GRIS: Korku Yas Tutmanın Ezeli Düşmanıdır

Gris 13 Aralık 2018 tarihinde piyasaya sürülmüş yeni jenerasyon oyunlarından. Nomada Studios tarafından geliştirilip Devolver Digital tarafından Microsoft Windows, Mac OS ve Nintendo Switch platformlarında yayınlanan oyunun, insanların “gönlünü” kazanması çok da zor olmadı.

Önce oyunu oynarken bir saniye bile aklımdan çıkmayan, Frank Herbert’ın Dune serisinde o ünlü ve ezberlediğimiz repliğini buraya bırakmak istiyorum:

“Korkmamalıyım. Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.”

Karakterin korkusu yüzünden karşı karşıya kaldığı depresiflik içinde kaybolmuş benliği

Ama burada Herbert’ın bahsettiği korku, somut ve gözlerimiz önünde karartılar oluşturarak dikiliyor. Gris ise bize insanın içinde yaşayıp tüm ruhunu kemiren, aklını zehirleyen bir korkudan bahsediyor. Burada bizler, korkunun kaçması en zor olan haliyle başa çıkmaya çalışıyoruz, kendimizle savaşıyoruz. Olmayan bir virüsü, vücudumuzu terk etmeye zorluyoruz. Tıpkı gölgemizi söküp ondan kurtulmaya çalışmaya benziyor bu korku.

Kaybedişin Sonundaki Kabulleniş Hikayesi

Oyunda gördüğümüz, sürekli karşımıza çıkan heykeli hatırlıyorsunuz değil mi? Hep üzgün ve düşünceli. Oyunun her yerinde denk geliyoruz bu modele. Kendisi, ana karakterin annesi oluyor. Ölmüş annesi demek daha doğru. Tabii insanın, annesinin ölümünü kolayca kabul etmesini beklemek uygun olmaz. Karakter, annesinin ölümüyle kendi iç dünyasında kayboluyor. Oyunda hep bu dünyanın içindeyiz. Yani aslında karakterin kafasının içinde dolanıp duruyoruz. Ancak bu iç dünya harabeler içinde, yıkılmış ve düzeni sönerek yitmiş. Ters-düz olmuş, annesinin anılarıyla dolu bir düzlem. Korku ise yas tutmanın önüne geçiyor. Çünkü yas tutabilmek için kabullenmek gerekir, ki korku; kabullenmenin ucundaki en büyük engeldir. O yüzden oyun boyunca kendi düzeni bozulmuş kafamızda kaybolup acımızı çekmeye çalışırken korku tarafından tekrar derinlere sürükleniyoruz.

Annenin hüzün modellemeleri

Oyunun arka planında sürekli annenin ağlayan veya acı çeken heykellerini görüyoruz. Kızımızın aklında, böyle hüzünlü anılarla canını yakan bilinç altı hepsi. Annenin dev heykelinin avuçlarında yükselerek çöküyor, karakterin kendi üzüntüsünü görüyoruz. Ancak bir yerden sonra korkumuz buna müsaade etmiyor, heykeli parçalıyor ya da bize saldırarak yas tutmamızın önüne geçiyor. Karakterimizse bu “depresif kendinden” kaçarak yasından yine bir adım daha uzaklaşıyor.

Karakterin korkusu ile yaşadığı mücadele

Bazen depresif benliğinden karakteri kurtaran yaratıklar olabiliyor. Dev, kırmızı kabuklu kaplumbağalar gibi. Bu, karakterin içinde aslında korkusundan kurtulmasına dair ufak da olsa umutları olduğunu gösteriyor.

Son Perdede Düğümler Çözülüyor

Karakter tamamen kabullenişinin eşiğine geldiğindeyse korkusu tarafından hapsedilmiş kişiliği onu yutuyor. Ancak, karakter artık yasını çoktan tutmaya başlıyor. Yani bu ölümü, annesinin gidişini kabul ediyor. Karakterin müziği acıklı bir yas tutma şekli zira. Hatırlarsanız yas tutmaya başladıkça, müziğini yaydıkça iç dünyası renkleniyordu. Çünkü yasını yaşadıkça, kabullendikçe kendini bulmaya başladı. En sonunda korkusunun tamamen üstesinden gelerek yası sayesinde ruhunu özgür kıldı.

Yas tutma anları

Son sahneyi anımsayın; annesi avuçlarıyla kızını tutarken, annesine sarılıp onu öpen karakter annesinin vedasına karşılıkta bulunuyor. Annesi de onu bırakarak gitmesine ve kendini bulmasına izin veriyor. Ve kızımız bu karışıklıktan yıldızların çizdiği yolu kullanarak çıkıp gidiyor, yasın ona verdiği özgürlüğün basamaklarıyla oyunu sonlandırıyoruz.

Oyuncuyla Konuşan Bir Oyun

Bu oyun bizimle tamamen iletişim halinde. Yarattıkları kusursuz hikaye çerçevesinde bizlere içimizdeki korkuyu anımsatıyor. Ona karşı verdiğimiz mücadelede bize destek olup çıkış yolunu bulmamızda rehberlik ediyor.

Yani; kabullenişin ardından gelen yasın, korkuyu nasıl yenebileceğine şahitlik etmemizi sağlıyor. Bu sayede oyuncudan bir an olsun kopmayan algı alışverişi kuruyor. Oyunun bitiminde bile bizlere düşünecek pek çok malzeme bırakıyor. Bizi bize tanıtan bir oyundan bahsediyorum.

Grafikler son derece canlı ve ilgi çekici

Tablolaştırılası Grafikler

Grafikleri, oyuncuyu kendine hayran ettiren bambaşka bir husus. Her sahnesini, her anını ve her hücresini tablo niyetine evimize asmak istediğimiz bir görsel şölen. Hikaye en iyi bu grafiklerle anlatılıp sunulabilirdi sanırım. 2 boyutlu yapmış olmaları grafikleri sonsuz seçenekte kullanma imkanı sağlamış, bu duruma da öyle çok rastlamayız. Çünkü bir bağlamda sınırlı bir evrenin içindeyiz. Ama grafikler, bu sorunu tere yağından kıl çekercesine aşıyor.

Müzik-Tema Uyumu

Müzikler, anlatılmak istenenle dört dörtlük bir uyum içerisinde. Birlikte güzel bir dans şovu sergiliyorlar. Zaten oyunu oynayıp veya bir şekilde birinden izleyip müziklerine karşı bağımlılık duymama ihtimaliniz oldukça az, şahsen yazıyı yazarken dahi Berlinist’in Gris albümünü dinlemekteyim.

Yalnızca ikili uyumlardan bahsedemeyiz. Pek çok farklı olgu Gris’te uyum içinde birleştirilmiş. Hepsi birbirlerindeki fark edemediğimiz eksiklikleri tamamlıyor ya da daha mükemmel hale getiriyor. Her birinin amacı da temayı olabildiğince sapmadan oyuncuya ulaştırmak. Bana kalırsa başardı da.

Oynanış ise, sınırlı hamleler içerisinde kalsa da çok önemli bir unsur olarak değerlendirme gereğimiz olmayan bir kısım. Elbette bu bir oyun, oynanış hakkında yorumlar yapılması lazım. Ancak oynanış, bizlere inceleme için yeterli malzemeyi vermiyor. Klasik düzeyde yeri geldiğince farklı hamlelerle destekleniyor. Düzleme uygun seçimler ve ilerleme imkanları ile çevreleniyoruz.

Karakterin annesi ile ilgi buhran dolu anılarını her dakika görmek mümkün

Kısaca üzerine konuşulabilecek her türlü detayı ile oyuncuyu fetheden, tadı damağımızda kalan bir oyun serüveni yaşatıyor Gris. Bu esnada da bizleri düşünmekten çekindiğimiz ve bilinç altımıza gömmeyi yeğlediğimiz topraklara sürüklüyor, bundan mütevellit etkisini sürdürmeye devam ediyor.

Yorumlar