Resident Evil: Revelations 2 Ölümcül Bir Deney!
Japonya’dan bizlere hediye edilen, korkunç, acımasız, karanlık ve ölümcül bir oyun olan Resident Evil’ın Yeni serisine göz atacağız bu hafta!
Ölümcül Bir Deney!
Sene 2002. Ben ilk PlayStation’nımı almışım, E905 kasa yanlış hatırlamıyorsam.Bu da en efsane kasalardan biriydi hani PS1 serisindeki. Tabii hemen oyun oynama isteği ile yanıp tutuşan bir genç olarak, o zaman verilen okul harçlığımı oyuna yatırıp, okulda aç kalıyordum. Her 80 tayfasının hatırlayacağı bir klasik olan “pattesli tost” alacak param bile olmuyordu. Tabii ilk olarak; her bilgisayar oyunu oynayan genç gibi bende, işe “Spiderman, Crash Bandicot, Sonic” gibi türevler ile başladım. Bir de o zamanlar oyun piyasasının yıllık marjı şimdi ki gibi yüz milyar dolar değildi. Bilgisayar oyunları bilgisayarlara özel, PS oyunları PS’ye özeldi. Bilgisayar oyunlarının altın çağını yaşadığımız şu dönemler kadar şanslı değildik bizler. Dedim ya yukarıda; öğrenciydik seksen kuşağı olarak, orijinal nedir bilmezdik; korsan oyun onardık ama onda da çekilen CD’nin kalitesi önemliydi. Mesela CD “DMS” marka ise kolay kolay çizik yemez, yese bile dağılmazdı. Kulak çöpü ve kolonya ile PS’imizin optiğini temizler, yine kolonya ve t-shirt’ümüzün ucu ile CD’yi silerdik.
Şimdi size neden eskiyi anlattığımı ve akranlarıma “hey gidi” dedirttiğimi yazıyorum; Günlerden bir gün ben yine okuldan kaçmışım. Yaz başı, okul sonu; hava ölümcül sıcak. O zamanlar ben Ankara’da oturuyorum. Ankaralı kahramanların anlayacağı şekilde anlatayım; o sıcakta Demetevler Cemre parkından yakacık iş merkezine gittim. Birinci caddeden taa dokuzuncu caddeye kadar gittim yani. Ankara’yı bilmeyenler için de şöyle açıklayayım; Kadıköy rıhtım’dan hiç bir kestirme kullanmadan, Moda iskelesine kadar yürüdüm. Hah! İşte öyle bir işkence düşünün sıcakta, peki neden? OYUN İÇİN!
Evet oyun için, çünkü yukarıda saydığım korsan oyun kalitesini bir tek o uzaklıktaki Mustafa Abi yakalayabiliyordu. Tanrım onun sayesinde neler oynamadım ki! İlk Star Wars ve ışın kılıcı deneyimi, Spiderman, Medal Of Honor ve daha niceleri. İşte yine Mustafa abiye ve onun eşsiz dükkanına para baymaya gittiğim bir gün, oyun kıtlığı çekiyordum. Oyun kataloglarına bakıyor, istediğim gibi bir oyun bulamıyordum. Çok sıkılmıştım artık arkadaş, oyun yoktu resmen!
Sen Hiç RESIDENT EVIL Oynadın mı Genç?
Sonra Mustafa abi oyun anlayaşımı komple değiştirecek o soruyu sordu; “Sen hiç Resident Evil oynadın mı genç?”. Rezident ivıl mı? O da neydi, ingilizce yok bişi yok o zamanlar böyle Türkçe konuşmak yerine ingilizce konuşan yurdum insanı yok (evet sevgili kahramanlar bu eleştiri hepinize) tabii, bende “Aa abi o ney?” diye bir soru sordum. Kendisi sigarasından ağır ağır bir duman çekerek yüzüme üflerken nefesini vererek konuştu; “Zombili oyun”. Allah Allah zombili oyun mu? Ben bir tek Evil Dead’ten biliyordum zombiyi, o ne olaydı ki? Sonra gizemli Mustafa Abi tekrar konuştu “Al bak pişman olmayacaksın!”. Mustafa abi ve yaptığı gizeme dayanamayıp, hakikaten oyunlara ve oyun keyfime yepyeni bir bakış açısı getirecek ve şimdi ki ayılıp bayıldığımız “survival horror” oyunların konsept danışmanı olacak olan oyunu alıp, eve doğru yol almaya başlamıştım.
Eve gelip CD’mi PS 1’ıma taktığımda, start düğmesine basınca bir ses duyulmuştu; brutal ve kalın bir ses “REZİDENT İİİVOOOOLLLL TUUUUUUUU” diyordu. Evet şaşırdınız değil mi? Ben RE macerama ikinci oyunla başladım ve ilk oyunu hiç oynamadım, remastered’ının çıktığı şu günler dahil. Sonra hayatıma taşlar taşı Claire ile babalar babası korkusuz Leon girdi. Ne acayip oyundu öyle; bulmacalar vardı, daha önce görmediğim bir oynanış biçimi vardı, kamera açısına biz hakim değildik, oyun bizim için ayarlıyordu, düşmanın nereden geleceği belli değildi, oynarken resmen korkuyorduk, kurşunlar, silahlar hepsi sınırlıydı. Ama bu oyun hiç kolay değildi ki yahu! Bir hafta da bitirdim ikinci oyunu, ingilizce bilenlerden yardım aldım, kendi bildiğim kelimeler ile tarzanca çevirdim falan filan derken bir haftada bitirdim. Bu arada bir hafta diyorum, zira o zamanlar oyunlar böyle on saat filan değildi. Resident Evil’da yirmi saatlik bir senaryo modu vardı. Sonra o bitince hemen Mustafa abiye koşup üçüncü oyunu aldım. Onu da oynarken bir yerden “SITÖÖRZZZZ” sesi gelecek diye tırsıyordum.
İşte böyle eskileri yâd ettik. Biraz uzun oldu ama kiminiz de yaşlanmış anıları canlandırdım belki, kiminizde de ucundan bile dokunmadığınız bir seriyi kıyısından açıkladım. Ama söz en kısa zamanda bir RE külliyatı içeren bir yazı yazacağım.