Şeytanlarıyla, Kartlarıyla, Silahlarıyla Vahşi Batı Meraklılarına: Hard West
Merhaba gölgesinden hızlı silah çekmeye meraklı olanlar. Bu haftaki konuğumuz bizi Vahşi Batı’ya götürecek, sevdiklerimizi korumamız için her şeyi feda etmemizi isteyecek ve işe iblisler karışacak. Corona nedeniyle evde kalmış ve özellikle Vahşi Batı konsepti sevenlerin özenle okuyacağı yazım ile karşınızdayım.
Adın Nedir Yabancı?
Aslında bir isimden fazlası var. Oyunda birbirine kısmen bağlı 8 farklı senaryoda (Eğer DLC olan Scars of Freedom’a sahipseniz.) farklı karakterlerle oynayabiliyorsunuz. Bu karakterlerin genelde çoğunun özelliği benzer; yani aynı silah ve malzemeleri kullanıyor ve benzeri güçlere sahipler. Tavırları ve amaçları açısından fark var.
Yolculuğumuza sevgilimiz ve babamız ile beraber altın arayarak başlıyoruz. Bu noktada oyunun haritasına bakıyor ve nereden, hangi yol ile altın çıkarmak istediğimize karar veriyoruz. Yatırım yaptıkça kazanıyor, alıp verdikçe ekonomiye can veriyoruz. Çok uzun sürmeyen bu kısımda, ekonomik dehamız (!) nedeni ile çok altın kazanıyor ve bazı kişilerin gözüne batıyoruz. Kalleşçe yediğimiz bir saldırı sonrasında da savaş başlıyor.
Öncelikle savaşımızı tur tabanlı olarak veriyoruz. Her kişinin iki aksiyonu var. Genelde aksiyonlar yürüyüp, ateş etmekle geçiyor. Şimdi bilmiyorsanız benden öğrenmiş olun; silahlı çatışmanın ilk kuralı siper almaktır. Oyunun ilk gözüme çarpan ve en sevdiğin noktası siper almadan ortada dolaşan danaların pardon insanların, adeta keklik gibi öldürülmesi. Genelde çok savaş görmemiş, sadece ellerine tabanca/tüfek verilmiş olan kişiler bu hatayı yapıyorlar. Ve tek kurşunla hayatlarına veda ediyorlar. Hangi karakterle oynarsanız oynayın siper almayı unutmayın.
Siperin arkasına kendını atan takım arkadaşlarımız (evet yanınıza “yancı” alabiliyorsunuz) başlıyorlar sizin gösterdiğiniz hedeflere ateş etmeye. Hemen ufak bir eleştiri yapayım belki benim gösterdiklerime değil de kendi istediklerine ateş edip kendileri oynasalar daha iyi olabilirdi ama sizin dediklerinizi harfiyen yerine getirmeyi tercih ediyorlar. Her karakterin belli bir menzilli saldırı yeteneği var, bu yetenek üstünden karşıya sıkıyoruz.
Tabi kişilerin kendileri, kullandıkları silah, bazı eşyalar, uzaklık gibi bir çok etmen, vurma şansımızı iyi yada kötü etkiliyor. Genel olarak bu sistemin gayet akıcı bir şekilde çalıştığını söylemeliyim. Bir anda rakibinizin çok yakınında çıkıp hazırlıksız yakalayarak, tüfek ile tek atışta işi bitirmek gayet güzel ve mümkünlü bir seçenek oluyor. Tersi de geçerli, bizi de söylediğim şekilde bulan düşman, acımıyor. Gerçekçi ve güzel olmuş.
Bazı özel eşyalar ve heykelcikler de bizi çeşitli yollardan desteklerken (Mesela içilen içkinin maksimum canı arttırması?) iksirlerle savaşın ortasında yaralarımızı kapatmak da mümkün. İşte böyle bir oyun Hard West. Vahşi Batı’nın güzel bir yansıtılması olmuş.
Ha, unutmadan, bir de iblisler var.
Vahşi Batıda Vahşi Olmayan İblisler
Filmlerde, oyunlarda ya da kitaplarda bir süredir farklı konseptleri birbirine karıştırmak gibi bir moda oldu. Bu durumdan etkilenen oyun yapımcıları da Vahşi Batıya biraz metafizik ekleyelim demişler. Ancak bunu da öyle bir şekilde yapmışlar ki… Hem başarılı hem başarısız olmuşlar. Bunca senedir oyun oynarım, bu tür bir sistemle çok az karşılaştığımı söyleyebilirim. Kafalar karıştı mı? Güzel. Hemen açıklama geliyor.
Oyunun başlangıcında, oyuna hangi detayların dahil olacağını seçebiliyorsunuz. Örneğin kalıcı hasarları aktif ettiğinizde, dövüş sonlarında hasar almış olan karaktere ekstra ve negatif kısımlar gelebiliyor. Mesela ayağından hasar almış olan karakterin yürüme hızında azalma olması gibi. Oyundaki iblislerin güçleri de aynı şekilde işlemesi sağlanmış; yan oyunda “şeytanlar güç kullansın” derseniz, iblis düşmanlarınız oldukça sıkıntılı olan güçlerini adamlarınıza acımasızca fırlatabiliyorlar. Es kaza bu opsiyonu işaretlemezseniz, iblisler birer “tosuna” dönüşüyorlar.
Yani sadece normal bir kovboydan daha dayanıklı, biraz da iyileşme gücüne sahip varlıklara dönüşüyorlar. Tam olarak neden böyle bir karar alınmış anlayabilmiş değilim, ancak fena da olmamış. Sanırım Vahşi Batı da doğaüstü olan şeyleri bolca veya az görmek isteyen herkese hitap edilmek istenmiş olabilir. Dediğim gibi fena da olmamış. Ancak söz konusu olan bilgiyi bilmezseniz, yani iblislerin güç kullanma olayını onaylamaz ve iblislerden korkmaya çalışırsanız, beklediğinizi elde edemezsiniz. Bu sebeple oyunun başında iyi karar vermek bence önemli.
Biraz Müzik Yaşlı Kulaklarımın Pasını Siler
Oyunun müzikleri ortalama diyelim. Aslında telli çalgılar kullanılmış ve havaya sokmaya yetiyor ancak çeşitlilik pek fazla değil. Seslendirmeler başarılı ama daha fazla olabilirdi. Bu konuda çok bir beklentiniz olmaz ise, sorun yaşamayız, ortak.
Silah efektleri oldukça başarılı. O konuda memnun olduğumu belirtmeliyim. Oyunda asla kadın sesi duymamız (öldürünce gelen çığlıklar hariç) de dikkatimi çekmedi değil. Sanırım seslendirmeler aynı zamanda oyunu tasarlayanlara ya da diğer şrket çalışanlarına yaptırılmış ve şirkette hiç kadın çalışmıyormuş. Bilemedim acaba konuyu bir araştırsak mı?
Almış olabilir. Çünkü oyunda, orta zorluk seviyesinden başladığınızda ölme riskiniz oldukça yüksek. Siper almayan, şansı biten ya da farklı durumlar nedeni ile kötü bir durumda kalan adamlarınıza acımıyorlar. Red Kit’deki yeşil derili tabutçu hemen gelip, ölçü alarak cenazeye hazırlık amacıyla işlemleri başlatıyor. Karşımıza çıkan çok sınırlı sayıda iblisin de konuya katkısı büyük tabi. Yine de oyun, biraz öğrendikten sonra aslında çok zor değil. Sadece düşman turunda ve kendi turunuzda biraz uyanık olmak, kimin nereye gittiğini de hatırlamak lazım. Yine hangi adamınızın hangi silahı kullandığını unutmamak da hayatta kalma şansını arttırıyor.
Klasiklerden Uzak Modern Bir Bakış
Yazımızda sona doğru gelirken oyunun hayal kırıklığına uğratan kısımlarına biraz değineceğim; Vahşi Batı’nın olmazsa olmazı olan tren soygunu ve kızılderililerle olan ilişkiler, oyuna çok çok fazla yansıtılmamış. Evet, oyunda karşılaşıp yardım aldığımız, hatta yanımızda savaşan kızılderililer olsa da, yine de bir kerecik olsun onlarla alanda savaşmak isterdi. Gözünü kan bürümüş biri değilim, ama bir dövüş koysalardı, kendimizi çok daha olayın içinde hissedebilirdi. Tren soygunu olayına hiç girmiyorum, öyle bir şey tamamıyla yok. Bunlar olmadan da oyunun oynanabilirlik seviyesi yüksek olsa da, biraz tadımın kaçtığını söyleyebilirim.
Oyuna biraz daha bir şeyler katmak isteyen ve durdurulmayan oyun yaratıcıları (CreativeForge Games) bir de bizleri kartlarla haşır neşir etmişler. Sonra da sanki bu işten vazgeçmişler? Oyunda ilerledikçe iskambil kağıdı tadında kartlar kazanıyoruz. Bu kartları da istediğimiz takım üyelerine dağıtabiliyoruz. Genelde ana karakterler daha çok kart tutabilirlerken, o kadar da önemli olmayan arkadaşlar daha az karta sahip olabiliyorlar. Onlar için üzülmeyi çabucak bırakıp kartları ayarlamaya geçiyoruz. Kartlar bizlere genelde insan-ötesi güçler veriyor. Daha dayanıklı olmaktan, daha iyi ateş etme kabiliyetleri gibi.
Özellikle bazı kartlar bazı kartlarla çalışmayı sevdikleri için ekstra güçler de verebiliyorlar. Oyuna kesinlikle tat kattığı konusunda bir çok kişi ile hem fikiriz ancak bana sayıları çok tatmin edici gelmedi. Özellikleri fena olmasa da çok mükemmel bir tat kattığını düşünmüyorum. Ek olarak iblissel olaylardan bir haber olan, muhtemelen ölmesi için aldığımız kişilere de bu kartları verip onlara da “haydi aslan, artık sen de iblis oldun, sal ateşi!” diyebiliyoruz. Bu arkadaşlar da doğuştan lanetli yetenekleri kullanma kabiliyetleri oldukları için (yalan) çok normal karşılıyorlar ve hemen kullanmaya başlıyorlar. Es kaza ölürlerse de kartı geri alıyoruz. Hayat bize güzel ve gerçek dışı. Oyun, bu tür güçlere kimin ne tepki verdiğine dair asla bir bilgi vermiyor. Açıkçası kötü olmuş, kaş yaparken biraz göz çıkarmışlar, diyebiliriz.
Son Cümleler Ve Son Hüzün
Oyuna puanım genel olarak ortalama, ortalamanın biraz daha üstü olsa da, bir konuda oyuncuları uyarmalıyım ki, ana senaryonun sonu evlere şenlik. Mutlaka oyuncuların başına gelmiş, “son savaşın o kadar da zor olmaması” sıkıntısı. Hayatımızın amacına gidiyoruz, takımı toplamışız, silahları ve cephaneleri kontrol etmişiz, iyileştirici bitkilerimiz hazır… Derken aslında hiç gerek yokmuş. Yani o kadar kötüydü ki, neredeyse tek kişi giderek, biraz akıllıca hareket ederek, son savaşı rahatlıkla hallettim. Oldukça da epik bir yerdi, hani basit bir çatışma değildi ancak büyük hayal kırıklığıydı. Spoiler olarak vermek istemezdim ama bu da bir gerçek maalesef.
Yazıyı toparlayacak olursak, Hard West özellikle tur tabanlı Vahşi Batı tarzını sevecek kişiler için yapılmış olan bir oyun. Onun haricinde çok başarılı bir strateji ya da çok derin hikayeye sahip değil. Değişik bir tat ama kesinlikle ana yemek değil. Tavsiyem, türün meraklısı değilseniz bir bakabilirseniz. “Vahşi Batı olsun da ne olursa olsun” diyen kişiler için olabilecek bir seçenek. Steam’de 31 Tl’ye bulabilirsiniz.