Komadan 2. Dünya Savaşına: Velvet Assassin
Merhaba Hitman-vari oyunları severler. Bu haftaki konuğumuz oldukça kenarda köşede kalmış olan, ancak ortalamanın üstünde olan bir oyun, Velvet Assassin. Lafı fazla uzatmadan iğnemizi yanımıza alıyor ve düşman saflarına doğru sessizce harekete başlıyoruz.
2. Dünya Savaşının Karanlık Yüzü
Hikayemizde Violette Szabo’yu canlandırmaktayız. Kendisi bir İngiliz ajanı, pek odaklı, pek güzel. Amacımız Almanlara karşı verilen amansız savaşta, düşmanla burun buruna ancak mümkün olduğunca gizli kalarak görevlerimizi yerine getirmek. Peki bunu nasıl başarıyoruz?
Yapılması gereken ilk şey gölgelerde kalmak. Görevlerimizde bolca düşman askeriyle karşılaşacağımız için en iyi ve değişmez dostumuz gölgeler. Bazen yapıların gölgeleri olsun, bazen eğildiğimizde bizim boyumuza ulaşan bitkilerin gölgeleri olsun, neyin gölgesini bulursak ona sığınmamız gerekiyor. Sığındıktan sonra da Göksel’den “Sabır” şarkısını başlatıyoruz. Çünkü ilerlememiz için çoğu zaman birilerini öldürmemiz gerekiyor. Bunu da iyice saklandıktan, düşmanın doğru pozisyona gelmesinden sonra, bıçaklayarak yapıyoruz.
Sevgili ajanımız arkadan yakaladığı düşmanları asla kaçırmıyor, bıçaklıyor da bıçaklıyor ve kendi deyişiyle “Bir daha kötülük yapamamalarını” sağlıyor. Genel mekanikler bu şekilde.
Bu Şırıngada Hava Baloncuğu Var?
Oyunun en başında ajanımızı bir yatakta gecelik ile görmekteyiz. Kısa zaman sonra anlıyoruz ki, kendisi bir görevde yaralanmış ve komada. Biz oyunda, Violette’in hatıralarını oynamaktayız. Bu noktaya kadar çok orijinal olmasa da, oyunun yapımcıları farklı bir özellik eklemişler; Morfin kullanımı.
Hatıralarda sağa sola giderken, bazı yerlerde içinde morfin bulunan iğneler buluyoruz. (Biliyorsunuz askeriyede, askeriye kuralları olarak etrafta morfinli iğneler bırakılır, isteyen sınırsız şekilde kullanabilir. Ancak bizim ülkemizde böyle bir uygulama yok. Yani ben askere gittim görmedim. Gerçi ben bulamamış da olabilirim ama… Neyse.) Söz konusu olan bu iğneler kullanıldığında, kısa bir süre “ölümsüz” olma şansına erişiyoruz. Zaman yavaşlıyor ve kısa sürede düşmanın gözünün önünden kaybolmak ya da öldürme amaçlı kullanabiliyoruz.
Daha önce yukarıda bahsettiğim; Öldürmek için düşmanın arkasının dönük olma zorunluluğu, morfin kullanıldığında kalkmış oluyor. Canınızı sıkan biri mi var? Adama kıl mı oldunuz? Basın morfini gidip işini bitirin. Aslında hayat, pardon oyun bu kadar basit. Yine de morfin iğnesinin taşıma sayısının fazlasıyla sınırlı olması ve morfin etkisindeyken sadece bir düşmanın öldürülebilmesi, ajanımızın gözünü kan bürümesini engelliyor. Oyun, adeta bu noktada “Evet sana öldürmen için bir şans verdim, ancak olayımız halen gizlilik” diyor ve saygı bekliyor.
İnsanın Bazen Kendisini Yalanlaması Gerekir
Bir önceki paragrafta yazdığım şeylerin bir kısmını, bu paragrafta değiştireceğim, daha doğrusu ekleme yapacağım.
Violette, her zaman için sessiz öldürmeyi tercih etse de, eli silah tutamayan biri değil; oyunda susturuculu tabancadan, susturucusu olmayan tabancaya ve daha ağır silahlara erişiminiz oluyor. Ancak bu silahların her birinin her açıdan çok sınırlı olduğunu söylemem gerekiyor. Bir kere silahlar kolay bulunmuyor ve “silah çeşitliliği” denilen bir hadise neredeyse yok. Yani oyunda birden fazla pompalı tüfek çeşidi bulunmuyor, sadece bir çeşit var.
Bölümler ilerledikçe daha çok silah bulmanız mümkün olsa da, her köşebaşında bir silah yok. Haydi silah buldunuz diyelim, bu sefer de kurşun sıkıntınız var. Açlık ve psikolojik sıkıntılarla karşılaşmış olsa da, güzel İngiliz ajanımız maalesef ki çok dayanıklı sayılmaz; birkaç kurşun sonrasında acı çekerek ölüyor. Tüm bunların sonucunda göğüs göğüse savaşmak asla ilk tercihimiz olmuyor. Burada küçük bir taktik vereyim; düşmanı iyice izledikten ve devriye atma şeklini öğrendikten sonra, durduğunda, kafaya tek kurşun ile işi bitirebilirsiniz. Bu şekilde hem karşıdakini temizlemiş olursunuz, hem de bir kurşun atarak cephanenizden kar edebilirsiniz.
Gelişim Mümkün Mü?
Oyunda sadece bölümler anlamında değil, kabiliyetler anlamında da ilerliyoruz… Azıcık. “Bizim oyunumuzda RPG ögeleri de var, uff müthiş oyun” diyen yapımcılar, ajanımıza geliştirebileceği 3 dal vermişler. Bu dallar sayesinde daha sessiz hareket etmek, daha dayanıklı olmak ya da daha fazla morfin iğnesi taşımak mümkün oluyor. Görevleri bitirdikçe ya da bazı eşyalar buldukça deneyim kazanıyor, bu şekilde de yıldız alıyoruz. Yıldızlarımızı da az önce bahsettiğim kısımlarda kullanabiliyoruz. Kendi adıma 4 ya da 5 yıldıza geldiğimde oyunu bitirmiştim, yani tüm özellikleri çok fazla arttırmadan da oyunu sonlandırmanız mümkün.
Gitmeden 47’ye Selamlar
Oyuna eklenmiş olan bir özellik de, tıpkı Hitman’de olduğu gibi kılık değiştirebiliyor olmamız. Ancak ajanımız sadece etrafta bulduğu subay kıyafetlerini giyerek bunu yapabiliyor, öldürdüğü kişilerin kıyafetlerin giymiyor (kız temiz işte idare edin). Kıyafet değiştirdikten sonra da düşman askerlerinin yanlarından geçebiliyoruz. Yine Hitman’de olduğu gibi çok fazla yaklaşmamamız gerekiyor, aksi halde durumu çakıyorlar. Oyuna bir artı katsa da yine de çok kendine özgü bir özellik olmamış.
Yazının sonuna geldiğimizde söylemek istediğim şey şudur; Velvet Assassin maalesef oyuncuya pek bir yenilik sağlamayan, sessiz hareket edip birilerini öldürmeyi seven, ancak farklı bir beklentisi olmayan oyunculara hitap eden bir oyun. Fazla uzun da sayılmaz, çıtır çerez niyetine oynayabilir ve hayatınıza devam edebilirsiniz. Sadece oyunun sonunun da tam bir hüsran olduğunu notlarım arasına düşeyim.
Bir sonraki yazıda görüşünceye kadar, yanınızda hep morfin iğnenizin olması dileğiyle.