kadim ruhlar yalnızca bir insana dört unsura aynı anda hükmedebilme yeteneği verirler. O kişinin amacı bozulan dengeyi yeniden sağlamaktır. Sahip olduğu ruha “avatar” adı verilmiştir ve element büken uluslar arasında dengeli bir biçimde bir taşıyıcı öldüğünde başka bir ulustan bir taşıyıca geçmektedir. Yani yaşayan avatarınız hava ulusundan bir kişi ise, o öldüğünde, bi sonraki avatar tam o anda dünyaya gelen başka ulustan bir kişidir (Bir nevi reankarne olur). Ne var ki, tüm hayatı boyunca elde ettiği tüm deneyimleri bilgi ve becerileri, hatıraları önceki vücudu ile yeryüzünden tamamen silinip gitmiştir ve macera her yaşamla, farklı bi coğrafyada, farklı bir zaman diliminde, farklı kişilerle yeniden yaşanır. Avatar tüm elementleri bükmeyi yeniden öğrenmek zorundadır.
Uzak doğu sporları ve felsefesi üzerinde şekillendirilerek anlatılan hikayemizin ana kahramanı olan Aang, Ateş ulusunun dünyanın geri kalanına savaş ilan etmesi üzerine avatar olmasının sorumlulukları ile küçük yaşta yüzleşmek zorunda kalmış, ancak bununla yanlız başedememiştir. Olaydan 100 yıl kadar sonra, güney denizinde balık avlayan biri su bükücü iki kardeş olan Katara ve Sokka tarafından bulunması ile hikaye başlar. Kendisi için hiç zaman geçmemiş gibi olsa da, aradan geçen onca zamanda dünya bir hayli değişmiştir.