Remember Me – Sepet Sepet Yumurta, Sakın Beni Unutma
“Bir dünya düşünün; kalp kırıklıkları yok, pişmanlıklar, sizi mutsuz eden anılarınız yok…
Bir dünya düşünün; sizi siz yapan deneyimleriniz, hatalarınızdan çıkardığınız dersler ve anılarınız yok.”
Remember Me, 2013 Haziran ayında Dontnod Entertainment tarafından geliştirilmiş ve Capcom tarafından da piyasaya sürülmüş bir cyberpunk aksiyon-macera oyunu. Aslında 2011 yılında Adrift adı ile PlayStation3’e özel olarak çıkartılmak istenmiş ama bir sebepten ötürü rafa kaldırılmış, daha sonra Capcom tarafından satın alınarak multiplatform olarak piyasaya sürülmüştür.
Oyun konu olarak bana oldukça ilginç gelmişti. Ne zaman biri bana “Özel bir gücün olsa ne olsun isterdin?” diye sorsa ya insanların duygularını ya da anılarını kontrol edebilmek derdim. Bu oyun ile de tam olarak istediğim süper güce sahip olmuş olsaydım nasıl olurduyu görme şansını yakaladım. E, tabii ki de eğer elimde böylesi bir güç varken dünya insanlarının iyiliğine, yararına kullanacak halim yok; tartışmasız kötü karakter olacağım için aklıma gelen her kötücül planın nasıl da güzel işleyebileceğini görmüş oldum. Bu da beni fazlası ile mutlu etti.
Oyun neden olduğunu anlamadığımız bir sebepten ötürü bir hapishanede başlıyor. Nedenini biz de hatırlamıyoruz çünkü hapishane politikası olarak suçluların hafızaları siliniyor; hatıraları olmayan suçluluların da oradan kaçmak için bir sebep hatırlayamadıkları için zamanları dolasıya kadar tıpış tıpış orada kalıyorlar. Tabii ki de, ana karakter istisnası ile Nilin hafıza silinme işleminden bir şekilde bir kaç hafıza kırıntısı kurtarıyor. İsmimiz gibi mesela. Bu şekilde hafızaları tamamiyle silinemeyen mahkumları daha farklı bir işlemden geçiriyorlar; tabiri caiz ise beyinciğinizi söküp Neo-Paris’in kanalizasyonlarında birer Junky gibi yaşamaya mahkum ediliyorsunuz. Ana karakter istisnalarımız tabii ki de burada bitmiyor, bizim ile iletişime geçen Edge adında bir arkadaşımız var. Oyun boyunca yüzünü hiç göremiyoruz, sebebini söylemeyeceğim çünkü hikayenin plotunda oldukça güzel bir yere sahip. Edge’in yardımları sağolsun yine kanalizasyonda buluyoruz kendimizi ancak aklımız yerinde bir şekilde, talimatları harfiyen yerine getirip arkadaşlarımızın yanında buluyoruz kendimizi. Gerekli bütün techizatı ve bir kol parçasını da geçiriyoruz üzerimize.
Bu noktada öğrendiğimiz şey, biz bir Memory Hunter’ız. Bu ne demek oluyor? Kiralık katilin adam değil anı öldüreni diyelim. İnsanlar bize geliyor, şu kişinin anısını kurcala diyorlar veya biz kendi çıkarlarımıza göre hareket edip insanların anılarını keyfimize göre kurcalıyoruz. ANA KARAKTER İSTİSNASI 3: Bu anı avcıları arasında en iyisi de biziz. Her avcının koluna giydiği parça farklı özelliklere sahip; biz anıların nasıl göründüğünü değiştirebilirken, Bad Request adında başka bir arkadaşımızın kol parçası anıyı tamamiyle çalıp gerçek hayatta tekrar oynatabilmeye yarıyor.
Zamanı geldiğinde bir kaç kişinin kol parçasının özelliğini kendi parçamıza entegre edebiliyor ve başkalarının güçlerini de kullanabilir hale geliyoruz.
Oyunun çevre tasarımı Asimov‘un kitabı ile aynı ismi taşıyan ve Will Smith’in baş rolünde olduğu I,Robot‘u hatırlattı bana. Her ne kadar etrafta çevreyi süslesin diye konulan Asimov-vari robotların aktif bir rolü olmasa da tasvir edilen çevre ve zaman neredeyse aynı zaman dilimiymiş hissi uyandırıyor.