Fragmanı Kendisinden Güzel Olan Oyunlar: Batman Arkham Knight

Oyunun ana teması, bu gazın tehdidi altında olan Gotham City, ve tabii ki asıl amaç da şehri kurtarmak. Oyun ilerledikçe gazın ölçeği ve Batman’in üstündeki etkisi de artıyor, yer yer sanrılar görüyor ve her yeni aşamada genel atmosfer biraz daha karanlıklaşıyor. Yine bu sanrılar, bize oyun boyunca neredeyse her yerde gördüğümüz Joker’ler olarak geri dönüyor. Joker yer yer bulunduğu nokta ile tüyo veriyor, yer yer bizi aşağılıyor ve çoğunlukla kendi kendine konuşup bolca gülüyor.

Poison Ivy

Değişik bir dokunuş olarak bu gazla savaşmak için Poison Ivy ile işbirliği yapıyor, oyunun bir kısmını onunla birlikte şehrin altına yayılmış dev kökleri serbest bırakmak ve havayı temizlemek için uğraşarak geçiriyoruz. Poison Ivy’nin hikayedeki yeri çok önemli, ve kararktere başka bir boyut katacak nitelikte. Bu arada oyun sırasında bir yerden sonra gaz şehre o kadar çok yayılıyor ki, binaların üzerinden yere indiğimiz anda ölüyoruz.

Mücadele verdiğimiz en önemli kötü karakterler kim olduğu bilinmeyen Arkham Knight, Deathstroke ve bir de Scarecrow. Arkham Knight’ın kim olduğu konusunda oyun boyunca tahminler yürütüyor, tam kimliğini açığa çıkaracakken de elimizden kaçırıp duruyoruz. (yine bu sahneleri bitmeyen tank savaşları takip ediyor.)

Arkham Knight üzerimize ordular salmanın yanı sıra, Jim Gordon’un kızı Barbara’yı kaçırıyor ve bizi, Gordon’a kızının yardımlarını söylemek zorunda bırakıyor. Doğal olarak Gordon’un devasa nefretini üstümüze çekiyoruz ve kızını tek başına bulacağına yemin etmenin hemen ardından kendi de kaçırılıyor (Bıkkın bir iç çekişi takip eden cılız gülme efekti).

batman-arkham-knight-3

Bir parantez açıp oyun boyunca Batman’e yer yer Nightwing, bazen de üçüncü Robin yardım ettiğini söyleyeyim. Bazı meydan savaşları (!) sırasında bu karakterlerle oynuyor ve Batman’e orta açıyoruz. Parantez kapanabilir.

Gordon’u kurtarmaya gittiğimizde Arkham Knight’ın Jason Todd’dan başkası olmadığını öğreniyoruz. (a.k.a ikinci Robin) Kelimenin tam anlamıyla “Beni ne de çabuk unutmuşsun” temalı tripler yiyip (yerime hemen başka birini bulmuşsun), kırgın ve gururlu ikinci Robin’le dövüşüyor ve yetmezmiş gibi kısmen yeniyoruz.

Gordon’la öpüşüp barışmanın ve onun “Aslında kim olduğunu biliyorum!” imalarının hemen ardından, sonunda Scarecrow’un peşine düşüyoruz. Buradan sonrası gerçekten bir Yeşilçam filminden farksız. Gordon, Scarecrow’dan kızını kurtarabilmek adına yalandan Batman’i vuruyor ama Scarecrow önce davranıp kızı çatıdan itiveriyor. Batman, (a.k.a yalandan vurulmuş) hemen kimse fark etmeden Barbara’yı kurtarıyor ama bu sırada üçüncü Robin, Scarecrow tarafından kaçırılıyor. Bu arada farkedildiği üzere oyunda sürekli birileri kaçırılıyor.

arkhamknight

Batman sevdiklerini kurtarabilmek adına süngüsü düşmüş bir vaziyette istenen lokasyona, Arkham Asylum’a gidiyor ve teslim oluyor. Scarecrow, Gordon’dan Batman’in maskesini canlı yayında çıkarmasını istiyor. Evet, her yerde kameralar ve şehirde dev ekranlar var ve tüm korku gazına, kavgaya gürültüye karşın kaçmamış olan Gotham halkı şehir meydanlarından olan biteni izliyor.

Ve Takke Düşüyor, Bruce Wayne Görünüyor

Sonra Scarecrow Batman’i defalarca Fear Toxin şırıngalarıyla “bıçaklıyor.” Oyun bu noktada, onca sıkıntının ardından benim için bir süreliğine yeniden ilginç bir hal alıyor, çünkü korku toksininin etkisiyle Batman’in zihninde bir yolculuğa çıkıyor ve oyunu 15-20 dakikalık bir psikoz boyunca bir Batman’le bir Joker’le oynuyoruz. Bu kısımlar gerçekten harika, özellikle Joker’le oynanan bölümler. Joker’in de gerçek korkusuna karşı savaştıktan sonra kontrol yeniden Batman’e geçiyor ve kendimize geliyoruz.

Scarecrow kendimize gelmemizi asla yediremiyor ve bir kere daha şırıngayı saplıyor. Batman’den gelen karizmatik bir “Korkmuyorum ulan!”ın ardından, Scarecrow kafamıza tabancayı dayıyor.

batman-arkham-knight-2

Hali hazırda artan hayal kırıklığı ve saatlerce oynamanın yorgunluğunun ardından “E artık hadi ordan ama!” dedirten klişe geliyor, Jason Todd (a.k.a ikinci Robin) bizi kurtarmaya geliyor.

Hikayeyi sevmediğimden emin olduğum, ve hiç yaratıcı olmadığı yargısında bulunduğum asıl nokta da işte budur. Zibilyon kavga sahnesini mantıklı bir sayıya indirgeyip kafanızda tüm hikayeyi sinematik evrene taşırsanız belki hak verenler olacaktır.  Yeşilçam hikayesi desem de, bu klişenin birçok örneği Hollywood sinemasında da kolaylıkla bulunabilir. Oyunlarda hikayeye çok önem veren insan olarak giden saatlerime yanmadım değil, bir de öncesinde heyecan yaptığım ayları hesaba katınca hayal kırıklığım iyice katlandı.

batman-arkham-knight-4

Hikayenin buradan sonrasının önemi yok, oyun zaten bitiyor. Teknik açıdan iyi bir oyun, grafikler önceden de söylediğim gibi PS4’te yarı yolda bırakmıyor. Zorluk seviyesi tatmin edici ölçüde, bazı yerlerde çok fazla silahlı adamın olması nedeniyle stealth ilerleyip herkesi tek tek etkisiz hale getirmek de tansiyonu yükseltiyor. Şehir oldukça geniş, Riddler’ın bilmeceleri ve birçok yan görev ile oldukça fazla içerik var, ana görev bittiğinde oyunun %50’si kadarı bitmiş oluyor sadece. Keşfedecek birçok şey kalıyor yani, bu noktadan sonra belki Batmobile’a daha az bağlı kalarak ilerlemek mümkün olabilir.

Sonuç olarak kendi adıma, üzülerek Arkham Knight’tan umduğumu bulamadığımı söylemek zorundayım. Bir sonraki yazıda, Barbara’nın baş karakter olduğu A Matter Of Family eklentisi, ve bir başka eklenti olan Harley Quinn’in hikayesiyle görüşmek üzere.

Yorumlar