Disco Elysium – Behzat Ç. Olmak ya da Olmamak

Kimi oyunlar vardır “Ya bu oyunu niye insanlar duymamış” diye hayret edersiniz. ZA/UM Studio’nun 2014’ten bu yana geliştirmekte olduğu ve 15 Ekim 2019’da piyasaya sürülen Disco Elysium adını taşıyan ilk oyunu tam da bu sözü bana söyletiyor.

Biraz okumalı bir oyun olduğunu söylemeliyim…

Dashiel Hammett veya Raymond Chandlervari bir hard-boiled dedektifi oldukça renkli bir dünyada kontrol ettiğimiz ve kağıt üzerinde inanılmaz özelliklere sahip olan bu oyunu beraber inceleyelim!

Mekanikler

Bir RPG oyunu olduğu için benim ilk gözüme çarpan şey karakter yaratımı ile beraber oyunun mekanikleri oluyor. Temel istatistiklere baktığımızda oyun Intellect (Zeka), Psyche (Psikoloji), Physique (Fiziksel özellikler) ve Motorics (El-Göz koordinasyonu) şeklinde ifade edilen dört istatistiğe sahip. Bunlara bağlı 24 tane de beceri var. Mesela Drama becerisi Intellect’e ya da insanları manipüle etmekte kullanılan Suggestion, Psyche’a bağlı özellikler.

İstatistik ve becerilerin tam listesi

Becerilerin en değişik özelliği bizimle konuşmaları. Evet, yanlış okumadınız; bu oyundaki “becerilerimiz”in zihnimizde yankılanan sesleri ve karakterleri var. Suggestion becerimiz mesela birisiyle konuşurken “Hacı bu herif yalan söylüyo ha!” falan diyebiliyor. Oyunun sanıyorum diğer RPG’lerden en farklı kısmı bu olsa gerek. Suç mahallini değerlendirirken mantığı güçlü bir karakterin kafasındaki yorumlar ile empatisi kuvvetli bir karakterin yorumları bayağı farklı oluyor.

Becerilerin kullanıldığı iki türlü kontrol var. Beyaz zarlar tekrar edilebiliyor; birisini sorgularken bir kanıt vb. bulduğumuzda tekrar o konuya gelip şansımızı deneyebiliyoruz; ancak kırmızı zarlar tek atımlık ve geri dönüşü yok. Diğer RPG’lere benzer olarak beceriniz ne kadar yüksekse o kadar rahat başarılı oluyorsunuz bu zarlarda.

Becerilerimize ek olarak Thought Cabinet (Düşünce Kabinesi) denilen bir düşünce envanteri sistemimiz de var. Bu sistem Fallout’taki trait sistemi ile Civilization’daki world wonder sistemini birleştiren bir şey. Basitçe dedektifiniz bir şeyi “kafaya takıyor” ve bunun üzerinde düşünmeye başlıyor. Bu kafaya takılan düşünceler fütüristik zırhlardan serbest pazar ekonomisine kadar değişen çeşitte üstelik. Oyunun tamamen diyalog ve metin okuma üzerine olduğunu söylesem çok da abartmış olmam. Mesela insanlara “Ya keşke adım Raphael olsaydı” diye başlayıp, sanat hakkında konuşarak “Gerçek Sanat Diploması – Actual Art Degree” düşüncesini düşünce kabinenizde açabiliyorsunuz. Bu düşünceyi “düşünürken” belli bir bedel ödüyorsunuz (mesela logic -1 alıyor) ama bu düşünceyi başarıyla içselleştirdiğinizde size verdiği özellik ve bonuslara sahip oluyorsunuz. Bu içselleştirme oyun zamanı içinde 30 dakika ile 3 gün arasında değişebiliyor. Bu düşünceleri içselleştiğinde küçük bir animasyon ve bir metin görüyorsunuz. Bu metinler vasıtasıyla yeni questlerin yanısıra diyalog seçenekleri de açılıyor.

Zamandan bahsetmişken oyundaki zaman geçişleri hiç bir zaman sekteye uğramıyor, birileriyle konuşurken, bir yerlere giderken Revachol’de zaman ilerliyor, gün geceye doğru evriliyor.

Dahası bu düşünceler oyunun alignment ve class yapısının çekirdeğini oluşturuyor. Dedektifimiz, sosyalist eğilimlere sahip bir Süper polis veya geliştiricinin RockPaperShotgun ile yaptığı mülakatta bahsettiği üzere geleneksel ve eski kafalı olarak başlayan ama bir çift lüks ayakkabı giydikten sonra “Ya serbest pazar ne kadar güzel bir şey karşim!” diyen birisi olabiliyor. Bu sayede zengin bir teyze ile yatında yaptığı konuşmada kadının “evi” hakkında yorumlarda bulunan “gelenekselci” konuşma seçeneklerine ek olarak serbest pazarı öven cümleler de kurabiliyor karakter. Aynı anda kafamızda tutabileceğimiz düşünceler sınırlı (16 tane) ve bunları bir skill puanı harcayarak “unutabiliyoruz”.

Ceketim de şapkam da şekil!

Bu arada oyun combat ağırlıklı değil. Yani combat var, ama clickfest’ten ziyade konuşma ağırlıklı. Şöyle diyeyim 2-3 saatten beri oynuyorum ve henüz savaşa girmedim. 12 yaşındaki bir bebeyi dövmeye çalışırken yere yapışmam hariç tabii.

Büyüklük olarak “hızlıca bitirildiğinde 30 saat, normal olarak 60 saat ve her şeyi göreceğim dediğinizde 90 saatlik” bir oyun süresinden bahsediliyor ve tek oynayışta her beceriyi ve her düşünceyi göremeyeceğinizin altını çiziyorlar. Bir milyon kelimelik bir senaryosu ve 70 adet konuşabileceğimiz ve kısmi seslendirmeli karakterleri olduğundan bahsediliyor. Say

Bu arada ciddi okuma yapacaksınız arkadaşlar. Bu konudan çok kaçış yok. Eğer İngilizceniz iyi değilse zorlanırsınız, onu belirteyim.

Sanat kısmı ise en son değineceğim ama oyunun en çarpıcı özelliklerinden. Elle çizilmiş olan alanlar gerçekten göze güzel görünüyor! Ekran görüntülerinden sizin de görebileceğiniz üzere oyunun haritaları elle çizilmiş ve oynarken canlı bir sulu boya tablo üzerinde oynarmış gibi hissediyor insan. 1950’lerin psychedelic kafası her yerde gözümüze çarpıyor. Oyun haritasına ek olarak diğer resimlerin de dikkat çekici olduğunu söyleyebilirim. Bu konuda alanında duayen isimlerle çalışılmış. Mesela düşünce kabinesinin resimleri Mad Max: Fury Road’da çalışmış bir konsept sanatçısı olan Anton Vill’in elinden çıkma.

Biz Kimiz?

Oyunda teknolojik evrimi başka türlü olmuş ama takvimlerin 1950’yi gösterdiği paralel bir dünyada, görevinden alınmış ve tekrardan geri dönmeye çalışan bir dedektifi kontrol ediyoruz. Adımızı sanımızı kim olduğumuzu falan hatırlamıyoruz bu arada – amnezik kahraman olayı var diyeceğim de, adam sizin nasıl oynadığınıza göre çok kahraman falan olmayabiliyor.

Peki bu dedektif ne yapıyor? Yani “questlerimiz” neler? Oyun geliştiricileri “biz ana quest yan quest gibi bir ayrım gözetmiyoruz” diyorlar ve bu gerçekten de böyle. 100’e yakın görev sayısından bahsediliyor, hepsini tek bir oynanışta görmenin mümkün olmadığını belirteyim. Burada muhtelif suçları çözmekten tutun, banyo yapmaya kadar değişkenlik tutan görevlerimiz var. Bu çeşitli görev tipleri ile bize yaşatmaya çalıştıkları deneyim, Revachol Halk Milisi’nin gözden düşmüş bir dedektifinin hayatı. Bizim terimlerimizle konuşursak eve giderken bira almak da bir görev, kurbanı kimin öldürdüğünü bulmak da…

Ortayaş göbeği ve vücuduyla tüm haşmetiyle dedektifimiz uyanırken…

Dedektifimiz 100’e yakın eşyayı takıp takıştırabiliyor. Az önce bahsettiğim düşünce kabinesi vasıtasıyla üzerinde disko kıyafeti veya eşofman olan ama kafasında şiir, teknoloji ve paranormal şeyleri düşünerek gezen birisi olabiliyor.

Oynanışa göre Behzat Ç’den Hercule Poirot’ya veya BBC’nin Sherlock’undan Doyle’un geleneksel Holmes’ına kadar değişen bir karakter yaratabiliyoruz.  Ki düşüncelerin kafada ses olarak varolması Behzat Ç’nin ilk sezonunun tırlamalı bölümlerini hatırlattı bana.

Neredeyiz?

Kilise bile olsa suç mekanı, suç mekanıdır!

Oyun Revachol kentinin batısında Martinaise adını taşıyan bölümünde geçiyor. Bu alan suç ve rüşvetin alıp başını gittiği, cinayetlerin çözülmediği ve genel olarak kanunsuzluğun hüküm sürdüğü bir yer. Teknik anlamda harita büyüklüğü olarak Planescape: Torment ile aynı ebatta olduğunu ve beş alandan (biome kelimesini tırnak içerisinde kullanıyorlar bu arada) müteşekkil olduğundan bahsediliyor:

  • Martinaise Merkez: Modern ve kentsel dönüşüme tabi tutulmuş binaların olduğu yer
  • Endüstriyel Liman: Makinalar ve konteynırların olduğu kısım
  • Doğal Bölge: Eski bir devrimden kalan yıkıntıların olduğu boşaltılmış bir şehir merkezi (Pripyat gibi düşünebiliriz)
  • Yeraltı bölgeleri: Fener elde ettiğimizde keşfedebildiğimiz alanlar
  • Ve geliştiricinin henüz açıklamadığı, ve benim de henüz ulaşamadığım, ek bir alan.

Bu alanlar, yeraltı kısmı hariç, herhangi bir yükleme gerektirmeden birbirlerine bütüncül biçimde bağlılar. Yüklemeler oda ve binalara girildiğinde de oluyor bu arada. Dahası oyunda zaman ve hava durumu sistemi de mevcut. Kar ve yağmurlar yağıyor, sis çıkıyor ve sabah, öğle, akşam ve gece durumları ile kombine ediliyor.

Son Sözler

İşte o sahne!

Becerilerin bizimle konuşuyor olması, düşünce kabinesi sistemi ve grafik yönden benzersiz bir noktada olması ile kendine yeni bir yol çizen bir rol yapma oyunu Disco Elysium. Bu son senelerde beni kahkaha ile güldüren diyalog ve görüntülere sahip olması da bambaşka. Kaldığımız otelin barının sahibi bizden para isteyince iki elle orta parmağı gösterip kendimizi havaya atıp tekerlekli sandalyedeki teyzeye doğru uçma sırasındaki zihinsel diyaloğu görünce sesli kahkaha attım diyebilirim.

Oyun biraz pahalı ama dediğim gibi, diyaloglar, enstantaneler ve tekrardan oynanabilirliğinin acayip yüksek olması (ilk oynadığım karakter tam bir berduş mesela, ama Sherlockvari bir karakterin nasıl oynayacağını merak ediyorum) ile göz dolduran bir nitelikte.

Okuduğunuz için teşekkürler!

Yorumlar