Nostalji Krizlerine Bire Bir Oyunlar #2 – Icewind Dale
Bu kadar soğukta yaşam şartları zor olsa da insanlar kendi yollarını bulmaya ve ticaret yapmaya başlamışlardır. Ancak yerleşimlerin ötesinde hala vahşi hayat devam etmektedir ve çoğu zaman Ten Towns’un başına dert olmaktadır. Easthaven “ilk ekran” olmasına rağmen görev açısından gayet zengindir. Crpg rutini olarak mahzende fare temizlemekten, zamanında kuzeye bela olmuş ejder Icasaracht’la (bu ismi hatırlayın, oyunda çok karşınıza çıkacak) savaşırken düşmüş Aihonen’e aşık deniz kızına kadar yardım etmediğiniz kişi kalmaz.
Günler böyle geçerken, Kuldahar adlı köyden yardım çağrısı gelir. Kuldahar’ın durumu özeldir, çünkü zamanında Silvanus’un kendi elleriyle diktiği büyük bir meşe ağacının etrafına kurulmuş bir yerdir. Meşenin büyüsü nedeniyle soğuk hava buraya işlememektedir ve bu Kuldahar’ı oldukça değerli yapar. Bu arada evet, oyunun logosunda gördüğünüz ağaç da bu meşedir. Hrothgar bu yardım çağrısına cevap vermenin önemli olduğunu düşünmektedir ve büyük bir grup toplamıştır. Bizim ekibimiz de bu gruba katılır, ancak yolda ani bir saldırı sonrasında işin rengi değişir. Senaryo öyle bir ayarlanmıştır ki, uzun bir yaşam savaşı -literal anlamda- sonucu sizi sonunda buraya ulaştırır ve gerek ambiyans, gerek başarılı artwork sayesinde bu köyün değerini iliklerine kadar oyuncuya hissettirir.
Icewind Dale’nin senaryosu, düz çizgide ilerleyen bir senaryo “Nasıl bu kadar sarıcı, detaylı ve derin yazılır?” konusunda verilmiş bir ders gibidir. Basit bir kervan bekçiliğiyle başlayıp, ilerde falan köyü kurtarma ekibine katılmaktan yüzlerce yıl önce düşmüş elf ve dwarf şehirlerinin hikayesine kadar gider, hatta Blood War’u bile içine alacak şekilde gırtlağınıza kadar batmış bulursunuz kendinizi. Oyun bir Black Isle klasiği olarak yan görevler açısından da çok zengindir; her birinin hikayesi, ana görevin başka bir kuzey efsanesi kılığında minik detayları olarak yerine oturur ki yazanlara saygı duymamak mümkün değildir. Sadece bu da değil, bütün bu yan görevler ve hikayeler karmaşık mağara sistemiyle çok iyi örtüşür. Sadece Throne of Bhaal’deki Watcher’s Keep bu oyunun bazı dungeon tasarımlarının üzerine çıkabilir ki zaten o da Black Isle eseridir. Neverwinter Nights’taki “dört yönde de dungeon var” ekolünden zehirlendiyseniz veya yeni nesil zindanlar size basit geliyorsa, adresiniz bu oyundur.
Icewind Dale’e getirilen en büyük eleştiri, yukarıda söylediğim gibi combat dozunun pek çok oyuncuya fazla gelmesidir. Kişisel fikrim, yapımcıların tundrada savaşmanın ve yaşamanın çetinliğini masa üstü rol yapma oyunundaki gibi veremeyecekleri için, oyuncuya bu şekilde yüklenmeyi seçtikleri yönündedir. Serinin yegane genişletme paketi olan Heart of Winter için de bu yolu benimsemişlerdir. Heart of Winter, oyuna yine Ten Towns’dan biri olan Lonelywood’u ekler. Hikaye kalitesi olarak ana oyundan aşağı kalır yanı yoktur. Bir barbar şamanıyla muhatap olur, Ten Towns’a saldırmak üzere toplanan büyük bir barbar ordusunun varlığını öğrenirsiniz. Tabii bu noktada yine bir Black Isle klasiği; sakın yüksek seviyeli olmayan karakterlerle ek paketin görevlerine girmeyin, ölürsünüz. Ben uyarımı yapmış olayım.
Beamdog, sağolsun 30 Ekim 2014’te Icewind Dale’nin Enhanced Edition’unu çıkardı ve oyunu yüksek çözünürlüklü ve değişik platformlara uygun hale getirdi. Yani kış günleri henüz sürerken ve Skyrim’e bir alternatif istiyorsanız (benim jenerasyonumun Skyrim aşkının tohumunu eken oyundur bile diyebilirim), kesinlikle denemelisiniz.