Opus Magnum – Simya Mühendisliği Üzerine

Bu hafta, bir başka sevdiğimiz bağımsız yapımcı, Zachtronics’in yepyeni oyunuyla karşınızdayım: Opus Magnum. Daha önce Ironclad: Tactics adlı gerçek zamanlı kart oyunu hakkında yazmış olduğum Zachtronics, yani Zachary Barth’ın asıl uzmanlık alanı bulmaca oyunlarıdır. SpaceChem, Infinifactory, TIS-100 ve Shenzen I/O gibi Zachtronics oyunlarının kiminde bir yazılım üretiyor, kiminde bir fabrika kuruyor olsanız da, özünde hepsinin ortak bir bulmaca tarzı vardır. Opus Magnum da aynı tarzı devam ettiriyor. Hatta aslında Barth’ın bu türü başlatan oyunu olan “The Codex of Alchemical Engineering” adlı Flash oyununun geliştirilmiş bir yeniden yapımı.

Mühendisliğe Giriş

Zachtronics oyunlarında her bölümde size bazı ürünler verilir ve bunlardan çeşitli mekanizmaların da yardımıyla başka bir ürün üretmeniz istenir. Örneğin size bir oksijen, iki de hidrojen atomu verilir ve bunlardan H2O, yani su üretmeniz, daha doğrusu üretecek bir sistem tasarlamanız istenir. Yani ürettiğiniz sistem bırakıldığında sonsuz H2O üretebilmelidir. Diyebilirim ki, temelinde endüstri mühendisliği oyunlarıdır. Opus Magnum da bu mantıkta. Oyunda alternatif bir dünyada, simyacılığın dünyayı tamamen değiştirdiği bir zamandasınız. Göreviniz, size verilen materyalle, sizden istenen maddeleri üretecek simya makineleri tasarlamak.

Basit bir Opus Magnum üretim bandı.

Bunu gerçekleştirmek için de, altıgenlere bölünmüş bir masaya kollar, raylar ve elementleri birleştiren ve ayıran cihazlar ekliyor, bunları da (Adobe programlarındaki timeline arayüzüne benzeyen) görsel bir arayüzde programlıyorsunuz. Misal, bir kol bir elementi alıyor, döndürüp bir işlemden geçiriyor, sonra götürüp diğer bir elemente bağlıyor. Tam onun işi bitince bir diğeri onu alıp biten ürün yuvasına bırakıyor. Oyunun ilk bölümleri, gayet temiz şekilde size gereken tüm bilgileri veriyor ve sonra sizi pat diye bulmacalarla ve boş bir masayla başbaşa bırakıyor. Bundan sonrasında serbestsiniz. Ne yaptığınız, nasıl çözdüğünüz tamamen size kalmış. Hatta burada sonsuza yakın bir serbestlik söz konusu; ona da aşağıda değineceğim, ama şimdi Zachtronics oyunlarını ayıran şeye ve Opus Magnum’u tamamından ayıran bir özelliğe değineceğim.

En Zachtronics Oyunu Opus Magnum

Bulmaca oyunlarını severim ama aradığım bazı kriterler var. Kullanıcı dostu bir arayüz, giderek artan zorlukta bulmacalar, tatmin edici seviyede bir zorluk, şans faktörünün olmaması ve aşırı bir el becerisi istememesi. Daha dingin kafayla beynimi çalıştırıp bulmaca çözmeyi seviyorum. Bu anlamda Zachtronics oyunlarının bazıları tam benim kriterlerime uyuyor ama ilginç şekilde uymayanları da (örneğin metin tabanlı bir arayüzü olan TIS-100) zevkle alıp oynadım.

Hikaye ekranları.

Barth imzalı oyunların süper zevkli olmasının ve hem eleştirmenlerden, hem de kullanıcılardan tam not almasının nedeni, hem oyunların mekaniklerinin, hem de bölümlerin iyi tasarlanmış olmasında yatıyor. Bir de üzerine artık klasikleşen uçuk hikayeler eklenince tadına doyum olmayan oyunlar ortaya çıkıyor. Ve normalde de çok zor oyunlardır, fakat bu zorluğu tetikleyen, aslında yapay bir konu var(dı).

Sandbox Mekanikleri

Bu oyunların tamamında, sandbox tabir edilen, tamamen oyuncuya bırakılan bir içerik hedeflenmiştir. Birkaç intro bölümü hariç oyun sizi yönlendirmez, kullanıcıların her bölüm için sonsuz farklı çözüm bulduğunu Steam üzerinden görebilirsiniz. Hatta bu çözümlerin optimizasyon dereceleri birbiriyle yarıştırılır. Fakat benim tespitim şu ki; Opus Magnum’dan önce çıkan tüm oyunlarda aslında bu sandbox ruhuna aykırı bir durum vardı, o da çalışma alanınızın sınırlı olmasıydı. SpaceChem’de ve Infinifactory’de her bölümde fabrikanızı kurduğunuz alan kısıtlıydı, TIS-100’de her komut penceresi 8 satırı geçemiyordu vs.

SpaceChem de böyle bir oyundu.

Opus Magnum’da ise bu konu tamamen düzeltilmiş. Çalışma alanınız da, süreniz de, cihazlarınız da sınırsız. Ekrandan taşan bir makine tasarlayabiliyorsunuz. Bu durumun getirdiği de çok farklı bir boyut var ki, iyi mi kötü mü siz karar verin. Şöyle ki, kısıtlamalar kalkınca tüm oyun eski Barth oyunlarına kıyasla ciddi biçimde kolaylaşmış. Optimizasyona kasmazsanız, size verilen en baba bulmacayı, kulağınızı tersten gösterir gibi olsa da çözebiliyorsunuz. 7-8 elementi birleştirmeniz gereken bölümlerde, bunu çok iyi tasarlanmış bir sistemle tek hamlede de çözebilirsiniz, 7 ayrı kol ekleyip adım adım da yapabilirsiniz.

Bu makineyi ben mi yaptım diye baktığım anlardan biri.

Oyun burada size kullandığınız alan, süre ve malzeme miktarının toplam fiyatı için birer skor veriyor ama en kötü skorları da alsanız bölümü geçebiliyorsunuz. Bunun iyi tarafı, Opus Magnum bulmacaları herkes tarafından çözülebilir durumda ve kesinlikle internetten çözüm bakma ihtiyacı hissetmiyorsunuz (SpaceChem’in son bölümleri gerçekten acımasız şekilde zordu). Bu sayede Opus Magnum’u daha önce hiç Zachtronics oyunu oynamamış insanlara bile gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. Ama gerçekten zorlayıcı bir bulmaca arıyorsanız, en optimize sistemi üretmeye kasabilirsiniz ama oyun size hiç birşey dayatmadığı için bunu yaptığınızda pek tatmin olmayabilirsiniz. Ben olsaydım en azından daha optimize sistem yapana yıldız falan verir, buna bağlı da bir başarım sistemi koyardım.

Sigmar’s Garden

Oyunda çok hoşuma giden bir diğer yenilik de, Barth’ın ilk olarak Shenzen I/O’da denediği mini oyunlar. Opus Magnum’daki mini oyun Sigmar’s Garden, bir nevi Mahjong benzeri bir bulmaca ve inanılmaz zevkli. Umarım Zachtronics tıpkı Shenzen Solitaire gibi bunu da mobil platforma ücretisiz olarak sunar.

Sigmar’s Garden

Opus Magnum’un arayüzü, bulmacaları, görselliği ve müzikleri gayet tatmin edici. Tabii ki her Zachtronics oyununda olduğu gibi yapımcı ve yüzlerce kullanıcı Steam Workshop üzerinden sürekli yeni bulmacalar ekliyor ve oyun aslında hiç bitmiyor. Hikaye ise (yine) en az bulmacalar kadar düşündürücü. Kahramanımız Anataeus, simya okulunun en parlak öğrencisi olarak mezun oluyor ve dünyayı değiştireceği hayalleriyle soylu bir ailenin baş simyacısı oluyor ama günün sonunda kaderinin ona çizdiği yoldan çıkamadığı farkediyor. Yine de sonunu daha sürprizli bağlayabilirlermiş, biraz aceleye gelmiş gibi.

Opus Magnum’u özellikle türe giriş yapacak olanlara kesinlikle tavsiye ediyorum. Özgürce üretim bandı tasarlamanın hazzı gerçekten bir yazıyla tarif edilecek cinsten değil. Hepinize bol oyunlu günler dilerim.

Not: 22 Kasım 2017 tarihli güncelleme ile oyuna, yukarıda değindiğim yer kısıtlamasını ekleyen bulmacalar eklendi. Eğer bunun eksikliğini çeken oyuncular varsa, onlar da gönül rahatlığıyla Opus Magnum’a başlayabilir.

Yorumlar