Undertale – Azimle Dolup Taşıyoruz!
Oyunda o kadar çok ufak tefek gerçek hayatla ilişkilendirile bilinecek şey var ki, en çok hoşuma gidenlerden bir tanesi; Kral Asgore’un sadık bilim adamlarından Dr. Alphys’in Undyne’e olan aşkı ve onunla ilgili yazdığı “fun-fiction” hikayelerin bahsinin geçmesi.
Oyunun ilerleyen noktalarında Underground’ın iç işlerine biraz daha karışıyoruz. Bana sorarsanız, bu kısımlar biraz can sıkıcı olmuş. Hikayenin nereye gittiğini, gideceğini hevesle beklerken aranın bu kadar açılması heves kırıyor. Ancak bu bölümlere kadar fark etmediğim bir şey dikkatimi çekti, belki hikayenin kendisine bu kadar kaptırdığım için fark edememiştim bilemiyorum. Müzikler! Oyunun müzikleri şahane. Hotline Miami’nin müziklerinden sonra bu kadar iyi 8bit müzik duymamıştım.
Oyun içerisindeki bütün parçaları bulmak, dinlemek için şu bağlantıya uğrayınız:
Undertale Soundtrack ListDr. Alphys ile ilk karşılaştığımızda bize daha önce de bahsi geçen canavarların ve insanların dünyasını ayıran bariyeri geçmek için bir insan ruhunun olmasının yeterli olacağını söylüyor. Ancak asansörle geçtiğimiz bir dizi kattan sonra Alphys ile yollarımız ayrılma noktasına geliyor ve bizden gerçeği sakladığını öğreniyoruz. Bariyeri geçmek için tek bir insan ruhu yeterli değil, aynı zamanda bir canavarın da ruhu gerekli. Yani yapmamız gerekenin Kral Asgore’u öldürüp, onun ruhunu kullanmak olduğunu öğreniyoruz. Ve Dr. Alphys de bizi hüzünlü bakışlarını yere çevirerek uğurluyor, Kral Asgore’a doğru bizi götürecek asansörün önünde.
Asansörden indiğimizde her yerin siyah beyaz olduğu bir yere geliyoruz. Binalar var etrafta sanki yüzeye çıkabilmişiz gibi. Uzunca bir yolu kat ettikten sonra, bir ev çıkıyor karşımıza. Tanıdık sanki, renklerden (veya renksizlikten?) biraz nostaljik görünüyor. İçeri giriyoruz, geri dönmenin bir anlamı olmadığı için.
Ve o manzara; Turiel’in evi.
Evde gezerken karşılaştığımız, canını bağışladığımız canavarlar bize bir hikaye anlatıyorlar;
Uzun zaman önce bir insan harabelere düştü. Düşüşünden yaralanmış, birilerinin ona yardım etmesi için seslendi. Çağrısını duyan Kralın oğlu Asriel idi. İnsanı kaleye getirdi.
Canavarlar bize hikayeyi anlatırken evde geziniyoruz tabii ki de. Mutfakta bir adet anahtar buluyoruz. Gezinmeye devam ederken Turiel’in bize tahsis ettiği odamızın önünden geçiyoruz. İçeri girmeden kim durabilir? Ben duramadım, dalıverdim. İki tane hediye paketi duruyordu odada. Birinin içerisinden kalp şeklinde bir madalyon, diğerinden de eski bir hançer buluyorsunuz.
Hikaye anlatılmaya devam ediyor; Zaman içerisinde Asriel ve insan kardeş gibi oldular. Kral ve Kraliçe insan çocuğuna kendi çocuklarıymış gibi davrandı. Underground umutla doluydu. Sonra bir gün, insan oldukça hastalandı…
Bulduğumuz anahtarla aşağıya inmemizi engelleyen zinciri açıyoruz ve yolculuğumuza devam ediyoruz;
Hasta insanın tek bir dileği vardı; köyündeki çiçekleri tekrar görmek. Ancak bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Sonraki gün, sonraki gün… İnsan, öldü. Asriel ıstırabıyla yıkılmış, insanın ruhunu özümsedi ve inanılmaz güçlü bir yaratığa dönüştü. İnsanın ruhu ile birlikte, Asriel bariyeri geçti. İnsanın vücudunu gün batımına doğru taşıdı, insanların köyüne geri götürdü onu. Asriel köyün merkezine ulaştı. Orada altın çiçeklerden yapılmış bir yatak buldu ve insanı oraya yatırdı.
Birden köyden çığlıklar yükselmeye başladı. Köylüler Asriel’i insanın bedenini taşırken görmüş ve onu öldürdüğünü düşünmüşlerdi. İnsanlar ona sahip oldukları her şey ile saldırdılar. Darbe üstüne darbe alıyordu. Asriel bütün insanları yok edebilecek güce de sahipti oysaki. Ancak… Karşı koymadı. İnsanı sımsıkı tuttu, gülümsedi ve yürüyerek oradan uzaklaştı.
Yaralı, Asriel yurduna tökezleye tökezleye döndü. Kaleye girdi ve olduğu yere çöküverdi ve toz olup bütün bahçeye yayıldı. Krallık bütün umudunu yitirdi. Kral ve Kraliçe bir gecede iki çocuğunu da kaybetmişti. İnsanlar bir kere daha bizden her şeyi söküp almışlardı.
O günden sonra Kral, canavarların çilesine bir son vermeye karar verdi. Buraya düşen her insan ölmeliydi. Yeterli miktarda ruhla bariyeri sonsuza kadar yok edebilirdik. Artık o kadar da imkansız değil, Kral Asgore bize tekrar umut verecek, bizi kurtaracak!
Senin de gülümsemen gerek. Heyecanla dolup taşmıyor musun? Mutlu değil misin?
Özgür kalacaksın.