Sadece Bir Süper Kahraman Miti Değil, Fazlası: Kamen Rider
Kamen Rider, Japon manga büyük üstadlarından Ishinomori Shotaro (1938-1998)’nun senaryosunu ve Manga’sını yazdığı bir “tokusatsu” yapıtıdır. Sonradan görmeye başladığı büyük ilgi sayesinde Kamen Rider, 45 yılı aşkın sürede sayısız devam serisi, yan öykü ve alternatif evren serisi çıkartabilmeyi başarmıştır.
Bu yazıda sıkça adını duyacağınız “tokusatsu” terimi, tıpkı Kaijuu janrı yapımlarda olduğu gibi, kökeni 1950’lere dek giden özel efekt ve kostüm ağırlıklı canlı aksiyon yapımları olarak özetlenebilir. Ülkemizde 1990’ların ortalarına doğru yayınlanan Power Rangers dizisi de Japon’ların 1971’e dek dayanan bir başka tokusatsu kültü Super Sentai yapımlarından birisinin lokalizasyonundan başka birşey değildir mesela. Öte yandan benim de bu yazıyı yazmamın sebebi; Kamen Rider’ın sadece peluş canavarları döven maskeli adamlarla ilgili bir çocuk dizisi olmadığını, nedenleriyle birlikte az biraz anlatmaya çalışmak.
Bu nedenle Kamen Rider kültünün ilk çağı olan Showa döneminden itibaren geçirdiği değişimleri anlatmak doğru olacaktır.
Showa Çağı
1960’larda Manga sektörü gerçek anlamda doğum sancılarını yaşayıp ilk klasiklerini çıkartadursun, bu jenerasyonun içindeki önde gelen yeteneklerden (ve dahi sonradan Anime/Manga sektörünün en büyük büyük üstadları arasında anılacak olan) Ishinomori Shotaro’nun, Japonya’nın batı menşeili kahramanların istilası altında kalmasından duyduğu huzursuzluğu görürüz. 1960’larda henüz sektör daha yeni yeni oluşurken, özellikle Disney’in ağır kültürel bombardımanı altındaki Japonya’nın kendine ait modern kahramanları olması için çabalayan, bu şekilde Inazuman, Kikaider, Skullman, Super Sentai gibi külliyatlarla pek çok süper kahraman yaratan, Osamu Tezuka’nın Astro Boy’unda onunla birlikte çalışarak Anime kültürünün temel kahraman stereotiplerinin temelini yaratmış olan ve Harmageddon, Gilgamesh, Genma Taisen gibi karanlık bilimkurgularla yetişkinlere de hitap eden Ishinomori Shotaro’nun en uzun soluklu çalışması Cyborg 009 olarak biliniyor.
Ishinomori Shotaro’nun ABD – Sovyet soğuk savaşının yarattığı gerilimden ilham alan bir süper kahraman ligi olarak; 1964 yılında Weekly Shonen King’de tefrika edilmeye başlayan Cyborg 009, kısa süre kült Manga’ların ilk örneklerinden birisine dönüşmüş ve Mangaka’nın 1998’deki vefatına dek yayınını sürdürmüştü. 1968, 1971 ve 2001 yıllarında 3 kez TV animesine uyarlanan yapım; 1966, 1967, 1980 ve son olarak 2012’de (Kenji Kamiyama’nın Re Cyborg 009 adıyla çektiği) uzun metrajlı Anime filmlere, bunun yanısıra 2006’da 009-1 adlı bir spinoff seriye ve onun 2013’deki live action filmine de kaynaklık etmişti.
Mangaka Ishinomori Shotaro.
Ayrıca Panasonic ve Pepsi gibi firmaların reklamlarında da kullanılmıştı. Ishinomori Shotaro öldüğünde geriye 128 bin sayfa tutan 500 ciltten fazla çizgi roman bıraktı. 2008 tarihinde “en çok eser üretmiş çizgi roman sanatçısı” olarak Guiness Rekorları tarafından onurlandırılmıştı.
Zaten Cyborg 009’un Manga ve Anime olarak önemini az çok gözümüzde canlandırabiliyorsak Kamen Rider’ın durumunu da anlamamız zor olmayacaktır.
Pilot metni 8 fasikül olarak basılan Kamen Rider ise başta o dönemin süper kahraman janrının bir başka örneği olarak görülse de kısa süre içerisinde gerek çekim sürecinde yaşanan bazı aksiliklerin ters tepmesinden, gerekse ortaokul kuşağı odaklanarak yapılmasına rağmen yetişkinlerce sahiplenilerek sonradan hedef kitlesininin büyümesinden ötürü kült haline gelmiş yapımlardan birisidir.
1971 yapımı ve iptal edilmesi bile düşünülmesine karşın sonradan kült olunca 95 bölüme dek uzatılan ilk seri Marvel’in Wonder Man yada Spider-Woman gibi Hydra tarafından yaratılan kahramanlara benzer bazı elementler içermektedir. Özet geçmek gerekirse, bir laboratuarda asistan olan Takeshi Hongo’nun yaşamı, sıradan gibi iken bir gün motosikletiyle yoldan çıkartılıp gözlerini bir yeraltı üssünde açar. Takeshi burada Dünya’nın kontrolünü ele geçirmek ve tüm insan nüfusunu cyborg olarak değiştirmek isteyen ve yasak teknolojiler kullanan, dünya dışı bir terör örgütü olan Shocker tarafından üzerinde deneyler yapıldığını öğrenir.
Üniversitedeki öğretmeni de burada, bu çalışmalara katılmaya zorlanmıştır fakat Takeshi’yi görünce henüz onun üzerindeki değişim işlemi tamamlanmadan onu uyandırıp laboratuardan kaçırmaya karar verir. Öğretmeninin Shocker tarafından acımasızca öldürülmesine tanık olan Takeshi, kazandığı insanüstü dayanıklılık, akıl almaz fiziksel güç ve üst düzey çeviklik yeteneklerini, Shocker örgütünün tüm Dünya’ya yayılmış gizli üslerini bulup çökertmek için kullanmaya karar verecektir. Bunun için öncelikle, kendisi gibi Cyborg olan, Shocker’ın sayısız biyolojik savaş silahları ile sonu gelmeyen savaşlara girmesi gerekecektir.