Curse of Anabelle – Ne, Lanet mi Dedin?!

Bugün, sizlerle Steam’de demosu yayınlanmış ve yakında release olacak olan Curse of Anabelle oyununu inceleyeceğiz. Oyun, bir hikaye üzerine kurulu korku/puzzle oyunu. Ve daha da ilginci, gerçek hayattan mitler ve destanlar üzerine kurulu. Daha fazla uzatmadan, sizlerin de oyunu ilk defa açtığınızda deneyimleyeceğiniz şekilde birinci şahıstan inceleme geliyor:

Oyunu ilk açtığımda ana menüde dahi bir şeylerin ters gidebileceğine dair ipuçlarını alıyorum. Karanlık bir ambiyansta masa üzerinde çeşitli ilgi çekici objeler oyunun ipucu arama ve çeşitli bilgileri kullanarak ilerleme üzerine kurulu olabileceği üzerine ipuçları veriyor. Start tuşuna heyecanla basıyorum.

Giriş hikayesi – cinayet incelemesi

Oyun demo olduğu için direk 4. bolümden başlıyoruz, arka planda gök gürültüleri oldukça yoğun duyuluyor. Bölümün adı “Face to face with death”, yani ölümle yüz yüze. Önceki bölümlerde neler olduğuna dair hızlı bir özet filminden sonra klavye kısayolları ile ilgili bir bilgilendirme resmi çıkıyor karşıma. Anladığım kadarıyla Emily adında kız arkadaşımız, eşimiz var ve onunla ilgili bir konu işlenecek. Buradaki kısa filmde oyundaki görsellere ne kadar önem verildiğini görebiliyorum, zira ana karakterimin yüz hatları bile aşırı gerçekçi tepkilere sahip.

Karakter yüz mimikleri

Bu bölüm 25 Eylül 1988’te geçiyor. Bir malikanenin içerisinde uyandım. Karşımda bir merdiven ve keşfedilecek bir sürü oda var.

Bir bilgilendirme ekranı etrafta Emily’nin nerede olduğunu anlayabilmemiz için ipuçları aramamız gerektiğini söylüyor. Karakterimin görüşü direk birinci perspektiften, ve ekranımda toprak izleri bile var ve bu görüşümü biraz engelleyip daha da korkunç bir ortam yaratıyor.

İlk olarak merdivenden çıkmadan sola yöneldim. İpucu niteliğinde bir şey var mı diye bakıyorum. Mutfağa baktığımda henüz bir şey bulamadım, ama bazı kilitli kapılar yolumu engelliyor ve malikane kapılarından içeriye bakıp ipuçları arıyorum. Alt katta bir şey bulamadım.

İlk notum

Üst kata çıktığımda ise bir masa üzerinde kırmızı bir ışıltı görüyorum. Oyunda dolaplar, çekmeceler sol klik ile açıp kapanabiliyor; ama asıl önemli objeler dikkatimi çekebilmesi için kırmızı bir ışık ile çevrelenmiş. Bu bir mektup. Mektubu okumak için tıkladığım anda kulağımda “Seni görebiliyorum” diyen bir kız sesi duyuyorum. Oldukça ürkütücü.

Notta malikanenin bir labirent gibi tasarlandığı ve çıkmam gerektiği, çıkmıyorsam bile bana bilgi verebilmesi için 913 numarasına özel ilgi göstermem gerektiği yazıyor. Bu bilgiyi tamamen notu okuyarak edindim, oyun otomatik bir gösteri yapmıyor. Bu da oyunun inandırıcılığını oldukça arttırıyor.

Eşyalar savruldu!

Notu okuduktan sonra üst katta yoluma devam ediyorum. İlk kapıyı açtığımda içerideki tüm objeler bir anda uzağa doğru savruluyor ve ağlama/gülme sesine benzer sesler duymaya başlıyorum. Bu noktada odam karanlık ve ses sonuna kadar açık, tüylerimin diken diken olduğunu söyleyebilirim. Hatta bir noktada bazı seslerin oyundan mı kendi evimden mi geldiğini ayırt etmekte oldukça zorlanmıştım. Seni görebiliyorum diyen ses halen kulağıma fısıldamaya devam ediyor. Notta içerisinde bir günlük olduğu söylenen 913 numaralı odayı aramaya devam ediyorum.

Malikane oldukça büyük, bir çok odası var ve odayı ararken zorlanıyorum. Etraf karanlık ve her yer detaylar ile dolu. Oyunun yapımcılarının özellikle bu malikane için çok emek harcadığı çok belli oluyor. Tozlu piyanolar, kilerler ve eşya dolapları, banyolar tuvaletler ambiyansa tam oturuyor. Bir ışığa direk baktığımda ışığın gözüme parladığını görebiliyorum.

Bir kapıyı açıyorum ve o da ne! Hayaletimsi bir kız figürü uçarak üstüme doğru geliyor ve bir duman bulutu içerisinde yok oluyor. Buna eşlik eden ses ile birlikte resmen yerimden zıplıyorum. 913 numaralı odayı bulmalıyım artık!

Evin sahibi ailenin kızları yanı sıra evde çalışan hizmetçi de hayatını kaybetmiş anlaşılan..

Malikanede kilitli kapılar var ve bir kilitli kapının olduğu odaya açılan birden çok kapı olabiliyor, bir geçit bir açık kapı arıyorum. Kırmızı bir parıltı da görsem bu oyunda önemli bir obje demek.

Buldum! Bir oda, tepesinde 913 numara yazıyor. Heyecanla içeriye giriyorum. Çalışma odasına benzeyen bir yerdeyim. Bir günlük buldum, tıpkı notta söylediği gibi. Günlüğün içindeki yazılar bir bilgisayar yazısından çok elle yazılmış gibi, son derece inandırıcı. Bu günlük ise beni bu sefer 313 numaralı bir odaya yönlendiriyor. Arka odalarda bir yerde bir 313 görmüştüm sanırım.

Bu arada, bir fenerim var. “F” tuşuna basarak açıp kapatabiliyorum, ve sağ klik ile tek bir noktaya odaklayabiliyorum. Herhangi bir şarj göstergesi yok, o nedenle artık feneri kullanmaya karar veriyorum. Ama bir sorun var. Feneri açtığımda bu sefer uçuşan toz zerrelerine ışık çarptığından görüşümü biraz daha azaltıyor.

Portrenin arkasında bir şey var!

313 numaralı odadayım. Odada bir tablo var, ve tabloyu zorlayarak kanırtmaya çalışıyorum. Bunun için de oyun bana hızlıca “E” tuşuna basmam gerektiğini söylüyor. İlkinde yeterince yapamadım olsa gerek, karakterim başaramadığını gösteren bir hareketle bırakıyor. Bu sefer oldu! Tablonun arkasında bir kol çıkıyor karşıma, onu aşağı çektiğimde tablonun arkasından yeni bir koridor çıkıyor karşıma. Bu koridoru takip ettiğimde ise bir mahzene çıkıyorum. Burada bir defter daha var.

İçeride 313 numaralı bir oda daha görüyorum, oradan girdiğimde ise gördüklerim beni şok ediyor. Bir köşenin hemen arkasında beyaz elbiseler içerisinde bir kız var! Yanına gitmeye çalıştığımda ise yine bir kısa film giriyor. “Anabelle, iyi misin” diye sorarken bir anda kız bize büyü tarzı birşey yapıp bayıltıyor. Sonraki sahnede ise Emily beni uyandırıp malikaneyi büyülerden arındırıp Anabelle’i kurtarmamız lazım diyor…. ve demo bitiyor.

Sen de kimsin??

Sonrasında beni gelecek bölümlerde neler olabileceğine dair bir dizi daha kısa film karşılıyor. Yeni ipuçları, büyüler, ritüeller.. Hikayenin buradan nereye gideceğini anlamak gerçekten çok zor!

Yaratılabilecek şu eşyalara bir bakın!

Oyun release olduğunda oynamak için sabırsızlanıyorum, ama yanıma eşimi de almam daha iyi olacak sanırım, tek başıma cesaretim yetmeyebilir 🙂

Bugün bana bu yolcuğumda eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim, gelecek yazılarımda görüşmek üzere!

Yorumlar