Nostalji Krizlerine Bire Bir Oyunlar #7 – Master of Orion
Trilarian: Mor Cthulhu! Şaka, şaka. Cthulhu’dan çok daha sempatikler. Su altında yaşayan Trilarian halkı, aynı zamanda Transdimensional bir ırk, bu ne demek? Oyun mekaniklerinde anlatmak uzun sürer, ama gerek savaş gerek savaş dışı olarak gemilerini çok daha hızlı yönetebilir ve manevra yaptırabilirler. Aquatic olmalarının avantajı, Terran yani dünyamızdan biraz daha kötü şartlarda dahi normal şekilde üreyebilmeleridir. Ben bunları hep Star Wars’daki Manaan’la bütünleştiririm.
Elerian: Harikulade güzel, karizmatik ve mistik kadınlar tarafından yönetilen bir halk, galaksinin Amazonları diyebiliriz bunlara. Esin kaynakları Visitors’da Diana’yı oynayan Jane Badler değilse şerefsizim. Psilon’ların yanı sıra bunları da çok severim. Telepatik oldukları için, uzay gemileriyle ele geçirdikleri bir gezegene “Mind Control” yaparak gezegendeki yerlileri bir anda kendi taraflarına çekebilirler ki, çok güçlü bir özelliktir. Buna ek olarak “Omniscient” oldukları için daha oyunun başında bütün güneş sistemlerini görmenizi sağlarlar. Ancak bunun dışında işe yarar bir özellikleri yoktur, o nedenle hızlı üreyen ırklar tarafından ekarte edilmeleri kolaydır.
Gnolam: Bunlar cüce- halk olarak geçiyor, bir nevi gnoll-dwarf karışımı, ama hafif Orta Doğu havası verilmiş, üzerine de uzaylı yapılmış, tipi varın siz düşünün. Bunlar şanslı bir ırktır, literal olarak. İkide bir zengin tüccarlar devlet hazinelerine bağış yapar veya yaşadıkları gezegenlerde çok şahane maden filan bulurlar. Bunun yanı sıra ekonomiden de iyi anlarlar. Çıkarcı, yeri gelince kavgacıdırlar, hele ki mevzubahis paraysa.
Bunlara ek olarak, Master of Orion 2’de custom ırk yapabilme seçeneği eklendi. Oyunun hikayesi zaten buna fazlasıyla olanak tanıyor. Master of Magic’deki gibi, kendi ırkınızı sadece orta ve üstü zorluklarda yaratabiliyorsunuz. 13 ırktan birinin resmini seçiyorsunuz ve yeşil yazıların pırıl pırıl parladığı büyük avantaj ve dezavantaj seçme ekranına geliyorsunuz. Oyun size 10 puan veriyor. Dezavantajlarla bunu 20 puana çıkarabilirsiniz ve ekrandan çıkabilmeniz için, puan değerinin pozitif değerde olması gerekiyor. Yani 10 puanın tamamını harcamayabilirsiniz, şayet böyle yaparsanız kalan puanlar oyun sonu skorunuzla çarpılır.
Oyuna, o dönemdeki muadillerine (Civ veya Master of Magic) göre avantajlı sayılabilecek bir şekilde başlıyoruz; bir koloni, bir koloni gemisi ve iki izci gemisi ile. Master of Orion 2’de buna ek olarak iki seçenek daha var; Pre-Warp seçerseniz şu an bizim dünyamızın seviyesine iniyor ve ilk koloni geminizi dahi kendiniz yapıyorsunuz, yapmayın tabii ki, manyak mısınız? Advanced’i seçerseniz, uygarlığınız 4-5 güneş sistemine hükmeder durumda oluyor. Seçim sizin, ben genelde ortada kalmayı tercih ederim. Master of Orion 2’de rakiplerinizi 7 oyuncuya kadar seçebiliyorsunuz. Güneş sistemlerindeki gezegenlerin organik veya mineral açısından zengin olmayacaklarını da belirliyorsunuz.
Oynanışın son derece karmaşık olduğunu söylemeliyim. Bu bakımdan Master of Magic’i aratmaz, hatta tur bile bindirebilir. Seçtiğiniz ırkı yönetmek, aç kalmamalarını sağlamak ve ihtiyacınız olan teknolojileri düzgün bir sıraya koyarak icat etmeniz gerekir. Yanı sıra, diğer ırklarla olumlu ilişkiler kurup galaksiler arası diplomatik durumu dengede tutmanız gerekir. Koloninize veya geminize uygun liderleri kaçırmamanız gerekir ki, bunun için para lazım. Sağlam bir ekonomi oluşturursanız tabii ki çoğu şeyi halledersiniz, arada sağlam bir hedef haline de gelebilirsiniz.
Sağlam ekonomi de, sağlam yemekten veya sağlam üretimden geçiyor haliyle. Sırf bu bile kafa patlatmanız gereken bir alan. Master of Orion’da gezegenlerin sınıflandırılması daha basittir ve elverişsiz olanlara teknolojiniz yetmiyorsa yerleşemezsiniz. 2. oyunda ise bu detaylandırılmıştır; çorak gezegenlere dahi koloni kurabilirsiniz. Mesela mineral açısından zengin, burada güzel üretim olur diye Rich veya Ultra Rich gezegenlere saldırırsanız, ama bu gezegenlerde yaşam koşulları gelişmemişse, yemek büyük sorun olur. Freighter cinsi gemilerle yiyecek taşımanız mümkün tabii, ama bu da masraflıdır. Ayrıca bu cins gemilerin silahı filan olmadığı için, olası bir saldırı durumunda ilk hedef haline gelirler ve kolonileriniz aç kalır. Yaşam koşullarını ise, ancak bulduğunuz teknolojiler ve ciddi üretim masraflarıyla geliştirebilirsiniz, yani pat diye olmaz.
Ayrıca, istasyonlarınız belli miktarda gemiyi kaldırabilir, bundan fazla gemi yaparsanız bu sizin gelirinize yansır, hem de öyle böyle değil. Eğer yeterli uzay istasyonu yapmazsanız ekonominiz ciddi darbe alır. Tabii uzay istasyonu yapmak da çok uzun süren masraflı bir iştir. Bütün bunları dengelemek kolay değil. Ancak Master of Orion’un asıl popülaritesini sağlayan bunların hiçbiri değil: kendi savaş gemilerinizi tasarlayabilmeniz.
Evet, yanlış duymadınız. Bir sürü gemi modeli arasından seç beğen al. İçini istediğin gibi daya, döşe. Emlakçı ağzı gibi oldu ama ne yapayım, böyle. Ekleyebileceğiniz silahlar ve sistemler, tabii ki icat ettiğiniz ya da çaldığınız teknolojilerle sınırlı. Bunları bazı gemi kaptanları ya da koloni liderlerinden de alabiliyorsunuz. Tabii geminize onu bunu ekleyip 1050 odalı saray misali geliştirirseniz, üretim süreci de ona göre uzuyor. Bu çok dezavantajlı bir durum, çünkü o gemi yapılana kadar düşmanlar başka teknolojileri buluyor.
En iyisi -en azından başlarda- son model silahları bulunduran, abartılı olmayan hafif ve hızlı gemiler tasarlamak. Bu konu dipsiz kuyu olduğu için burada bırakacağım, ama özellikle oyunun başında büyük gemi yapmakla uğraşmayın. Özellikle interceptor atan ilkel gemiler yapmaktan çekinmeyin, bir yerden başlamak lazım. Bu gemiler oyun ilerledikçe işlevsiz hale gelseler de, bazı avantajlı güneş sistemlerini mekan bellemiş uzay canavarlarını yenmenizi sağlayabilir ve size ciddi ivme kazandırırlar.
Özellikle kendi yerli halkı bulunan gezegen görürseniz Mediamarkt açılışındaymış gibi saldırmanızı öneririm, yerel halklar sadece çiftçi olabildikleri için yiyecek probleminiz önemli ölçüde ortadan kalkar. İki ırkla birden savaşa girmek, çoğu zaman sizin ölümünüz olur. İstediğiniz kadar dikkatli olun, her şey iyi giderken oyun size kazığını atar ve başka bir ırkın casusluğu nedeniyle iftira yiyebilir, zan altında kalabilirsiniz. Ayrıca, eğer bir koloniyi fethetmeye gidiyorsanız uzay gemileriniz kadar, aşağıda savaşacak ordularınız da önemlidir. Ordularınızı transport gemileriyle nakledersiniz.
Uygarlığınızın saldığı üne göre koloni liderleri ya da gemi kaptanları size katılmak isteyecek. Bazılarının az, bazılarının çok çeşitli yeteneği olduğunu göreceksiniz. Yalnız hemen aldanmayın, ne kadar çeşitli yetenek sahibiyse, bunlar o kadar yavaş artar. Hangi yeteneği seçeceğinizi yaptığınız gemilere ya da kolonide ağırlık verdiğiniz binalara göre seçmeniz iyi olacaktır. Mesela üretimi yoğun bir koloniye environmentalist koyarsanız, daha az kirlilik olur. Sadece 4 lider seçebiliyorsunuz, o yüzden iyi düşünün. Tabii teknolojinin gelişmesiyle işe yaramaz bir hale gelen enviromentalist’i kovup yerine başka yetenekleri olan birini almanız da mümkün. Yaşasın kapitalizm. Ama ben, özellikle oyunun başlarında denk düşürebilirseniz, bilim adamlarına yatırım yapın derim.
Oyunda yine 4X stili tüm oyunlar gibi birkaç çeşit zafer kazanmak mümkün; tüm ırkları galaksiden silerek, diplomasi yoluyla ya da Antares’i yok ederek evrenin hakimi olabilirsiniz.
Eğer özelliklerinizi kendiniz belirlediyseniz ve şanslı olmayı seçtiyseniz, talihin yüzünüze gülmesi de mümkündür. Ara sıra bir robotun sunduğu “GNN” adlı haber kanalı çıkar ve galakside olup bitenleri bildirir. Kim para kaybetmiş, kimin kolonisinde hastalık çıkmış filan öğrenirsiniz. Kendi koloninizdeki bir mikrobun yayıldığını buradan duymak de ayrı bir şeydir. Değinmek istediğim başka bir nokta da, özellikle 2. oyunun Laura Barratt’ın elinden çıkma enfes müzikleridir.
Bu oyun serisi anlatılmakla bitmez, o nedenle yeni versiyonundan bir resimle konuyu kapatalım. Gördüğünüz gibi, Wargaming işini fazlasıyla ciddiye alıyor. Wargaming CEO’su Victor Kislyi’nin söylediklerini okumanız bunu anlamanız için yeter. Umarım başarırlar. Özellikle grafikler hayran kitlesinden tam not almış durumda, Civilization: Beyond Earth’ten bile iyi olduğu söyleniyor. Hayırlısı diyelim.