Amnesia: The Dark Descent
Az önce Frictional Games’in yaptığı Amnesia: The Dark Descent adlı oyunu bitirdim. Sizinle de bunu paylaşmak istiyorum.
Amnesia, çıktığı 2010 yılında, korku türüne yeni bir soluk getiren bir oyun olmuştu. Frictional Games, daha önce Penumbra diye bir seriylee zaten bu konuda çalışan ve rüştünü ispatlamış bir firmayken Amnesia ile ortaya muhteşem bir şaheser çıkarttı diyebilirim belki de.
Bu oyunda, adından da belli olmak üzere, Daniel adında hafızasını kaybetmiş (amnezik) bir adamı oynuyoruz. Bu bir kaza sonucu değil, gayet bilerek isteyerek yapılmış bir şey. Bunu da oyunda bulduğumuz bir nottan, kendimize yazdığımız bir mektuptan, öğreniyoruz. Mektup biterken bize Brennenburglu Alexander’i öldürmemiz gerektiğini söylüyor. Niye, neden ve nasıl sorularının yanıtlarını da bize oyun kendisini oynarken anlatıyor.
Anlatı demişken; oyun bunu mektup, not ve hareket edebildiğiniz kısa sahnelerle yapıyor. Bulduğum notların Daniel’in günlüğüne ait olanları, seslendirilme yapılmış notlardı. Burada Daniel’i seslendiren aktöre (ki Richard Topping’miş kendisi) de saygılar sunmak lazım, zira adam döktürmüş. Sadece sesinden, oynadığı karakterin kızgın, mutlu, masum, üzgün veya gaddar olduğunu bu kadar net anlatabilir mi bir insan ya? Diğer notlar ise başkalarının yazdığı mektup, not ve ifadeler olduğundan ve belki de Daniel bu karakterlerin seslerini bilmediğinden önünüze metin olarak geliyorlar.
Youtube üstünde en sık let’s play’ı yapılan oyunlardan birisi bu oyun. Aradan 5 sene geçmiş olduğunu da düşünürsek birazcık konusunu çıtlatabilirim sanırım size.
Daniel, arkadaşı Herbert ile Cezayir’de arkeoloji kazısında çalışan bir arkeologdur. Bu kazıda kadim bir mezar bulurlar. Daniel, hangi akla hizmet bilinmez, çalışan işçilere lahidin kapağını kaldırtır ve içeri girer. Ve şaşırtıcı olmayan bir biçimde lahit kapağı büyük bir gümbürtüyle üstüne kapanır. Daniel oradan bir saat sonra baygın halde çıkartılır. Elinde de kırık bir kürenin parçaları bulunmaktadır.
Daniel kurtarıldıktan sonra arkadaşı Herbert tarafından iradesi dışında“hem kendisinin, hem de kazının sağlığı açısından” onu İngiltere’ye yollar. Daniel İngiltere’de iyileştikten sonra bu küreyle alakalı araştırma yapmaya başlar. Ancak şüpheli biçimde soru sorduğu her akademisyen korkunç yollarla öldürülmektedir. Cezayir’deki kazının da elim bir kazayla sona erdiğini öğrenir. Arkadaşı Herbert’ten çaldığı adres rehberindeki insanlara küre hakkında sorular olan mektuplar yollar. Bu mektupların çoğu yanıtsız kalırken birisine “Biliyorum, peşinde. Ben seni koruyabilirim. Brennenburglu Alexander” şeklinde yanıt alır. Aldığı mektuplar arasında en az bilgi içerip en fazla ilgisini çeken de bu olur. Paşa paşa gider Daniel, peşinde bir şey olduğundan emin olarak.
Hikaye burada başlıyor aslında, ama sizin Daniel’i devralmanız bu başlangıç noktasından sonra oluyor. Aradaki zamanda neler olduğunu da oyun içerisinde öğreniyorsunuz.
Oyunun dikkatimi çeken üç noktası var; birincisi herhangi bir şeyle savaşmıyorsunuz. Yani kollarından kas fışkıran, testosteron zehirlenmesi arefesinde bir karakterimiz yok. İkincisi, benim çok beğendiğim bir akıl sağlığı sistemi var. Yani kapıyı bir anda açtığınızda bir ceset yığını gördüğünüzde nasıl ürkerseniz Daniel’de ürküyor. Halüsinasyonlar görüyor, sesler duyuyor ve aynı sizin veya benim verebileceğim tepkiler veriyor. Son olarak üçüncüsü de bilmecelerin zorluğunun acayip düzgün olması. Benim internetten bakmak zorunda kaldığım sadece bir yer oldu, onda da yer arıyordum zaten bilmece yanıtı değil. Onun haricinde çok rahat biraz kafayı toplayıp düşündüğünüzde bulabileceğiniz şeyler koymuşlar ve genelde bilmeceler yüklenen harita içindeki parçalarla çözülen şeyler. Yani bir aleti alıp taaa 3 bölüm sonra kullanmıyorsunuz.
Size önemlicene bir not; oyunu bitirdiğinizde size 6 karakterli bir şifre verilecek. Bu her son için farklı oluyor. Bu şifreleri birleştirip ortaya çıkan harf dizisini, oyun klasörü içindeki SUPERSECRET.rar’ı açmaya çalıştığınızda gelen şifre ekranına doğru biçimde girerseniz oyunun yapım aşamasındaki konsept görüntülerine, nasıl fon almak için sunduklarına, ilk alpha görüntülerine falan ulaşıyorsunuz.
Aslında oyun daha değişik planlanmış. İlk önce npclerin olduğu, altın kullanıp silah falan aldığınız bir oyun tasarlıyorlarmış. Daha sonra NPC ve silah olayını bir kenara koyup bilmecelere ağırlık veren bir hale getirmişler. Gerçi insan merak etmiyor değil, akıl sağlığı sistemi olan Lovecraftçı bir evrende geçen düzgünce yapılmış bir strateji veya fps nasıl olurdu diye. İşte bu klasörde bu ve başka detaylar mevcut.
Steam’de sıklıkla indirime giriyorlar, eğer bu tarz oyunları denemek istiyorsanız çok ideal bir oyun Amnesia. Ben şahsen Penumbra’yı sıkılarak bırakmıştım. Bu oyunu da onun gibi gördüğümden çok da ilgilenmemiştim (bir bundle’da geldiydi) ama bu hafta birer saat oynayarak toplam 4 günde bitirince (bugün 2 saat oynadım yalan olmasın) hoşuma gitti. Kısa, efektif, gerektiği yerde korkudan sıçratan ve konusu ilginç bir oyun oynamış oldum. Ha, devamı… değilse de aynı evrende başka bir hikayeyi anlatan Amnesia: Machine for Pigs’i alır mıyım? Çok sanmıyorum. Benim kalemim oyunlar değilmiş bunlar.
Ama benim olmaması demek, sizin de olmayacak anlamına gelmiyor. Kısacası, niyetiniz varsa bir deneyin. Pişman olmazsınız.