Rpg Oyunları – Oyuncu Seviyeleri

Bu hafta size genel olarak bilgisayar RPG’leri ile alakalı bir yazı yazmak istiyorum. Tek tek oyunlara bakmak yerine; genel olarak nasıl olduklarını anlatmak, sizi eğlendirmek, eğlendirirken de bilgilendirmek niyetindeyim. Kastım Baldur’s Gate, Planescape Torment ve hatta Pillars of Eternity‘den ziyade içinde “Evet biz bu oyunda RPG öğelerini de kullandık!” diye ballandıra ballandıra anlatan oyunları da içermekte (bu satırları yazarken Stalker serisine, Diablo’ya ve diğer action RPG’lere bakıyorum kötü kötü.)

hoboPhase

1. Oyun başlangıcı (Hobo Phase)

Şimdiiii ilkin karakterlerimizi veya karakterimizi yaratır ve ilk sinematiği seyrettikten sonra yallah oyuna sepetleniriz. Bu aşama evsiz aşamasıdır (hobo phase) zira evrendeki en paçoz yaratık bile, bizi hayattan bezdirmeye, parça pincik ederek klavyeyi, fareyi veya joypad’i duvara atma isteği ile doldurma kabiliyetine sahiptir. Yapmayın tabii böyle şeyler, durduk yerde klavye almak insana koyan bir şey, hele ki lanet bir goblin yüzündense bu. Bu aşamada eğer oyun triple A dediğimiz dev, kocaman, büsbüyük ve olayı tamamen para kazanma amaçlı gören bir firmadan çıktıysa çok bir şey hissetmeyiz. Zira ilk levelları:

“Ya bu adamlar zater readme, manual falan okumuyor. Bari oyun içi tutorial yapalım!”

Diyerek olabildiğince elimizden tutarak işledikleri için, çok sıkıntı çekmeyiz ama her combat bir heyecan yaratır. Eldeki süper dandik bir tabanca ile bir binayı ıskalayabilen ve zırh olarak alüminyum folyo giyen bir karakter grubu veya karakter ile debelendiğimizden dikkatli olmaya çalışır ve temel olarak hayatta kalmayı hedef tutarız. Mesela Stalker, ilk combatı sanırım 2342 defa oynamışımdır, küsuratlı sayı veriyorum ama buna yaklaşmıştır gerçekten. Veya Baldur’s Gate oynarken, geberesice kurt ve ayıların insanlardan daha oturaklı hasarlar verip, grubu hallaç pamuğu gibicesine atıp; “Lan arkadaş şu hayvanları kontrol etsem dünyayı ele geçiririm!” düşüncelerine sevk etmesi gibi şeyler olur.

hobo2

Aynı şeyi Skyrim için de söyleyebilirim misal, onda mesela dev abiler aslında skyrim uzay üssü gibi davranıp sizi yörüngeye oturtma kabiliyetine sahipler. Yahu ejderden ürkmüyorum, troll gelse bir hale yola bakıyorum, bu abiler Nasa gibi çalışıyorlar. Neysemney, bu aşamada hayatta kalmak iki faktöre yönleniyor. Eğer oyunu potion bağımlısı bir karakter oynuyorsa gelen para direkt olarak kırmızı küçük şişeciklere dönüşüyor. Karakter yürürken şıngırdıyor, o kadar cam ile nasıl sneak ediyoruz anlamıyorum zaten. Yok eğer oyundaki karakterin skillerinden ziyade, kullandığımız eşyalar önemliyse, para bunlara gidiyor.

Burada da random genere ediliyorsa eğer eşyalar, şöyle bir sorun ortaya çıkıyor. İnsanın içindeki cimri diye adlandırıyorum bunu. Şehirdeki satıcıda güzel bir kılıç/tabanca/sopa görüyoruz diyelim, insanın eli gidip almıyor zira “Zindandan daha iyisi çıkar ya” düşüncesi dertlere sevk ediyor. Ha tabii o eşyayı almadığımız için süper sümüklü bir iskeletin sizi pataklaması gibi şeyler de yaşanabilir oluyor doğal olarak.

Peki bu aşamayı atlattığımızı ne zaman anlıyoruz? Savaşlara artık heyecanla değil, biraz daha kafa kullanabilir, taktik kasabilir hale geldiğimiz zaman ikinci aşamada olduğumuz ortaya çıkıyor.

hardcore1

2. Orta Oyun (Keserim Lan Ben Alayını) Aşaması

Bu aşamaya geldiğimizde karakterimiz veya karakterlerimiz ortalama eşyalara (tabii bizim gözümüzde süper eşyalar onlar) sahip olup biraz daha dayanır hale geliyorlar. Bunun bize iz düşümü de biraz daha rahatlama, çıkan eşyaları beğenmeme, efendime söyleyeyim “Yeaa çok çabuk ölüyo lan bunlar” gibi şımarık söylemler gibi şeylere yol açıyor. Tabii kendimizi hıyar gladyatörce ortama attığımız yüksek seviye bir boss ayarı vermekte gecikmese de, bunu random number god’a atıp yolumuza devam ediyoruz.

Yorumlar