Gothic 3 Kötü Bir Oyun Değil!

Evet, bu kadar olaydan sonra bile, kesinlikle bana RPG önerisi her sorulduğunda aklıma gelen ilk oyundur. Ve Gothic 5 gelene kadar da böyle kalacaktır. (Gothic 4, 2010’nun ekim ayında çıkmıştır.)

Gothic 3’ün ‘kısaca’ hikayesi budur. Biraz tarih biraz oyun hakkında genel düşünceler, şimdi gelin oyunu tanıyalım. Eminim ki sizde okuduktan sonra oyunu oynamaya başlayacaksınız!

Gothic 3, daha önce de dediğim gibi, Gothic 2’nin bittiği yerden devam ediyor. Yani karakterimiz yine “Nameless”, isimsiz arkadaşımız. Oyuna başlarken ilk dikkat çekeceğiniz şey bence karakterin görünümü olacaktır, hatta bütün karakterlerin görünümü olacaktır. Kesinlikle Gothic 2’den sonra çığır açan bir grafik ve animasyon sistemi mevcut oyunda.

İşin ilginç tarafı, şu ana kadar bu oyunu kaldıramayan bir PC’ye hiç şahit olmadım! Sistem gereksinimleri gayet kabul edilebilir ve eminim ki 2005-2006’dan sonra alınmış her bilgisayarda rahat rahat çalışacak durumda.

Animasyonlar, motion capture değil belki ama yazılmış ragdoll sistemleri ve varolan fizik motoru çok iyi iş çıkarıyor. Gerçekten bir orc’a ok attığınızda, onu bir canlıya attığınızı. Kılıç savurduğunuzda kaslarınızın hareketini ve hatta, yamacın ucunda öldürülen canlı cesetlerinin düşmesi gibi pek çok farklı kategoride, animasyonların bir dünyayı nasıl canlandırabileceğine şahit oluyorsunuz.

Karakterimiz, “Nameless” adında bir Morra. (Orcların, insanlar için kullandığı terim.) Oyuna ilk başladığınızda, Myrtana adlı kara parçasına ulaşan bir gemiden inmiş ve en yakındaki köye gitmiş, ve bu yeni kıtanın da tamamıyla Orc istilası altında olduğunu anlıyorsunuz. Ardea adlı köyü tutan Orc garnizonu ile savaşırken karakterinizin kontrolünü ele alıyorsunuz.

Elinizdeki Orc Slayer ve yanınızdaki yurttaşlarla Orcları bir güzel temizliyorsunuz. (Gothic 2 oynayanlar bu yurttaşları tanıyacaktır eminim ki) Ve, kurtarılmış bu köyün lideri ile konuşuyorsunuz. Sizden “Rebels”a bu köyün kurtarıldığını haber vermenizi, çünkü sizden istemediği halde onları Orclardan kurtardığınızı ve şimdi daha fazlası geleceği için desteğe ihtiyacı olduğunu söylüyor. Ve sizde, “Rebels mı?” gibi bir soruyla baş başa kalıyorsunuz. İşte oyunun en sevdiğim tarafı: Hikaye!

O Yerdeki Taşın Bile Anlamı Var!

Evet, hikaye. Rebels’ların kim olduğunu düşüne durup köyden çıkarken, solda yurttaşlarını görüyorsun. Ateşin etrafında oturmuş et yiyip, zaferin tadını çıkarıyorlar “Hop arkadaş” diye aralarına dalıyorsun ve herkesin farklı yerlere gidip Xardas’ı bulup bu Orc İstilasına karşı Rebels’lara karşı yardım etmen gerektiğini öğreniyorsun. İleride görüşeceğiz diyerek en son Gorn’la konuşuyorsun.

Gorn bir tane Rebels kampının yerini bildiğini söyleyip sizi peşine takıyor. Burada oyunun yaptığı en güzel mekanik devreye geliyor tabii ki; Seçimler ve sonuçları.

Gorn size yolu gösterip kampa giriyor, fakat girmek zorunda değilsiniz. Görüyorsunuz ki, kamptan çıkıp etrafa baktığınızda ve biraz dolaştığınızda capcanlı bir dünya görüyorsunuz. Yolda kurt avlayıp zaman geçirebilirsiniz, avcılık yeteneğinizi geliştirirseniz derisini yüzüp görevlerde kullanabilir veya para için satabilirsiniz veya eşkıyacılar tarafından soyulmuş bir tacire yardım edebilirsiniz, ki yardım ettiğinizde oyunun başka bir mekaniği devreye giriyor; Reputation.

Gördüğünüz üzere, eğer kampa girip Orc İstilasına karşı Rebels’lara katılsaydınız, Rebels’larla reputation yükseltip bir Rebel olabilirdiniz. Girmemeyi tercih edip, az ilerideki başka ele geçirilmiş şehre gidip Orclara yardım ederseniz ve aralarına girmeyi başarırsanız. Orclarla reputationınızı arttırmaya başlardınız ya da kamptaki Rebelslara yardım edip, fakat aynı zamanda Orclara da yardım edip, en sonunda iki taraf arasında seçim yapacak görevi alıp Asi kampını yok etmeyi de seçebilirdiniz. Ya da ikisini de yok edip de takılabilirdiniz.

Gördüğünüz gibi, bu sadece oyunun ilk dakikaları. Bu oyunda koskocaman bir dünya sizi bekliyor ve anlatmadığım tonca şey var; hikayesi, görevleri ve özellikle müzikleri ile genel düşünce ne olursa olsun, bu oyun mükemmel bir RPG örneğidir. Denemeden geçmeyin!