Little Nightmares – Korkuturken Düşündüren Oyun
Little Nightmares, sevimli ve tatlı bir oyun serisi olan LittleBigPlanet’in yapımcıları Tarsier Studios tarafından yapılmış bir gerilim oyunu. Ana karakterin kıyafetinin oyunun geri kalan renk paletine uymayışı ve yakalandıktan sonra yaşanan korkunçluklar yüzünden Inside’a oldukça benzettiğimi söyleyebilirim. Aynı zamanda Limbo’da olan o grotesk gerilim hissine de sahip.
Oyunun birkaç ögesi hakkında ufak bir bilgi vermek istiyorum: Oynadığımız karakter Six adında küçük bir kız. The Maw ise (korkunç bir yere açılan ağız) üstü fabrika bacası, altı kocaman bir gemi. Bu bilgilere oyunun herhangi bir yerinde ulaşamıyorsunuz. Onun yerine oyunu bitirdikten sonra aklınızda “Bizim adımız ne? Neredeyiz? Neden üzerimizde sarı bir yağmurluk var? Beyaz kukuletalı cüceler de ne? Neden buradalar? O yemekhanedeki çocuk kimdi? Biz çok mu küçüğüz…yok değiliz, neredeyiz biz?!” gibi deli sorular oluyor. Bu bilgilere ulaşmak için araştırma yeteneğinizi kullanmanız gerekiyor.
Yazının devamında oyun ile ilgili spoiler olacak, dikkatli okuyun lütfen.
Little Nightmares sadece bölümü geçmek üzerine kurulu bulmacalardan oluşan bir puzzle oyunu değil. Oyunun hikayesini anlamak için çevrenizdeki küçük detaylara dikkat etmeniz gerekiyor.
Oyunun başında Six, apartman boşluğu gibi bir yerde bir valizin içerisinde uyanıyor. Kabus görüyor. Gördüğü kabus da Geisha’ya benzeyen, suratı maske ile kapalı bir kadının karanlıkta üzerine üzerine gelmesi. Valizini birkaç resimle dekore etmiş; eğer bir yere kalkıp gidecekseniz, kalıcı değilseniz, yaşadığınız yeri dekore etmekle uğraşmazsınız, değil mi? Buradan anladığımız da Six’in bir süredir bu valiz etrafında yaşadığı.
Sevdiğim bir başka özelliği de, oyun sizi salak yerine koyup bütün kontrolleri görmeniz için saçma sapan şeyler yaptırmıyor. Elinizde oyun kumandası var, ileri gidince ileri geri gidince geri gideceğini biliyor musunuz? Evet. 8 tane de buton var zaten her birine basıp ne olacağını görüyor musunuz? Evet. E DENE O ZAMAN! Oyunların başlarında olan o saçma öğretici başlangıç bölümlerinden pek haz etmiyorum da ben anlaşıldığı üzere. Çok karman çorman bir şey yapılacaksa da o zaman, anlaşılabilir.
Kalkıp devam ettiğinizde ise bir havalandırma penceresinden aşağı sarkıtılmış, çarşafların birbirine bağlanması ile yapılan bir ip buluyorsunuz. Yani Six daha önce olduğu yerden ayrılmış ve kendisine bir rota çizmiş ve en son bu yolu takip etmiş diyebiliriz.
Oyunda kötü karakterler veya yakalanmamaya çalıştığımız karakterler var. Birinin ben kuklacı olduğunu düşünmüştüm, çünkü kendisine ait diyebileceğim çalışma odasında oyuncak bebekler vardı. Ancak araştırmalarım sonucu kendisinin The Maw’ın hademesi olduğunu öğrendim. Kendisi kör, ancak oldukça gelişmiş bir duyma ve koku alma duyusuna sahip. Upuzun kolları ile en ulaşılmaz yerlere ulaşıyor. Suratına doladığı bez parçası korkunç suratını biraz gizlemek ile birlikte, kendisine biraz daha da korkunç bir hava katıyor. Görevi de sadece hademelik değil, kafeslerinden kaçan ortada gezen çocukları yakalamak ve onları tekrar hapsetmek.
Hademenin kafeslerdeki çocukları paketleyip bir hat üzerinden mutfağa gönderdiğini görüyoruz. Mutfak tarafında çocuklar çuvallardan çıkartılıp yemeklere malzeme oluyorlar; oyunun diğer bir kötü karakterleri şişman İkiz Aşçılar tarafından. Bu aşçılar ile ilgili bilinmesi gereken ufak bir detay var. Tezgah başında çalışırken biri suratını kaşıyor. İlk başta adamlar çok şişman oldukları için gıdılarının kat kat olduğunu düşünmüştüm ama daha dikkatli baktığınızda aslında suratlarının da birer maske olduğunu görüyorsunuz. Kafalarındaki deri kalkıyor ve gerçek yüzünü kaşıyor.
Peki bu esas malzemesi çocuk olan yemekleri kimler yemekte? Obez müşteriler! Oyunun sonuna doğru Six, The Maw’ın dışına çıkıyor ve çapanın zincirinden yukarı katlara tırmanıyor. Bu sırada da The Maw’a dizi dizi giren yine şişman ve bir o kadar da çirkin ve korkunç müşterileri görüyoruz. Kendileri masaya oturdukları anda gözleri yemekten başka bir şey görmüyor. Ki zaten Six de masaların üzerine çıkıp yürümeye başladığında uzanıp onu da yemeye çalışıyorlarsa da şişman ve güdük kollarının ulaşmayacağı yerlere koşarak kendilerinden kaçıyoruz. Bir tür müşteri de var ki, olmaz olsun; adamlar göbeklerinin üzerinde bir Komodo Ejderi edasıyla depara kalkarak arkanızdan sizi kovalıyorlar.
The Lady
Ve son kötü karakterimiz, The Lady; oyunun başında gördüğümüz kabustaki kadın. Bu kadın hakkında pek bir bilgimiz olmasa da yazının başında da belirttiğim gibi, etraftaki unsurları birleştirerek kendisi hakkında varsayabileceğimiz bilgilere ulaşabiliyoruz. The Lady’e ait minik heykellere oyun boyunca karşılaşıyoruz ve kırabiliyoruz. Kırdığımız zaman ortaya çıkan siyah, toz gibi büyüsel buhar büyülü güçleri olduğuna delalet. Odalarda asılı resimlerden birinde de beş tane figür yan yana duruyor, ortalarında da yine maskeli hanımefendi durmakta. The Lady’nin odasında duvarlarda asılı olan resimlerden birinde de Six’i görebiliyoruz. Üzeri birer parça kumaş ile örtülmüş resimlerdeki kişilerin yetişkin bir kadın veya bir çocuk olduğunu resimlerin görünen kısımlarına bakarak anlayabiliyoruz. Buradan çıkacak sonuç nedir? The Lady ve Six’in bir şekilde ilişkili oldukları.
En genel teori ve benim de kafama yatan Six’in The Lady’nin çocuğu olduğu. Bunu bu şekilde kabul edersek de, Six’in babasının kim olduğu sorusu akıllara geliyor. Oyunun başında yere düşmüş bir mektup ile birlikte kendisini asmış olduğunu düşündüğümüz bir adam görüyoruz, sadece ayakları görünüyor. The Maw’ın ortamına kıyasla daha insansı görünen bu ayaklara sahip kişinin de Six’in babası olduğunu varsayabiliriz. Tabi eğer öyleyse Six mektubu neden okumamış veya adamı gördüğünde neden şaşırmıyor? Cevaplar basit; ya Six okuma yazma öğreneceği bir eğitimden geçmemiş ya da okuyabilecek yaşa daha gelmemiş küçük bir kız. İkinci sorunun cevabı da, daha önce dediğim gibi Six izlediği rotayı bir yere kadar daha önce gitmiş gelmiş. Yani babası olduğunu düşündüğümüz adamı sayısız defa görmüş olmalı.
Geçtiğimiz bölümler arasında karanlık figürler olarak verilen çocukların yattığı bir yatakhane ve içeride tek bir kişinin oturduğu da bir yemekhane, boş oyun odaları vardı. The Maw çocukların yemek hattında olduğu bir restoranın yanında aynı zamanda yetimhane olarak da işleyen bir yer olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Bu tesisin başında da The Lady var. Karanlık dört figürün ve The Lady’nin olduğu resmi, yetimhane müdiresinin çocuklarla çekilmiş resmi olduğunu düşünebiliriz. Dolayısıyla The Lady her zaman çocuklardan nefret eden ve millete yediren bir psikopat değildi. Bu halini tetikleyen bir şey olmuş olmalı, bu da Six’in babasının intiharı olabilir.
The Lady’nin nereden esinlenilerek yapıldığına dair bir kaç fikrim var. Asya kültüründeki korku öğeleri arasında, Japoncası Kyonshii olan lanetli bir ruh var. Geleneksel kıyafetler giyiyor, ışınlanarak ortada geziyor, etrafındaki canlıların hayat enerjilerinden besleniyor(oyunun son sahnesinde Six, The Lady’i öldürdükten sonra kendisine saldıran bütün müşterilerden hayat enerjisini çekip gayet badass bir şekilde yürüyerek çıkışa doğru ilerliyor) ve karanlık yerlerde yaşıyor. Eğer oyunu oynarsanız The Lady’nin bu tanıma *cuk* oturduğunu göreceksiniz. Bunun yanında Kyonshiileri yenmek için kullanılan eşyalar arasında da ayna var. Oyunda sağlam olan iki tane ayna göreceksiniz, biri tuvalette tek taraflı bir ayna, diğeri de The Lady’nin odasındaki kilerde. Bunlar dışında oyundaki bütün aynalar kırık.
The Lady ve Six’in arasındaki ilişki sadece anne-kız olmaları değil. Mesela kadın neden kilerinde böyle bir ayna saklıyor? Şöyle diyeyim; eğer Six’in adı altı ise The Lady’nın adının da Five yani beş olduğunu söylüyorlar. Adeta bir Sith’lermişçesine, biri diğerini öldürerek diğerinin yerine geçiyor. Yani Six bu işi yapacak olanlardan altıncısı. Her biri, kendisinden bir öncekini öldürerek bu “güçleri” ve The Maw’ın yönetimini üstleniyorlar. Aynalar da Kyonshiileri güçsüz düşüren eşyalar.
Bunun yanında The Lady’nin maske takıyor olma sebeplerinden biri ve bütün aynaların kırık olmalarının sebebi de kadının başından bir şey geçmiş olması ve güzelliğine gölge düşmüş olması. Six’e de kötü davranıyor olmasının sebebi, Six’in o duru güzelliği. Tabi bu kısım sadece hurafe de olabilir. Çünkü ne Six’in yüzünü ne de The Lady’nin yüzünü oyun boyunca görüyoruz.
The Maw hakkında yazılan bir başka bilgi de, her sene aynı gün ama dünyanın farklı bir yerinde ortaya çıktığı ve yoldu aldığı. Eğer her zaman çocuk yedirdikleri ve akıl hastanelerine layık insanların olmadığı bir yer değildiyse The Maw daha önce neydi? Bilmiyorum.
O kadar çocuğu nereden, nasıl buluyorlar? Belki cevaplayabilirim.
The Depths (DLC) ve Çizgiromanlar
Çocuk demişken, yemekhanede karşılaştığımız çocuk kimdi? Little Nightmares’in bir de indirilebilir içerik olarak yayınlanan The Depths adında kısa bir oyun daha var. Oyunu ne yazık ki oynayamadım ancak hikayesini üç aşağı beş yukarı biliyorum ve kendisinin Six’e, yemekhane önünden geçerken ekmek fırlatan çocuk olduğunu düşünmekteyim. Aynı zamanda bu oyun The Maw’un sisteminden kaçan tek çocuğun Six olmadığına da işaret ediyor. Ki zaten Little Nightmares’in dört adet de çizgi romanı var. Bunlardan üçü yayınlanmış, ikisini internet ortamında okuyabiliyorsunuz ve dördüncünün de çıkış tarihi 2017 sonu 2018 başı olarak düşünülüyor.
Çizgi romanlarda The Maw’da hayatta kalmaya çalışan diğer kaçak çocuklarla karşılaşan Six, onların hikayelerini dinliyor. Çizgi romanlarda olan, ancak oyunda olmayan suratı kocaman bir kistten oluşan yaratık-adam da çizgi romanlarda anlatılan her hikayenin ortak noktası. Çocukları içerisinde bulundukları kötü durumlardan kurtarıyor. Tabi eğer düşündüğüm gibiyse bu kurtarmak değil, kaderlerini daha da kötü bir şeye bağlamak oluyor. Çocukları nereden ve nasıl buluyorlar diye sormuştum, sanırım bu şekilde. Daha çizgi romanların sonunu okuyamadığımız için kesin bir şey diyemiyorum ama çok büyük olasılıkla bu şekilde.
Little Nightmares’in ilk ismi aslında Hunger, sanırım Bandai Namco oyunun haklarını satın aldıktan sonra bu şekilde bir isim değişikliğine gidilmiş. İlk isim olan Hunger oyunun genelinde işlenen ardı arkası gelmeyen nefsine hakim olamamaya ve yeri geldiğinde de Six’in girdiği açlık krizleri ve bu krizler sonucunda şahit olduğumuz şeylere işaret ederken, Little Nightmares direk olarak çocukların The Lady’nin ve The Maw’ın diğer çalışanlarının başına nasıl bela olduklarına işaret ediyor olabilir. Kim bilir, belki Six babasının intihar mektubunu okumuş olsa adamın intihar etmesinin sebeplerinden birinin de kendisi olduğunu öğrenecekti. Annesinin maskeler arkasına saklanma ve The Maw’daki bütün aynaları kırmasına neden olan yüzündeki şeyi de belki Six yaptı…
Baş tasarımcı Dace Mervik’in daha önce PlayStation Lifestyle’a verdiği bir söyleşide oyun hakkında “gerçek üstü bir erginliğe ulaşma deneyimi” diye bir açıklamada bulunuyor. Çocukların bir an oynarken, diğer bir an bir şeyden tamamıyla korkup avazları çıkarak ağlamalarını abartarak anlatabilecek bir dünya kurmaya çalıştıklarını söylemiş. Bu açıklama hakkında benim düşüncem ise, Six’in yaşı hakkında bir yargıya varamıyoruz. Sadece babasının ölüsünü görüp intihar mektubuna dokunmayışından okuyamayacak bir yaşta olduğu çıkarımını yapmıştık. Bunun yanına doğru düzgün beslenmediğini de düşünürsek olması gereken yaştan biraz daha da küçük kalmış olabilir. Ancak etraf tasvirlerini her ne kadar üçüncü bir kişi olarak görüyor olsak da, Six’in bakış açısından görüyoruz.
Şu duyguyu biliyor musunuz veya yaşadınız mı bilmiyorum ama, küçükken gittiğiniz bir yere büyüdüğünüzde giderseniz her şey size küçülmüş gelir. Sanki küçükken dünya daha büyükmüş gibi, kendimiz kendimize çok küçük geliriz. Little Nightmares dünyasındaki orantısızlığı, özellikle de etrafta yakalanmamamız gereken figürler varken daha çok yaşıyor olmamızın sebebinin bu olduğunu düşünüyorum.
Little Nightmares, bana gerçekten kendi hayal gücüme bıraktıklarıyla küçük kabuslar yaşatan bir oyun oldu. İnternette oyun hakkında daha bir dolu teori bulabilirsiniz. Bazıları “tinfoil-hat” seviyesinde teoriler olsalar bile dünyanın içerisine girmek ve daha önce dikkatinizi çekmeyen detayları fark etmek oldukça keyifli. Benim kadar eğlenebilmeniz dileği ile. İyi oyunlar!