Ruiner – Kan, Vahşet ve İnsanlık Krizi

Özellikle yaratıcı fakat basit fikirlerden doğan, iyi işlenmiş ve hazırlanmış oyunlara büyük saygı duymaya başladım. Yaptığım tanıma uyan oyunlardan aklıma ilk gelen yapım, Darkest Dungeon oldu. Machinarium, Cuphead, Papers Please ve Hotline Miami gibi oyunlarla örneklerime devam edebilirim. Tüm bu oyunlar, hali hazırda olan türleri ya da yepyeni fikirleri özgün bir şekilde uyarlıyor. Temsil ettikleri oyun türlerinde parmakla gösterilecek işler. Ruiner, ilk başta cyberpunk Hotline Miami kopyası gibi gözükse de, başladığınız anda size farklı bir tecrübe sunuyor.

Cyberpunk Modasını Doğru Yerden Yakalamak

Ruiner’ın size vaat ettiği şey, hızlı, zor ve vahşi bir cyberpunk shooter. Oyunun yapımcısı Reikon Games tam olarak bu tecrübeyi sunuyor. Ne fazlası, ne azı. İlk bölümden itibaren başladığınız yolculukta hızlıca seviyeleri geçerken, muhteşem bir atmosferle Rengkok sokaklarında ve ürpertici mekanik labirentlerde yüzlerce düşmanla karşı karşıya kalıyorsunuz. Oyunun eksikleri, ekstradan koyalım dedikleri içerik. Asıl amacı olan acımasız çatışmaları size yaşatıyor. Çoğu zorlu mücadelenin ardından derin bir oh çektim diyebilirim, bunu yaşayan bir ben değilim, diğer oyuncuların yorumlarına baktığımda aynı şeyi hissettiğimizi gördüm. Bazılarını buna bayılmış, bazıları nefret etmiş fakat büyük bir kitleye aynı duyguları hissetirebiliyorsanız, amacınıza ulaşmışsınız demektir.

Yakında video oyunu çıkacak Cyberpunk 2020′nin ilk sayfalarında şöyle der: “Style over Substance”, yani “Tarz, Derinlikten önce gelir.” Cyberpunk, insanın teknolojiyle olan ilişkisinin yanında, kendi doğasını sorgulayan bir sanat türü. Ruiner’ın da hikayesi, kesinlikle derin olmayan fakat mesajını doğrudan, kendi tarzıyla ileten bir çalışma. Oyunun sonunda alışkanlık gereği “Noldu ya şimdi?” diyebilirsiniz, düşündüğünüz zaman buruk bir kovalamacanın içinde olduğunuzu fark edeceksiniz.

Ruiner ne yazık ki; kısa bir yolculuk fakat tekrar oynayabilmeniz için oyun birden çok seçenek sunuyor. Sonsuz düşmanla savaştığınız bir arena mecvut ve  New Game+ ya da Speed Run modlarıyla, ana hikaye bittikten sonra da tekrardan, sıkılmadan oyuna yeniden başlayabilirsiniz.

Reikon Games, yapmak istediği şeyi kesin çizgilerle belirlemiş ve oranın için doldurmuş. Kullanabileceğiniz yetenekler ve silahlar gayet çeşitli. Farklı bölüm tasarımları ve boss fight’larla oyunun tadı damağınızda kalabilir. Oyunun sanat yönetmenliği de efsane bir cila çekmiş. Müzikler, karakter tasarımları ve görsellik uzak doğu esintili cyberpunk ruhunu birebir yansıtıyor (Akira, Ghost in the Shell gibi yapımlardan ilham aldıkları bariz.) Oyunun soundtrack’inde Susumu Hirasawa’nın şarkıları da bulunmakta. Besteleri Berserk animesinin de sountrackinde bulunmakta.

Hız, Çeşitlilik ve Zorluk

Yukarıda bahsettiğim üzere, Ruiner hızlı ve de zorlu bir oyun. Karakterimiz defalarca ölecek. Oyun sizi her bölümde, her boss fight’da farklı çözümler üretmeniz için zorluyor. Karakterimiz ilerledikçe farklı yeteneklere verebileceği puanlar kazanıyor, bu puanları istediğiniz gibi dağıtabiliyorsunuz. Tüm oyun boyunca hiç yetenek değiştirmeyebilirsiniz fakat bu işinizi çok ama çok zorlaştıracak, bazı bosslar bazı yeteneklerle kolayca alt edilebiliyor fakat bunu sizin keşfetmeniz gerekiyor. Oyun farklı silahları ve diğer yetenek kombolarını denemeniz, kullanmanız için tasarlanmış. Cyborg bosslar için Overload yeteneği büyük bir avantaj sağlarken, örneğin ağır silahlı bir boss olan Khag için kinetik bariyer size büyük bir avantaj sağlayacak. Bu iki yetenek aynı tuşa ait, savaş ortasında ikisine de puan vermiş olsanız dahi aynı anda aktif olmuyor. İstediğiniz zaman skill tree’de değişiklik yapabiliyorsunuz, dövüşün başında kullandığınız ve sonunda kullandığınız yetenekler bile farklı olabiliyor.

Rengkok City

Oyunun ortasında akışı durdurup yetenek değiştirmek, biraz sekmeye neden olsa da aslında biraz ihtiyacınız olan düşünme süresini de size veriyor. Hikaye biraz daha uzun olsaydı, son seviyelerde çıkan bazı yaratıcı engellerle en az iki bölüm daha tasarlanabilirmiş.

Karşınıza çıkan düşmanları alt edebilmek için, yalnız karakterinizin değil, sizinde gelişmesi gerekiyor. Oyunun başındaki refleks sürelerimle eminim sonundaki refleks sürelerim aynı değildir. Aynı anda kullanabileceğiniz beş farklı yeteneğiniz olabiliyor ve üç-dört farklı düşman sizi çapraz ateşe tutarken hızlı karar vermeniz gerekiyor. Bir çok kez, öldükten sonra aslında şu özelliği kullansam çok rahat bölümü bitirebilirmişim dedim.

Tematik Bütünlük

Makalemi asıl yazma nedenim olan kısma gelelim şimdi. Hayatın ucuzluğu, oyuncunun hayatının ucuzluğu kesinlikle şehrin sokaklarında ve hikayenin satırlarında hissediliyor. Müziği ve konseptleriyle cyberpunk havasını yakalayan oyun atmosferi Rengkok şehriyle süslüyor. Rengkok içinde şöyle bir tur atıp, küçük bir iki görev yapabileceğiniz, bölümler arasındaki ortak mekan olma görevini üstleniyor fakat sonrasında hikayenin devamında gelen yeryüzü ve yeraltı karşılaştırmasını güçlendiren bir unsura dönüşüyor.

HEAVEN adı verilen bir şirketin pisliklerini ortaya çıkarırken, yer altında kurmuş oldukları HELL adlı karanlık üsse sızarken, Rengkok ile aralarındaki zıtlık, mega-şirketlerin yozlaşmasının nasıl da masumlara yansıdığını gösteriyor. Bir ölüm makinesi olarak dans eden insanların, yaşantılarına devam eden vatandaşların yanından geçerken Ruiner dünyasının iki yanını da görmüş oluyorsunuz.

Dediğim gibi Rengkok’da yapabileceğiniz çok şey olmasa da şehrin içinde bulunmak hikayenin önemli bir noktasının altını çiziyor: insanlık ve insanlığın değeri. Habersiz binlerce insan, HEAVEN’in altında ezilmekte ve karşınıza çıkan düşmanlar, oyuncunun kendi karakteri, herkes bir şekilde sistem tarafından mahvedilmiş durumda. Bu görünmez zulmün içerisindeyse amacınız kardeşinizi korkunç bir sondan kurtarmak. Tek müttefikiniz ise sizi hackerların elinden kurtaran gizemli bir bilgisayar dahisi kadın. Olaylar ortaya çıktıkça, aciliyet hissi de artıyor. Aciliyet hissiyle beraber, zorluk da artıyor. Zorluğun artmasıyla, karşınıza çıkan düşmanlar da deforme olmaya başlıyor ve insandan çok makineye benziyorlar.

Asıl karakterin yüzündeki maske, tıpkı Hotline Miami’de olduğu gibi, burada da kendisinin insaniyetini gizlemek üzere tercih edilmiş. Oyunun sonunda da kardeşinize ulaşana kadar karşınıza çıkacak her düşmanın sonu vahşetle son buluyor. Bir noktada, oyundaki düşmanlardan bir tanesi bize “aslında bir farkımız yok, sen ve ben, ikimizde kullanılıyoruz” gibisinden bir konuşma yapıyor. Ve gerçekten öyle, çoğu karakter tıpkı kullanıp, mermileri bittiğinde bir köşeye fırlattığımız silahlar gibi harcanan eşyalardan farklı değil.

Son Söz

Cyberpunk türüne ait fikirlerin ve temaların oyuna tuz gibi serpiştirildiğini görebilirsiniz. Bize yardımcı olan hacker HER mesela ya da bizden bilgi satın almak isteyen Rengkok sokaklarında bizi bekleyen fırsatçı bir haberci. Sapkın inançlar ve günah dolu gece hayatı. Ruiner’ın asıl noktası keşfetme üzerine değil, şiddet üstüne kurulu olduğu için sadece ucundan görebiliyoruz bu detayları, biraz basit kalıyor fakat oynanması amacıyla değil, atmosfer yaratmak amacıyla yerleştirilmiş unsurlar bunlar. Tabii ki gönül isterdi, biraz daha içerik olsaydı Rengkok’da, gerçekten içinde kaybolacağınız bir tecrübe halihazırda oluşmuş zaten.

Eğer zor ve oyuncuya meydan okuyan yapımlardan hoşlanıyorsanız, cyberpunk türünü seviyorsanız Ruiner sizin için biçilmiş kaftan. Indie yapımları ve güzel sanat yönetimi yapılmış oyunları destekliyorsanız, Steam kütüphanenizde yerini almaya hazır. Reikon Games, Polonyalı bir firma, Cyberpunk 2077 ve Hotline Miami ekmeğini yiyor diye düşünmeyin, özellikle sabırlı bir oyuncuysanız size sunacağı çok şey var.

Ve son sözü, oyunun başından sonuna kadar bize destek olan HER’e bırakıyorum.

“If you survive all this, meet me where HEAVEN falls.”

Yorumlar