Japonya’nın Star Wars’a Cevabı: Mobile Suit Gundam
Bu yazı dizisinde Japonların popüler kültüre ve elbette bilimkurguya yaptıkları en büyük katkı olduğunu hiç çekinmeden söyleyebileceğim Mobile Suit Gundam efsanesi üzerine elden geldiğince aydınlatıcı bir yazı yazmaya çalışacağım. İlk bölümde sizlere hem Gundam formülünün tam olarak ne olup ne olmadığını açıklamaya gayret ederken hem de klasik evren olay akışının ilk parçası olan orijinal hikayeyi gerek 1979, gerekse de 2015’te anlatılan versiyonu üzerinden tanıtıp ek bilgilerle harmanlayarak size sunmaya çalışacağım. Ayrıca Gundam’a bir şekilde girmek isteyen ama nedense herkesin gözünü korkuttuğunu gördüğüm izleme sırası konusunda tatmin edici bir açıklama sunacağım.
Yayın Tarihi: 7 Nisan 1979 – 26 Ocak 1980
Bölüm Sayısı: 43 bölüm / 3 Film
Yönetmen: Yoshiyuki Tomino
Karakter Tasarımcısı: Yoshikazu Yasuhiko
Orijinal Hikaye: Yoshiyuki Tomino ve Yoshikazu Yasuhiko
Giriş
Mobile Suit Gundam, 1979 yılında Sotsu Agency tarafından Japonya’da televizyonlarda yayınlanmaya başlamış bilinen ilk ve en çok tanınan “Mecha” serilerindendir. Öte yandan Gundam’ı sadece bir Mecha serisi olarak görmek -yazının ilerki kısımlarında da betimlemeye çalışacağım üzere- büyük bir hata olacaktır, zira Gundam Leiji Matsumoto’nun Uchuu Senkan Yamato ve Space Pirate Captain Harlock’unun ilk kez ortaya koymaya çalıştığı insan odaklı, başrol karakterden çok daha fazlası üzerinden anlatılan, kadınların da yetkin karakterler olarak resmedildikleri ve dramatik temeller üzerinden işletilen formülün cisimleştiği örneği oluşturmuştur. Akabinde gelen diğer yapımları ve yan hikayeleri ile biri 100 yıla yakın bir devamlılığa sahip olmak üzere, toplamda 10 kadar evrene yayılan muazzam bir destansı hikayeler topluluğuna sahip olmuş, bununla kalmayarak adeta bir deprem etkisiyle sarstığı Anime türünü sektörleşmeye zorlayan muazzam bir başarı kazanmış, yarattığı hayran kitlesiyle Otaku altkültürünü yaratan birkaç başlıktan birisini oluşturmuştur.
Doğrusunu söylemek gerekirse 1979’da ilk kez yayınlandığı zaman Gundam pek fazla ilgi çekmemiştir. Hatta -bazı söylentilere göre orijinal senaryosu 53 bölüm olarak planlanan- yapımın düşük rating’ler yüzünden 43 bölüme dek indirilip yayından kaldırılacağı açıklanmıştır. Başta yönetmen Yoshiyuki Tomino olmak üzere tüm ekibin insanüstü çabaları ile seri tahmin edilenden %30 fazla bir rating ile final yaparak misyonunu -geçici olarak da olsa- tamamlamıştır. Buna rağmen bu finalden sonra çok az kişinin seri başından beri takip ettiği, seriyi ortasından bir yerinden izlemeye başlayanların çokluğu kanala yağan mektuplardan anlaşılınca tekrarının 3 filmden oluşan bir filmle uyarlanmasından sonra önce Japonya’da, 20 yıl kadar sonra da tüm dünyada aranan bir seri olmuştur.
Gundam günümüze dek, kurgu içerisinde farklı evrenlere yayılan çok sayıda Anime serileri, Anime filmler, romanlar ve Manga’lar üretilmesini sağladı ve yüzlerce milyon satışa ulaşan bir maket sektörü yarattı (Yaklaşık bir rakam vermek gerekirse 1980’den birkaç yıl öncesine dek 400 milyondan fazla Gundam maketi satılmıştır).
Macross (RoboTech), Evangelion ve Code Geass gibi ülkemizde şu ya da bu şekilde geç de olsa tomurcuklanabilmiş alt kültür içerisinde bilinen az sayıda Mecha yapım bile aslında şu ya da bu şekilde Gundam’ın izinden giden, görmezden gelinemeyecek şekilde onun mirasını taşıyan yapımlardır.
Tokyo’daki Gundam Front’da RX-78-2 kodlu orijinal Gundam’ın birebir boyuttaki replikasının varlığı bile 36. yaşını dolduran Gundam’ın ebedi bir miras olarak ilelebet yaşayacağının kanıtı olarak 6 yıldır ayakta durmayı ve her yaştan insanların zihninde kaçınamayacağımız geleceğe yönelik vizyonlar sunmayı sürdürmektedir.
Evrene Giriş
Gundam empati yapılabilir bir yakın gelecek tablosu çizmekte, odağına tükenen kaynaklar ve insanlar arasındaki politik çatışmaları, bunlardan doğan zincirleme süreçleri koymaktadır.
Yakın gelecekte Dünya’nın artık 9 milyara varan nüfusu barındıramayacağı belli olmuştur, fosil yakıtlar tükenme noktasına gelmiş, dahası enerji krizlerini çözmek için yörüngeye gönderilen mikrodalga enerji transfer uyduları ozon tabakasındaki delinmeyi hızlandırmış, halihazırda gezegendeki kirlenme mevcut ekosistemi tehdit edecek hale gelmiştir. Bu imkan ve koşullar altında, görevini yapamaz hale gelmiş Birleşmiş Milletler’in yerine insanlığı devam ettirebilme gayesiyle daha kesin metotlara sahip Dünya Federasyonu kurulur ve kolonileşme odaklı yeni bir reform hareketi başlatılır. Miladi takvimle 2045 yılında “Universal Century” takvimine geçiş yapılır ve dünyadaki gibi bir atmosfer ile ekosisteme sahip olacak yapay koloniler birbiri ardına uzayda inşa edilmeye girişilir ve uzaya zorunlu göç programı başlatılır.
Gezegen bu şekilde kendini iyileştirebilmeye ve normale dönmeye başlar. Ama öte yandan siyasi durum hiç de iyi değildir. Dünya Federasyonu 3. Dünya ülkelerini zorunlu göçlerle uzaya süredursun, yaşanabilir hale gelmeye başlayacak gezegeni kendi içindeki seçkin azınlığa parsellemeye başlamıştır. Federasyon yönetimi bir sürü yeteneksiz, irade sahibi olmayan, kolonilerin inşa süreci sırasında semirip kartel haline gelen özel şirketlerin maşası haline gelmiş politikacılarla dolmuştur. Her şeylerini geride bırakmaya zorlanan kolonistler Federasyon’a kin duymaya başlamış, bu durum daha UC tarihinin ilk gününün şafağında, tamamlanmış ilk uzay kolonisi örneği olan Laplace istasyonunun terörist bir saldırıda bombalanarak yok edilmesiyle ayrı bir boyuta taşınmıştır.