Nostalji Krizlerine Bire Bir Oyunlar #1 – Baldur’s Gate
“Canavarlarla savaşanlar, bunu yaparken onlardan biri olmamaya dikkat etmelidirler. Cehennemin içine uzun süre bakarsanız, cehennem de sizin içinize bakar.”
Yukarıda yazanlar, az biraz genel kültürü olan çoğu insan için Nietzche’nin bir aforizmasıdır. Ancak ergenlik yıllarınız 90’lar sonuna denk geldiyse ve crpg’lere de meraklıysanız, bu iki cümlenin sizdeki yeri apayrıdır. Okuduğunuzda önce bir hüzünlenir, siyah üzerine beyaz yazıları, sonra da başlayan demodaki gülen zırhlı psikopatı anımsayıp “Sarevok da ne adamdı be!” diye iç geçirirsiniz.
Yıl 1998. Masum bir üniversite öğrencisiydim. Beşiktaş’ta Sinanpaşa Pasajı’nda o uğursuz kuru kafa amblemini gördüğüm gün, hayatımın saatlerini, günlerini hatta aylarını değiş tokuş etmek üzere olduğumun hiç farkında değildim. Sembol bir tanrıya, Toril’in cinayet tanrısı Bhaal’e aitti (Lord of Murder) ve ben o zaman bunu bile bilmiyordum. Nereden bileyim, taze Call of Cthulhu yöneticisiydim, high fantasy okuma kotamı da Dragonlance ile doldurmuş, tövbe etmiştim. Oyunu hanidir bekliyordum, “Çıkacak en güzel c-rpg!” diye duyup gaza gelmiştim, “Open World” deneyimim de Daggerfall ile sınırlıydı (O dönem için daha ne olsun da denebilir). Kapağı da son derece sade ama manidardı. Neyse, bir baktım ki 5 cd! “Çüş!” dedim içimden, tabii parası da ona göreydi. İki iskender parasından feragat edip aldım ve kurdum. Bhaal bir gün özellikle karakter yaratma ekranında geçirdiğim saatlerimin karşılığını iskender olarak verirse çok sevineceğim ve kendi cep boyutumu kuracağım. Memlekete düzgün iskenderci lazım.
Öncelikle, oyun ünlü AD&D (Advanced Dungeons & Dragons) sistemi üstüne kurulmuş ve Forgotten Realms’de geçiyor. Sistem pek çok insan için fazlasıyla eski kaçıyor, özellikle “Abi elfler invoker olamıyormuş, ben oynamam!” diyenlerdenseniz, oyun için yapılmış Gatekeeper gibi save editor’ler kullanabilirsiniz. AD&D’nin bilgisayara uyabilmesi için bir kaç değişiklik yapıldıysa da çok başarılı uyarlanmış. Bu oyunun benim jenerasyonum için anlamı çok büyük, çünkü o vakte kadar sadece SSI oyunları ya da Eye of the Beholder, Menzoberranzan oynamıştık. Oynadığımız en kapsamlı oyun Daggerfall’du, onun da grafikleri VGA malum. Araştırmak isteyenler bakabilirler. Ayrıca hem Elder Scrolls’daki yalnızlık hissini atabilen, hem de atmosferi zenginleştirip yaşayan bir dünya sunan high fantasy c-rpg’si olmamıştı o güne dek.
Oyuna Gorion adlı yaşlı bir keşişin evlatlığı olarak başlıyorsunuz, annenizin yakın bir dostuymuş ve ölünce çocuğunu yani sizi himayesine almış, 20 yıl boyunca bakmış, karakterinizi Candlekeep adlı, keşişlerin yaşadığı kitaplıklarla dolu bir kalede büyütmüştür. Candlekeep, Forgotten Realms’in en büyük bilgi merkezlerinden biridir. Buradaki keşişler hem bu muazzam bilgiyi, hem de ünlü görücü Alaundo’nun kehanetlerini korumakla görevlidirler. Veledin şansına bak hele, biz burada bir kitaba en az 20 lira veriyoruz. Ancak kitaplarla dolu mutlu günler aniden biter, Gorion “Hemen toplan, gidiyoruz!” demiş, sizi yolculuk için gerekli ekipmanı almaya göndermiştir, biz daha ne oluyoruz demeden karakter aynı günde iki kişinin saldırısına uğrar. Çok zekice bir kararla, güvenli bir yer bulmak için Gorion’la birlikte sıkı korunan Candlekeep’ten çıkarlar (zamanlama da manidar, gecenin bir yarısı Silvanus’un unuttuğu bozkırına denk gelecek şekilde ayarlanmış) ve olaylar gelişir.
Şimdi, her c-rpg’deki sorun burada da çıkıyor; “Arkadaşım ya ben elf seçtiysem? 20 yılda ben hala çocuğum, bana koca adam verdiniz?” Öncelikle şunu hatırlatmak gerek, D&D’de elfler ve cücelerin anatomik gelişimi ilk 10 yılda insanınkiyle aynı. Sonra cüceler için 5, elfler için 10 yılda bir yaş gibi düşünün. Haliylen elf seçenin karakteri 20 yılda 11 yaşında oluyor, ama işte ne yaparsın. Bu soruna Elder Scrolls serisi (uğraştıklarından değil, her şeyi açık bıraktıklarından) ve Dragon Age’den başka çözüm getireni görmedim ben şahsen. Ama sırf bu nedenden Neverwinter Nights 2 ve bu oyunun başından bırakıldığını gördüm, onun için bu kadar detaylı anlatıyorum. Neverwinter Nights 2’yi bırakın, ona karışmam, ama Baldur’s Gate’e bir şans daha vermenizi tüm içtenliğimle öneriyorum.