Dead State – Zombi Kıyameti Sonrası Hayatta Kalma Oyunu
Her türdeki RPG oyunlarını daima çok sevmişimdir. Son dönemde, RPG oyunlarında ciddi bir patlama yaşanıyor. Her ne kadar büyük çoğunluğumu MMO (massively multiplayer online) olsalar da aralarında tek başına oynayıp tadını alabileceğimiz bazı oyunlara da denk gelebiliyoruz. Fakat MMO olsun ya da olmasın, bu yeni oyunların büyük kısmında Walking Dead ile birlikte çok popüler bir hal alan zombi türünün etkisi görülüyor.
Dead State, kendini şu şekilde tanıtıyor : “The zombie survival RPG”
Yani bir karakter gelişimi ve seçilecek yollar var, ancak bunları zombilerin kuşattığı bir Dünya`da yapıyorsunuz. Açıkçası bu tür ile ilgili bir sıkıntım yok, hayatta kalmaya dayalı, nispeten zor oyunlar her zaman ilgimi çektiği için olsa gerek.
Dead State`te, zombiecalypse yaşanırken düşen bir uçaktan kurtulan yolculardan biri olarak başlıyorsunuz. Bir binanın bodrumunda uyanıyorsunuz, yanınızda başka insanlar da var ve size olan biteni anlatıyorlar. Günlerdir baygın olduğunuz için olan biten başta saçma geliyor ancak sonra işin ciddiyetini anlıyorsunuz. Uçaktan pek az kişi kurtulmuş ve Dünya`nın geri kalanında da durum pek parlak değil. Bulunduğunuz yer ise bir lise binasının bodrumu.
Bu bina aynı zamanda, siz ve diğer kazazedeler ile zombilerden saklanan bir avuç insanın sığınağı haline gelmiş. Lisenin etrafındaki çitler çok zayıflamış durumda ve her an bir zombi saldırısı bekleniyor. Kendinize geldikten bir süre sonra, hayatta kalanlardan göreve çıkabilecek durumda olan bir kaçını yanınıza alıp civardaki market, mağaza, çiftlik evi, eczane, askeri tesis ve benzerlerini yağmalamaya başlıyorsunuz.
Böylelikle oyundaki nihai amacınız hayatta kalmak oluyor. İçinde yaşadığınız lise binası oldukça büyük, labaratuvar, yemekhane, spor salonu, kütüphane gibi pek çok bölümü var. Doğal olarak mekanın ve içindeki az sayıda insanın ihtiyaçları oluyor. Gıda, çiti ve diğer alet edevatı onarmak için gereken malzemeler, elektrik kullanabilmek için yakıt, insanların morallerini yükseltecek her türden eşya (dergiler, temiz giysiler, kahve, tuvalet kağıdı, şekerleme vs…) bulmak zorundasınız. Bunları da lise ekranından ana haritaya çıkarak, civardaki yerlerden elde ediyorsunuz. Bu yerlerin bazılarının yerini radyodan yayın yapan garip bir adamdan öğreniyorsunuz, bazılarını ise başka yere giderken yol üzerinde kendiniz keşfediyorsunuz.
Bu yüzden oyunda RPG yönüne ek olarak sığınağınızı ve buradaki insanları yöneteceğiniz bir strateji öğesi de bulunuyor. Yağmaya giderken bazı karakterleri yanınıza alıyorsunuz, bazılarını ise sığınakta bırakıp yeteneklerine göre pek çok farklı rutin göreve ya da inşa işlerine atayabiliyorsunuz. Ayrıca bu karakterlerle tek tek konuşmak, onları yakından tanımak ve morallerini yükseltmek için ne gerektiğini öğreneceğiniz konuşma seçenekleri de mevcut. Tabi oyuna başladıktan sonra, gittiğiniz yerlerde bulduğunuz ya da kendileri zombilerden kaçarken sizin bulunduğunuz yere sığınmaya gelen insanlar da oluyor ve nüfusunuz az da olsa artmaya devam ediyor.
Yağmaya gittiğinizde ise yeteneklerinize göre yolda bir takım engellerle karşılaşabilir ya da doğrudan gittiğiniz yere varabilirsiniz. Civarı iyi bilen karakterler, yollarda daha sorunsuz ilerliyorlar. Gideceğiniz yere varınca da partinizi gerçek zamanlı yönetiyorsunuz. Ancak herhangi bir tehdit ile karşılaştığınızda oyun turn base (sıra tabanlı) bir hal alıyor. Karakterler de inisiyatif sıralamasına göre ve sahip oldukları action point oranında hareket ediyor, çeşitli saldırılar yapabiliyorlar.
Düşmanlar ise her zaman zombiler değil. Pek çok yerde silahlı hatta bazı kevlar zırhlar giymiş çeteler ya da küçük gruplarla da karşılaşabiliyorsunuz. Ayrıca tehlikeli köpekler ve kurtlar da karşınıza çıkabiliyor. Bütün bunlarla savaşırken, en önemli şeylerden biri de hareketlerinizin ve silahlarınızın çıkardığı sesin yüksekliği. Ekranın sol üst köşesinde desibel ikonu bulunuyor. Her ses, belli bir yere kadar yayılıyor ve eğer civarda herhangi bir düşman varsa onları harekete geçiriyor.