Toy Story 4: Eski Dostlarla Sonsuzluğa

Efsanevi animasyon serisi Toy Story ile ilk kez 1995 yılında tanışmıştık. Disney ve Pixar’ın ortaklığıyla zaman içinde kendi türünde kült haline gelen ve en başarılı filmlerden biri. İşte seri son filmiyle karşımızda; Özellikle Woody, Buzz Lightyear gibi karakterleriyle büyük küçük herkesin takdirini ve sevgisini kazanmıştı. Bizlere dostluğu, sadık olmayı oyuncakların gözünden anlatan film seyircisiyle güçlü bir bağ kurmayı başarmıştı. Serinin 3.filminden tam 9 yıl sonra çıkan devam filmi olan 4. filmde neler mi anlatılıyor? Ne gibi mesajlar mı veriliyor isterseniz yakından bakalım.

Dikkat, bu noktadan sonra yazıda bolca spoiler var!

Bir Devrin Sonu

Toy Story 4 özellikle gişede büyük bir başarı elde etti. Büyük ses getiren film, serinin de en iyi çıkışını gerçekleştiren film oldu. Eleştirmenlerce serinin zayıf filmi olarak görülse de elde ettiği başarı kesinlikle onları beyazperdede ne kadar özlediğimizin göstergesi gibiydi. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Toy Story serisi benim en sevdiğim animasyon serisi olmakla beraber yeri her zaman bende başkadır. Serinin son filmini de çok büyük heyecan ve beklentiyle izledim. Evet, belki diğer üç filmden aldığım tadı alamamış olsam da eski dostları tekrar bir arada görmek güzeldi.

Filmimiz, 9 yıl öncesinden Woody’nin Andy’le yaşadıklarını hızlıca ve duygu yüklü bir şekilde anlatmasıyla başlıyor. Sonra Andy’nin oyuncaklarını kardeşi Bonnie’ye teslim attığı ana, şimdiki zamana dönüyor. Woody, ilk üç filmde gördüğümüz gibi arkadaşları için her şeyi yapan, kimseyi asla arkada bırakmayan oyuncakların lideri. Filmde anaokuluna başlayan Bonnie atık çöplerden yaptığı oyuncağı Forky’e duygusal olarak bağlanır ve en sevdiği oyuncağı olur. Ne var ki Forky oyuncak olmak istemez ve sürekli kendisinin atık olduğunu iddia ederek kaçmaya çalışır. İşte tam bu sırada Woody’e iş düşer. Artık oynanmayan ve misyonu kalmadığına inanan Woody kendini Bonnie’nin mutluluğuna adar. Bu yolda tabi ki Forky’i oyuncak olmaya ikna etmesi ve kaçmasını engellemekten geçmektedir.

Woody ekibe yeni oyuncak olan Forky’i tanıştırırken

Forky’nin kimlik bulma daha doğrusu var olma amacını bulma sahneleri aslında filmimizin ana teması diyebiliriz. Çünkü çıkılan bu yolda diğer oyuncaklarda kendi amaçlarını sorgulayacak ve yön vereceklerdir. Ayrıca kayıp oyuncaklar diye lanse edilen oyuncakların aslında bazıları için korkunç bazıları içinse tamamen özgürlük anlamına geldiğini görüyoruz. Woody’nin yıllar önce çok sevdiği Bo kayıp oyuncaklardan bir tanesi. Antika dükkanında Bo’nun olabileceğini düşünerek giren Woody bu arada filmimizin ana kötü karakteriyle tanışır. Antikacıda yaşayan Gaby Gaby isimli bebek, kutudan ses cihazı bozuk olan bir bebek. Bugüne dek hiçbir çocukla tanışamadığı için sevgi ve ait olmayı bilmiyor. Tesadüfen Woody’nin ses cihazının kendisiyle aynı olmasını fark edince onu ele geçirmeye çalışır. Woody bir şekilde buradan kurtulsa da Forky antikacıda esir kalır. Hiçbir oyuncağı arkada bırakmayan kahramanımız kurtarma operasyonuna başlar. İşte burada film tam bir kurtarılış operasyonuna ve hayatlarında bazı şeylerin değişeceğine yönelik küçük işaretler verir.

kurtarma operasyonu başlasın !

Forky’i kurtarma sahneleri özellikle birkaç yeni karakterin katılmasıyla eğlenceli bir hal alıyor. Toy Story 4 serideki diğer üç  filme göre daha duygusal ve karmaşık. Yılların geçmesiyle aslında oyuncaklarında bir nevi evrildiğine şahit oluyoruz. Sadece eğlenceli bir film olmaktan çıkıyor duygu yüklü bir takım kararlar verilmesi gerektiğini görüyoruz. Panayır lunapark ve antikacı sahneleri görsel olarak kusursuz çekilmiş diyebilirim.

Eksik Olan Ne?

Öncelikle Toy Story filmlerinde alıştığımız çocukların sevgisini kazanmaya çalışan oyuncak profilinden film ilerledikçe çıkılıyor. Çocuk sevgisi yerine özgürlük kavramı daha ağır basıyor. Bu da aslında hep alıştığımız sadık dostlara bakış açısını değiştiriyor. Filmde her ne olursa olsun geride oyuncak bırakmayan ve sadık olamayı simgeleyen Woody bile kendi yolunu çiziyor.

Eksik olan belkide en önemli nokta aslında üçüncü filmin zaten bir son tadında bitirilmiş olmasıydı. Çünkü artık üniversiteye başlayan Andy, oyuncaklarını Bonnie’ye emanet etmişti. Andy’nin onu üniversiteye götürmek istemesine rağmen Woody, arkadaşlarıyla kalmayı tercih etmişti. Her oyuncağın hayat çizgisi belirlenmişti. İşte bu bizim yıllardır tanıdığımız Woody hareketiydi ve hikâye bir sona ulaşmıştı. Dördüncü film, her ne kadar bu durum gibi devam ediyor gibi başlasa da finale yaklaştıkça filmin hikâyesinin amacını saptırıyor. Tabi ki yine arkadaşlık kavramı ön planda olsa da daha karmaşık olgular işin içine giriyor. Diğer filmlerde alışık olmadığımız aşk kavramı ve özgürlük temaları serinin büyüsünü biraz olsun bozuyor.

Son Bir Veda

Filmde verilen keskin mesajlara ve çatışmalara bir bakalım. Özgürlüğün tadını alan Bo artık kimsenin bebeği olmak istemediğinden kahramanımız Woody ile sürekli bir çatışma halinde görüyoruz. Aslında filmde oluşturulan karakterlerin verdikleri mesajları şöyle özetleyebiliriz. Woody ne olursa olsun sadık olmayı, Bo özgürlüğü, Forky varoluş amacını bulmayı, Gaby Gaby ise sevgiye duyulan özlemi simgeliyor. Woody’nin Bo’ya duyduğu duygusal bağ ile arkadaşları arasında seçim yapmasını görüyoruz. Sadık olmak mı? Özgür olmak mı? sorunsalı seyirciye sürekli soruluyor. Kötü karakter olarak gösterilen Gaby Gaby’nin aslında içinde iyilik olduğun, sevgiye aç olduğunu çok güzel yansıtmışlar. Belki de en önemli soru şu: Bir çocuğun oyuncağı olmak mı? yoksa kendi hayatının efendisi olmak mı? Bu sert soruyla final yapıyor ve her bir oyuncak kendi kaderini kendi belirliyor.

Belki büyüdüğümden midir bilinmez, o eski tadı alamamış olabilirim. Ama yıllar sonra bana nostalji yaşatan, en sevdiğim animasyon filmini her şeye rağmen tekrar izlemek çok güzeldi. Serinin hayranlarının yüzlerinde tekrardan küçük bir tebessüm oluşması için mutlaka izlemeleri gerektiğini düşünüyorum. Onlar bizim en sevdiğimiz cansız gibi görünen canlı dostlarımız ne de olsa…

Filmin IMDB notu: 8.4

Yorumlar