Bilgisayar RPGleri – Kişisel Bir Arkeoloji: Bölüm 2
Playstation
Her ne kadar birinci bölümü “soğuk nisan gecesi” diye açmış olsam da, takvimler mayıs ayını göstermekteyken hala geceler soğuk. Bu da mı tesadüf diyerek yola koyulalım.
Şimdi, bazı şanslı arkadaşlar gibi benim Amiga’dan sonra bir PC’im olmadı. Buradan hızlı bir dönemeçle Playstation’a giriş yaptım. Ha şimdilerde 2,3,4 gibi modelleri var kabul, benim bahsettiğim ilk ve biricik olan gri kutulu versiyonu.
Bu kutuda insanlar daha çok resident evil, pro evolution soccer ve fifa oynarken karşınızdaki yazarın bunlara çok bulaşmadığını belirttikten sonra; açılışı Final Fantasy 7 ile yapalım.
Final Fantasy 7
Şimdi, commodore firması sayesinde batı tarzı rpg’lere alışmış birisi olarak; Japon RPG’si dediğimiz arkadaşa alışmak gerçekten zaman ve sabır gerektiren bir şey oldu. Bir kere konsept olarak 3 kişinin olduğu, büyü ve diğer özelliklerin “materia” denilen küreciklerden geldiği ve temel olarak bir grind hadisesinin ayyuka çıktığı oyunlardan bahsediyoruz. Tamam, tüm japon rpgleri böyle değil, ama teknik ve konsept olarak batı rpglerinden acayip farklılar.
Lakin ileri gidiyorum. Bu dönemler Squaresoft’un altın dönemleriydi diyebilirim. Yani ne oyunu olursa olsun eğer Squaresoft logosu ile açılıyorduysa; o oyun iyiydi arkadaş. Einhander, Brave Fencer Mushashi, Parasite Eve ve diğer oyunları benim dimağımda oldukça yer bırakmış arkadaşlar.
Bu oyunda Cloud Strife adında SOLDIER olarak kısaltılan bir programdan istifa etmiş bir askeri canlandırıyorduk. İlk olarak Barrett’in başını çektiği bir eko terörist örgütünde mako reaktörlerine sabotaj uygulama görevi ile başlıyorduk. 11 Eylül öncesi olduğu ne kadar belli değil mi bu arada, oyunlar lanet olası political correctness mevzuundan henüz nasibini almamış halde 🙂
Derken konu dallanıp budaklanıyor ve bence oyun tarihinin en testisli kötü karakterlerinden birisi olan Sephiroth ile yüzleşiyorduk. Sephiroth ile SOLDIER’dayken kanka olmamıza rağmen, herifin yaldır yaldır darkside’a kaymasıyla, ki haksız değil belki oynayacaklar olur o yüzden spoil etmiyorum, bir yerden sonra adamla bağlarımızı koparıyorduk. Daha fazlasını anlatmak isterim ama anlatmayacağım zira oynayın. Ben hala bu oyundaki kadar etkileyici bir rpg hikayesi oynadığımı hatırlamıyorum.
Gelelim niye bu oyunun zihnimde bu kadar yer tutup ilk olarak FF7 diye başladığıma. Bir kere hikaye ve işlenişi muhteşem arkadaş. Plot twist olsun, bu twistin sonrası olsun herşey yerinde. Çaktırmadan duygusal yatırım yaptırıyor oyun ve Sephiroth’un bir eyleminden sonra açıkçası ben:
Geliyorum oğlum, seni çıktığın yere geri gömeceğim sen dert etme. Geliyorum.