Bunları Biliyor muydunuz? – Bölüm 13: Street Fighter
Street Fighter, Dövüş Oyunlarında Nelere Öncülük Etti?
Bütün zamanların en önemli dövüş oyunlarından biri Takashi Nishiyama’nın 1987 tarihli Street Fighter’ı olmasına karşın, bu oyun ikincisinin gölgesinde kalmış ve neredeyse hafızalardan silinmiştir. Oysaki bugün dövüş oyunlarında standart olarak bilinen pek çok tasarım öğesi ilk kez Street Fighter’da kullanılmıştır.
İki dövüşçünün de birer life bar’ı olması, double K.O. gibi kavramların yanında bunların içinde belki de en önemlisi komplike joystick hareketleri ile düğme girişlerinin birleştirilerek özel hareketler yapılabilmesiydi. Bunu sağlamak için Street Fighter’ın joystick rutinleri sıfırdan tekrar yazılmıştır.
Orijinal Street Fighter makinesi yaygın inanışın aksine 6 değil 2 düğmeye sahipti. Bu iki düğme kauçuktan yapılmıştı ve oldukça büyüktü. Pressure Sensitive olan bu düğmelere oyuncunun basma (vurma) şiddetinden oyun 3 farklı tekme veya 3 farklı yumruktan hangisinin seçildiğini çıkarıyordu. Çok sert vurunca en sert tekme harekete geçiyordu. Her ne kadar eğlenceli olsa da bu sistem daha sonra piyasaya çıkan kabinlerde terk edilmiş, yerini bildiğimiz 6 düğmeli konfigürasyona bırakmıştır.
Zamanında ortalama inceleme skorları alan oyunda karakter seçmek mümkün değildi. Birinci oyuncu her zaman Ryu, ikinci oyuncu da her zaman Ken oluyordu. Oyunun boss karakteri ise Sagat’tı. Street Fighter II’de Sagat’ın göğsündeki diagonal yara da Street Fighter’ın sonunda Ryu’nun Dragon Punch’ı tarafından açılmıştır.
International Karate+ Dövüş Oyunları Arasında Neden Özel Bir Yere Sahip?
Bugün dövüş oyunlarının doruk noktasını düşündüğümüzde aklımıza ismi Street Fighter ile başlayan oyunlar geliyor. Ancak 1987 yılında Archer MacLean tarafından yazılmış olan International Karate+ kuşkusuz o dönemin en önemli dövüş oyunuydu.
International Karate+, MacLean’in Spectrum ZX üzerinde yazmış olduğu 1985 tarihli International Karate isimli oyunun bir devamı ve hatta rafine edilmiş haliydi. Atasının aksine Spectrum ZX’te değil, CPU’su daha yavaş olan, ama grafik ve müzik yetenekleri çok daha ileri olan C64’te yazılmış, bir sene sonra da Amiga ve Atari ST’ye portlanmıştı.
Oyunun mekanikleri bugün alıştığımız sistemden çok farklıydı. Ekrandaki üç dövüşçü tek düğmeli joystick ile yapılan hareketleri tam doğru menzilde rakiple buluşturmaya çalışıyordu. Dibinizdeki bir rakibe tekme atamıyordunuz. Her başarılı vuruş rakibi kısa bir süre için etkisiz kılıyordu ve her vuruşun bir puan değeri vardı. Round sonunda hakem dövüşçüleri puanlıyor ve en az puan alanı eliyordu. İki oyuncu ile oynandığında bile üçüncü dövüşçüyü her zaman bilgisayar oynuyordu. MacLean’in önceki oyunun aksine tek bir arka plan kullanması, ekranda 3 dövüşçü gösterebilmesine ve çeşitli bonus bölümler yapabilmesine olanak sağlamıştır.
International Karate+, ayrıca audio tasarımı ile de dikkat çeker. Rob Hubbard tarafından SID üzerinde 3 kanal yazılmış müziği daha sonra Dave Lowe tarafından 4 kanal, stereo ve dijital olarak Amiga’ya uyarlanmış ve defalarca ödül almıştır. Ses efektleri ise ünlü kung fu filmlerinden araklanmıştır. Bruce Lee hayranları Enter the Dragon’dan hatırlayacaklardır yumruk efektlerini.
Kuzey Amerika’da Chop’n Drop ismiyle piyasaya çıkan oyunun unutulmazlarından biri ise T tuşuna basıldığunda tüm dövüşçülerin donunun düşmesidir… Ciddiyim.