Warhammer 40K: Inquisitor Martyr – Uzayda Geçen Diablo 3!

Warhammer 40K evreni, şüphesiz ki hikayelerini öğrendiğiniz zaman insanı büyüleyen bir atmosfere sahip. Sitemizde bulabileceğiniz pek çok yazı ile girizgahı yapılmış olan 40K evreni, sonu gelmez ve devasa savaşlarının yanı sıra distopik, ürkütücü havasıyla da benim şahsi favorilerim içindedir.

40K evreni, temelde minyatür bazlı savaş oyunu olsa da onların dışında sayısız romana, çizgi romana, kutu oyunlarına hatta bir yarı profesyonel animasyon filme sahiptir. Fakat her nedense, Dawn of War serisi dışında çok fazla iyi bilgisayar oyunu sunamamıştır. Bunun nedenleri de malum, ürünün lisansı pek çok kişiye satıldığı için piyasada çok fazla 40K oyunu var ancak bunların büyük kısmının kaliteleri tartışılır vaziyette. 20 yıldır oyun piyasasını silip süpüren Starcraft serisinin, 40K evreninden esinlendiğini gördüğünüz zaman ise harcanan potansiyelin önemini daha iyi anlıyorsunuz.

Dawn of War oyunları ve ek paketleri ise, Warcraft 3 benzeri hero bazlı real time strateji oyunlarıdır. Tabi ki bir “savaş evreni” olarak 40K da sürüyle birim inşa etmek, bir yerleri yıkmak ya da ele geçirmek keyifli olsa da çoğu oyuncu Dawn of War serisinin esas güçlü yanının herolar olduğu düşünüyordu.

Hal vaziyet böyle olunca, Diablo türü diye de bilinen hack’n slash türü bir rol yapma oyununun gelmesi kaçınılmazdı. Neocore Games, Warhammer 40K: Inquisitor Martyr’ı duyurduğundan bu yana haberlerini takip ettiğim oyunun Xbox One versiyonu biraz gecikse de (Steam’e çok daha önce düştü) satışa sunulduğu gibi aldım ve oynamaya başladım.

Tür ve Mekanikler

Warhammer 40K: Inquisitor Martyr’nin bir hack’n slash yani action RPG olduğunu söylemiştim. Bu haliyle oyun, Diablo 3 ile ciddi benzerlikler gösteriyor. Genel anlamda kontroller basit, her karakterin 8 tane yapabileceği aksiyon (bomba atmaktan kendi skill’lerine kadar) var.

Burn the heretic, kill the mutant, purge the unclean!!!

Fakat bu noktada çok temel bir fark var. Karakterin esas gücünü power level belirliyor. Power level ise karakter level’ının yanı sıra item level’ını da baz alıyor. Yani karakteriniz level atlamadan da item’ları değiştirdiğiniz takdirde gücünüz yükselebiliyor.

Ayrıca karakterlerin aktif skill’lerinin büyük kısmı ekipmanlardan geliyor. Örneğin sniper tüfekleri kullanırken tek düşmana yüksek vuran atış modları kazanıyor, shotgun benzeri silahlar ile belirli alana dağılan saldırılarda daha iyi oluyorsunuz. Bu şekilde pek çok farklı silah türü var, bazıları da temelde aynı işlem için olsalar da türleri farklı.

Örneğin needle türündeki sniper tüfekleri damage over time (dot) türünde hasar verebiliyor. Ya da ikisi de çift elli olan büyük kılıçlar ile büyük baltaların saldırı çeşitleri arasında farklar ortaya çıkabiliyor. Bunların dışında yeni ekipmanlar üretme ya da olanlara seviye atlatma imkanınız da mevcut. Bu durum da karakteri istediğiniz yönde optimize etmenizi sağlıyor.

Karakterler

Warhammer 40K: Inquisitor Martyr’de üç sınıf mevcut. Bunlar Crusader, Assassin ve Psyker. Üçünün de kendi içinde üçer tane sub-class’ı bulunuyor ve çeşitlilik toplamda dokuza yükseliyor.

Standart olarak bu sub-class’ların mantığı aynı. Bir tane menzilli hasar, bir tane alan etkili, bir tane de yakın dövüş türünde oynanışları var. Fakat sub-class seçimi sadece oyunun başında işe yarıyor. Sonrasında karakter optimizasyonu büyük ölçüde item’lara bağlı olduğu için oyunun başında seçtiğiniz türden başka yöne ilerlemiş olabiliyorsunuz.

Crusader, temelde çoğu oyundaki fighter türünün eşdeğeri. Doğal olarak yakın dövüşe daha uygun olsa da diğer türleri de destekliyor. En dayanıklı sınıf olduğunu da mutlaka eklemek gerekiyor.

Assault – Kılıç kalkan türünde, yani daha dayanıklı bir oynanış için ideal. Oyuna jump pack veren armor ile başlıyor ki bu da en eğlenceli armor özelliklerinden birisidir.

Tactical – Uzak mesafeden hasar için ideal olan bu tür, hazır turret’lar inşa edebiliyor. Turret’lar doğru yerde kullanıldığı zaman büyük fark yaratıyor.

Heavy Gunner – Missile launcher ile desteklenen bu tür ise shotgun türü alan etkili orta mesafeli saldırılar için ideal.

Bir Space Marine olmasa da Crusader’ın görsel yönü oldukça etkileyici.

Assassin, diğer oyunlardaki rogue türü karakterlere benziyor. Daha hareketli, daha yüksek hasar potansiyelli ancak görece olarak daha kırılgan bir sınıf olarak karşımıza geliyor.

Infiltrator – Çift elde kılıç ya da bir tane büyük kılıçla başlayan, hızlı ve yüksek hasarlı bir oynanışa sahip. Stealth özelliği veren bir armor giyiyor.

Sniper – Adı üzerinde, menzilli ve yüksek hasara dayanıklı olan bu sub-class, özellikle boss’lara karşı çok etkili. Kendi holografik benzerlerini oluşturup düşmana hedef şaşırtan bir zırhı var.

Eradicator – Orta-uzak mesafede, shotgun ya da laser silahları ile kuşanan bu versiyonda ise hız artışı veren bir suit mevcut.

Topuklu ayakkabı konusunu görmezden gelirseniz, Assassin sınıfı cool terimini sonuna kadar karşılıyor.

Psyker, temelde çoğu oyundaki büyücü türü karakterlerin benzeri olsa da 40K evreninin yapısı nedeni ile orjinal bir oynanışa sahip. Eğer psyker yeteneklerini (haydi büyüler diyelim) daha çok kullanırsanız warp heat denen bir çeşit sorun yaşıyorsunuz. Warp heat kritik eşiği geçince de her büyü yapışınızda, kaotik olarak bazı etkiler ortaya çıkıyor ve oyunun başlarında bunların büyük kısmı size zarar verecek şeyler oluyor. İlerleyen safhalarda oyun türünüze göre warp heat’i düşük tutabilir ya da yükselse de daha az zarar verecek türde oyun (silahlar ile saldırmak gibi) sergileyebilirsiniz. Ayrıca kendi büyülerini bir şekilde kişiselleştirme ve farklı kullanımlarını ortaya çıkarma şansı da var. Bu yüzden oyundaki en eğlenceli ve dikkat isteyen oynanışlardan birine sahip. Doğal olarak iyi optimize edildiğinde de en kuvvetli karakter olabiliyor.

Empyreanist – Force staff ve bir çeşit force field üzerine kurulu bu sub-class tabiri caiz ise düz büyücü türünde oluyor. Psyker yeteneklerini daha çok kullanacak olanlar için ideal.

Aetherwalker – Force sword ve force rod ile destekli bu versiyon, biraz daha yakın dövüş ağırlıklı. Ayrıca void shield isimli bir özellik veren armor ile başlıyor.

Scryer – Bolt pistol ve force rod ile giden bu sınıf, hem silahlardan hem de yeteneklerden güç alıyor. Ayrıca zırhında teleport benzeri bir çeşit geçiş özelliği bulunuyor.

Psyker, görsel olarak (bana göre) diğerlerinden daha zayıf olsa da oynanış üstünlüğü ile farkı kapatıp öne geçiyor.

Atmosfer ve Hikaye

Oyunun atmosferi, 40K oyunlarının çoğunda olduğu gibi hem sert hem de karanlık. Fakat bir Action-RPG için oldukça fazla detaylı bilgi var ki bu da en harika yönlerinden biri. İsterseniz çabuk geçebileceğiniz ancak isterseniz dinleyip okuyabileceğiniz pek çok hikaye detayı oyunda kendine yer bulmuş. Bunlar da sıfır oyuncuya bile 40K evrenini iyi bir şekilde tanıtmaya yarıyor.

Haritalar, bazen birbirine benzese de gezegen yüzeylerinden, terk edilmiş dev uzay manastırlarına, buzul yüzeylerden, bir şekilde infest olmuş gemilere kadar farklı arka plan seçenekleri var. Hepsi de oyunun atmosferine harika bir katkı yapıyor.

Düşmanların ya da oyuncunun cover yapıp siper savaşına girme seçeneği de mevcut.

Temelde hikayenin ve quest’lerin ilerleme şekli lineer değil. Her quest’in içindeki parçaların belli bir zorluk seviyesi var. Yazının başlarında da anlattığım power level’ınız uyuyor ise o quest’e rahatça gidebilirsiniz. Uymuyor ise o sırada olan yan quest’lerden birini alıp, kendinizi biraz daha geliştirebilirsiniz. Bekleyen yan quest yoksa da oyunda sürüyle gezegen, sistem ve farklı  görev var. Hatta  bunlar bir çeşit algoritma üzerinden ilerlediği için, mutlaka yenileri karşınıza çıkıyor.

Fakat bunun da bir eksi yönü var. Oyunun end game kısmı biraz zayıf. En son quest’i yaptığınız zaman bile hikaye devam ediyor. Esasında bir noktada bu durum çok sevdiğim bir şeydir. Fakat sonrasında oyunun devam etmesi, temelde bir yere varamamanıza neden oluyor. Yine benzer quest’leri yapmaya devam edebiliyorsunuz. Tabi parasını verir DLC alırsanız belirli bir seviyenin üstündeki yeni bir sektör açılıyor vs. Fakat şahsen ben o seviyeden sonra oynamak için yeterli motivasyonu bulamadım.

Uzay haritası ve farklı sektör/sistem/gezegen olayı, oyunun en beğendiğim yönlerinden.

Kişisel olarak yorumlamak gerekirse; Assassin (sniper türünü oynadım),  bosslarda harika olsa da beni sürekli gruplar halinde gelen düşmanlara karşı yordu. Belki sniper dışında tür oynasaydım biraz daha uzun soluklu olabilirdi. Crusader ise melee yani Assault olarak oynadım. Hem büyük hem de grup düşmanlara karşı etkili olsa da her düşmanı melee olarak takip etmek bazen yorucu olabiliyor. Fakat Psyker’ın oynanışı gerçekten çok daha keyifli, netteki çoğu yorumda da bunu destekler argümanlar görebilirsiniz. Psyker yeteneklerini kendinize göre modifiye edebilmeniz, diğer sınıfların sahip olmadığı bir ayrıcalık. Açıkçası bunu bir şekilde diğer sınıflara da uygulamamak için hiç bir neden yok. Yani Sniper ile de level 30 civarına geldim ama hep benzer taktikleri kullanırken, Psyker’da (Empreanist denedim) oynayışım sürekli değişti ve bu da oyuna karşı olan ilgimin dinamik kalmasına neden oldu.

Yine de oynanış kolaylığı, farklı sınıf seçenekleri, harika 40K evreni ile Warhammer 40K: Inquisitor Martyr, oynamaya değen bir oyun. Piyasadaki türdeşlerinin büyük kısmının da bilimkurgu değil de fantastik kurgu olduğunu düşünürseniz, temelde kendi içinde eşsiz olarak kabul edilebilir. (bire bir eşdeğeri olmayan bazı oyunlar var, Bastion gibi) Bu yüzden, türü ya da 40K evrenini sevenlerin mutlaka göz atmaları gereken bir oyun. Dawn of War serisi ile birlikte, şimdiye kadar çıkan en iyi 40K seçeneklerinden biri olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Yorumlar