Acuzeler, Orman İblisleri, Hayaletler Ve Geralt! – The Witcher: Camlar Konağı

Yazılarımı takip edenler benim nasıl bir Witcher hayranı olduğumu biliyorlardır. Bilmeyenler için bir kere daha söyleyeyim; ben bu karakterin, dünyasının ve oyunlarının hastasıyım. Çok ince düşünülerek ve birçok kültürden belli başlı mitleri ustalıkla harmanlayarak yaratılmış bir dünya, Geralt’ın dünyası. Şimdi size elimden geldiğince spoiler vermeden bir inceleme yapmaya çalışacağım. Çünkü siz de benim gibi kitap, oyun derken Geralt yetmezliğine girebilirsiniz. Bakalım Rivialı Geralt’ın kuşe kağıttaki maceraları nasıl?

Bir Ormancı ve Bir Cadıeril Karşılaşırsa

Evet yanlış okumadınız, çeviride Witcher’ın karşılığı “Cadıeril”  olmuş. Neden böyle bir karşılığı olmuş inanın bilmiyorum fikir danıştığım birkaç arkadaşım da fikir üretemedi. Her neyse, Hikayemiz Jakop ve Geralt’ın ormanda karşılaşması ile başlıyor.

the-witcher-house-of-glass-1

Geralt üç gün aralıksız olarak Roach ile birlikte yol yapınca haliyle yorgun ve bitkin düşmüş durumda Jakop’a ateşini paylaşıp paylaşamayacağını soruyor ve karşılığında şarabını paylaşmayı öneriyor. Jakop da uzun süredir yolda olduğu için ve yalnızlıktan sıkılmaya başladığı için “Cadıeril” in teklifini seve seve kabul ediyor. Bu hikayede Geralt hiç kimseye davranmadığı kadar cömert davranıyor Jakop’a. Onunla arkadaş oluyor. Evet yanlış okumadınız Rivialı Geralt’ın bu romanda insancıl tarafını görüyorsunuz. O “naturel” anti kahraman Geralt nasıl oluyorsa Jakop’a perdelerini indiriyor. Jakop ise bir garip avcı hayat yolunda; karısını kaybetmiş, hüzünlü ve yaralı bir avcı. Sevgili biricik karısını vampirlere kaptıran Jakop, sonrasında fark ediyor ki sevdiceği kendisini takip edip duruyor. Ne konuşuyor, ne yaklaşıyor sadece Jakop’ı takip edip sevgisini uzaktan gösteriyor ve tam kafayı yeme sınırındayken Geralt ile karşılaşıyor. Geralt ne de olsa bir “cadıeril”  ve bu işlerin çaresi onda!

d

Yolları biraz şans ve biraz şeytani büyülerle bir ormanın kalbindeki “Camlar Konağı’na” düşüyor. Çizgi romanı okurken camlar konağı bana Rose Red’i hatırlattı.  Zira bu konak da Rose Red gibi kafasına göre büyüyor, içinde büyüyü ve hayaletleri hapsediyor. Hatta konakta yaşayan ve Geralt’a aşık olan bir succubuss bile var. Ama heyecanlanmayın; zira oyunlarda cömertçe bizi ödüllendiren CD PROJEKT RED çizgi romanda işi biraz sıkıya almış. Ee malum çizgi romanın satması lazım.

Hikayede sürekli bir ters köşe durumu var. Olay çözüldü diyorsunuz ama bir türlü çözülemiyor. Sonra romanın son yirmi sayfası sizi hayretler içinde bırakıyor.

b

Gelelim ufak anekdotlara: Paul Tobin’in kaleme aldığı hikayenin çizimlerini Joe Querio yapmış. Çizimler oldukta başarılı ki zaten zat-ı muhterem bu çizgi roman ile ödül almış. Fakat beni rahatsız eden tek şey ne Jakop’ın ne de Geralt’ın yüzlerini ve kendilerini detaylı olarak göremememdir. Querio üstad biraz karakterde detayı az bırakıp genel plana çalışan bir çizer belli ki. Romanın tercümesinin güzelliğinden bahsettik JBC, CD PROJEKT RED’e bu çeviriyi onaylatıp öyle bastırmış çizgi romanı. Ufak bir gözlem de benden; oyunu oynayanlar Camlar Konağı’nı “Tower In The Ghost” görevi ile çok bağdaştıracaklar.

Son olarak Fiyatı 20 Türk Lirası olan kitap gördüğünüz üzere uygun fiyatıyla da dikkat çekiyor. Bize de JBC’ye buradan teşekkür etmek düşüyor.

Yorumlar