Değişmeyen Savaşlar 6.5: Throne of Bhaal’ı Fethetmek
Kahramangiller’deki yazı dizisini bahane ederek ilk Baldur’s Gate oyununu bilgisayarıma yüklememden bu yana sekiz aydan fazla zaman geçmiş. Sekiz aydır büyülü ormanlarda, mağaralarda, kadim tapınaklarda gezinmekten, D&D evreninin bilimum yaratığıyla çarpışmaktan içim dışıma çıktı, ama buna değdi. Fantezi türlerine çok da sıcak bakmayan biri olarak nasıl kendimi bu destana bağlanmış buldum, bilmiyorum.
Baldur’s Gate ve Baldur’s Gate 2’nin esas senaryolarının sürükleyiciliği, bir de kaliteli yan görev külliyatı ile ile birleşince insan sevmediği türle de yıldızını barıştırabiliyormuş demek. Baldur’s Gate‘in keşfe tetikleyen bir dokusu, Baldur’s Gate 2‘nin ise bizi her an diken üstünde tutan bir Jon Irenicus’u vardı. Ara macera Siege of Dragonspear kısmen kusurlara sahipti, ancak evreni iyi algılayıp renklendirmeye çalışan bir grubun eseriydi, Baldur’s Gate severler için her açıdan bir kazançtı. Sekiz ayda bu oyunların hepsini bitirmeyi başardım ve türlü komplodan, tuzaktan, şanlı ya da kirli savaştan sonra takımımı toplayıp benim olanın, Cinayet Tanrısı Bhaal’ın tahtının kavgasına çıkma zamanım artık geldi.
Takımı Bir Kez Daha Topluyoruz
Throne of Bhaal hem oynanış hem de hikaye olarak bizi aksiyonun göbeğine atan bir eklenti paketi. İkinci oyundan muhtemelen çok da uzak olmayan bir zamanda, Bhaal’ın çocukları olarak bilinen Bhaalspawn’lar, babalarının tahtı için birbirlerini katletmekte ve bu süreçten tüm Sword Coast nasibini almaktadır. Büyük ödülün kavgasından uzak durmak isteyen Bhaalspawn’lar ise Melissan isimli bir kadının önderliğinde Saradush şehrine sığınmışlardır. Bir grup Bhaalspawn ise kalan kardeşleri daha rahat avlayabilmek için The Five adıyla anılan bir ittifak kurar. Kısa bir giriş bölümünün ardından oyuna Saradush’un meydanında, The Five’ın şehre yaptığı saldırının tam ortasında başlarız. Yapılacaklar bellidir; taht ile ilgili fikirlerimiz ne olursa olsun The Five’ı yok etmezsek hayatta kalmamız olanaksızdır, The Five’ın ardından ise hikaye hemen tamamlanmayacak. Son bir savaş için daha hazırlanmamız gerekecektir.
Bhaalspawn’lar arasında yarattığı bu keskin çatışmayla akla biraz kült sinem serisi Highlander’ı getiren Throne of Bhaal, serinin belki de en çizgisel ve aksiyonlu deneyimi olabilir. Maceraya başlama aralığımızın 19-20. seviyeler olduğunu düşünürsek zaten artık küçük işlerle uğraşmayacağımızı, sadece temel meseleye odaklanacağımızı öngörmemiz gerekmekte. Throne of Bhaal’da karakterlerimiz daha önce hiç görmediğimiz kudrette düşmanlarla savaşıp ağzımızın suyunu akıtacak kalitede silah ve zırhlar kuşanıyorlar. En dikkat çekici kısım ise sanki bir hack’n slash oynuyormuşuz gibi çok hızlı seviye atlamamız. Baldur’s Gate oyunlarının hiçbirinde seviyeler Throne of Bhaal’daki kadar hızlı atlanmıyordu. Üstelik artık atlanan her yeni seviye ile gelen kişisel özellikler sayesinde iki seviye önceki karakterimiz ile aramızda dağlar kadar fark olabiliyor.
Şaşırtıcı mı? Aklındaki en taze anı ilk Baldur’s Gate oyunundan olanlar için evet. Ancak aslında süreç itibariyle çok da beklenmedik bir noktada değiliz. Artık hikayenin dallanacak bir kısmının kalmadığı, sadece karşımıza sıralı bir şekilde dizilen “boss”ları yenmekle yükümlü olduğumuz bir kapanış macerasındayız. En sevdiğiniz anime serisinde kahramanın son büyük çatışmalarını sıra ile geçtiğini düşünün, Throne of Bhaal öyle bir noktada. Özellikle bazı düşmanların yenildikten sonra form değiştirip yeniden bizi dövüşmeye zorlamaları bu anime benzetmesini daha da güçlendiriyor.
Has, Organik Demogorgon Merak Edenler İçin İlaç Niyetine
Throne of Bhaal hikaye itibariyle net, çizgisel ve kısa bir oyun; ancak hem bizim hem de hasımlarımızın seviyelerindeki artış oyunun tamamlanma süresini oldukça uzatıyor. Tüm büyücülerin zaman durdurma yetisinin olduğu ve herkesin büyü direncinin tavan yaptığı günlerdeyiz. Baldur’s Gate serisini bu noktaya kadar basit mantıkla, büyüler hakkında çok kısıtlı bilgi ile oynadıysanız (ki bu şekilde ilk iki oyunu bitirmeniz mümkün) bu oyuna başlamadan önce biraz okuma yapmanızı öneririm. Çatışmalardaki taktikleri belirlemek için bu sefer çok daha fazla kafa yormanız gerekiyor. Throne of Bhaal’a kadar hiç kullanmadığım kimi büyünün oyunda defalarca hayatımı kurtardığını söylemeliyim.
Oyunun esas hikayesine ek olarak haritaya eklenen Watcher’s Keep ise en güçlü silahlara erişmek ve yeterince seviye atlayabilmek için gidilmesi zorunlu bir “isteğe bağlı uğramalık” oyun zindanı. Beş kattan oluşan bu zindan, şüphesiz Baldur’s Gate 1 ek paketi Tales of the Sword Coast’un özgün zindanı Durlag’s Tower’ın izinden giden bir tasarım. Bana bir ölçüde hareket alanı açtığı (ve Stranger Things‘in ardından Demogorgon ile savaşmak daha bir havalı geldiği ) için Watcher’s Keep’ten büyük keyif aldım. Bolca zorlu savaşlarınız olacaktır, çabuk pes etmeyin.
Bir Devrin Ardından
Throne of Bhaal video oyunlarda RPG’nin rotasına şekil veren ve otoriteye dönüşen bir serinin yol yakınken çağa ayak uydurmak için bir son dönüş yaptığı, önemli bir oyun. Infinity Engine oyunları, aksiyonun daha ön planda olduğu çabalara özellikle Icewind Dale II ile girişecek, ancak nihai çöküşün önünde ne Throne of Bhaal ne de ID serisi durabilecekti. Eklenti paketlerinin bol olduğu, ancak temel hikayeye büyük dokunuşlarının olmadığı bir dönemde Throne of Bhaal’ın kendi serisinde bu derece tamamlayıcı bir noktada durması da hayli ilginç.
Uzun lafın kısası, eğer Baldur’s Gate kanınıza girdi ise bir noktada zaten Throne of Bhaal bilgisayarınıza yüklenecek. Yoksa seriye tersten başlamayı seçeceğinizi sanmıyorum. En azından bir ihtimal Baldur’s Gate 2’yi bitirip de Throne of Bhaal’a zamanında el atmamışlar var ise onların hafızalarını tazelemiş olalım. Kimi kitabın en kritik ve en tamamlayıcı anları son birkaç sayfasına bağlıdır ya, Throne of Bhaal’ın Baldur’s Gate külliyatındaki yeri de öyle işte.
Not: İflah olmaz Baldur’s Gate tutkunları için Noah Caldwell-Gervais’in Baldur’s Gate serisi analizini bir kez daha tavsiye edeceğim. Seriyi tamamladıktan sonra kısa sürelik olsa bir göz atmanız dileğiyle…