Age of Ultron – Mutfak Robotunun Kaçınılmaz İsyanı

Brian Michael Bendis’in yazıp Bryan Hitch, Brandon Peteroson, Carlos Pacheco, Alex Maleev gibi isimlerin çizerliğini yaptığı Marvel Comics’in kült eserlerinden sayılan ve Marvel’in sinematik evrenine de uyarlanan Age of Ultron, ülkemizde Gerekli Şeyler yayıncılık tarafından raflara sunuldu. Çizgi romanın  çevirisini Egemen Görçek üstlenirken, editörlüğünü  Burç Üner üstleniyor. Bu güzide çizgi romanı dilimize çevirip biz geeklere ulaştırdıkları için hepsine buradan ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İnceleme kısmına geçmeden önce yazının çizgi romanı okumayanlar için SPOILER barındırdığını belirtmeliyim.

“İnsanlığın zamanı sona erdi. Ultron çağı geldi. İtaat et ya da yok ol!”

Bir çok kişi yapay zeka konseptine Hollywood filmlerinden alışık olsa da bunu bir çizgi romanda, popüler kültüre yön veren süper kahramanlarla birlikte görmek bana göre güzel ve bir o kadar ilginç bir tecrübeydi. Bir yanda evrimin beklenen bir sonraki halkası olan yapay zeka kavramı, diğer yanda zamanda yolculuk kavramı. Bilimkurgunun iki ana damarını da bünyesinde barındıran bir çizgi roman olmuş Age of Ultron. Bu yönüyle klasik bir Avengers öyküsü olmaktan çıkıp bilimkurgu sevenleri tatmin edebilecek bir yapıya bürünmüş.

Genel olarak Marvel’ın Avengers çizgi romanlarını beğenmeyen birisiyim. Daha doğrusu “team-up” tarzı hikayelerin yeterli derinliğe ulaşamadığını ve okura kuru aksiyon sunmaktan öteye gidemediğini düşünüyorum. Avengers’ın bu tarzdaki hikayeleri Justice League hikayelerine göre daha kalabalık olduğundan daha az ilgimi çekiyor. Tabi hem Avengers için hem de Justice League için istisnalar mevcut olmakla birlikte tüm bunlar birer subjektif görüş olduğundan katılmayabilirsiniz. Yani benim iyi bir çizgi romandan beklentim kuru aksiyona dayalı olmayan, karakterleri elinden geldiğince derinlemesine ele almaya çalışan, onların motivasyonlarını ve duygu değişimlerini bana hissettirebilen bir hikayeye sahip olmasıdır.

Age of Ultron hikayesinde kalabalık bir kadro barındırıyor olsa da bunları yapabilen bir çizgi roman olmuştu. Dolayısı ile benim son derece severek ve eğlenerek okuduğum bir çizgi roman oldu. Zaten günün birinde mutfak robotlarının isyana kalkışacağı ön görüsüne ihtimal veren birisi olarak, yapay zeka konseptinin temel alındığı bir çizgi romanı okumaktan elbette zevk alacaktım. Fakat objektif bir şekilde bakan herkes için Age of Ultron okuması zevkli, hikayesi güzel bir eser olmayı başarmıştır diye tahmin ediyorum.

Çizgi roman iki farklı Marvel dünyasında geçiyor. İlki Ultron’un insanlığı yok ettiği alternatif gelecek olan Earth-61112, diğeri ise Tony Stark rejiminin olduğu alternatif zaman çizgisi olan Earth-26111. Earth-61112’da Ultron‘un dünyayı ele geçirdiği, süper kahramanları teker teker avladığı, insan ırkını yer yüzünün yeni primatları haline getirdiği bir hikaye var karşımızda. Yeryüzünün kudretli kahramanları ya ölüdür ya da savaşamayacak kadar yorgun ve ümitsizdir. Hikayemiz bu tarz umutsuz bir dünya ile açılış yapıyor. Ardından geriye kalan kahramanlarımız dünyayı yöneten Ultron’u yok etmek için bir ekip kurup yola çıkıyor. Fakat Wolverine bu hiç boş durur mu? O da Susan Richards ile birlikte fırsattan istifade geçmişe gidip Ultron’un yaratılmasını engellemeye çalışıyor. Düz mantık yapıyor bir nevi.

Ardından Wolverine ve Susan Richards tekrar geleceğe döndüklerinde Ultron’un olmadığı bir dünya ile karşılaşıyor ama bu dünya hiç de bekledikleri gibi değildir. Tony Stark‘ın dikta rejimi altında yönetilen defalarca istilaya uğramış bitik bir dünya olan Earth-26111 vardır karşılarında. Geçmişe yaptıkları müdahale  bir çok  savaşın sonucunu etkilemiş ve tüm bu değişim Tony Stark’ın dönüşmesine sebep olmuştur. Stark’ın elinden kaçan Wolverine tekrar geçmişe gidip kendi eski versiyonunu durdurmaya ve Ultron’u yenmek için daha farklı bir strateji bulmaya çalışıyor.  Ayrıca bu hikayede karşımıza çıkan Morgana le Fay karakteri ilk defa Age of Ultron çizgi romanında, Earth-26111’de gözükmüştür. Eğer bu farklı evren olayları kafanızı karıştırdıysa ya da Marvel’ın çokluevrenleri hakkında daha detaylı bilgi edinmek istiyorsanız diye aşağıya bu konu hakkında yazdığımız güzel bir yazıyı bırakıyorum:

Marvel Çokluevren Dosyası

Buraya kadar güzel fakat üzülerek belirtmek zorundayım ki Age of Ultron adına aldanıp alanları hayal kırıklığına uğratacak bir hikayeye sahip. Bunun sebebi hikayenin kötü olması değil. Hikayenin Ultron kısmının çok az olması. Yani Ultron’un gövde gösterisi yapıp meydan muharebelerine girmesini bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacak. Çünkü Ultron’un kendisi ve hikayesi bir arka plan olarak kullanılmış çizgi romanda. Ana karakter olarak Wolverine ve Susan Richards’ı göstersek haksız sayılmayız. Çünkü olayların merkezinde Ultron’un aksine onlar var. Bu bitirim ikilinin yaptığı yersiz zamanda yolculuklar Marvel evreninde uzay-zaman süreliliğine büyük zarar verdiğinden bu event aslında gelecek için bir çok yeni hikayenin başlangıç noktası olacak gibi duruyor. Çizgi romanın sonuna konulan alternatif evrenlere ait epilog’dan evrenlerin çakışmaya başladığını görüyoruz.

Karakterler

Çizgi romanın hikayesi üç aşağı beş bu şekilde. Hikayeyi güzel kılan aslında hikayenin kendisinden ziyade karakterler ve onların iç-dış çatışmaları. Bunu en belirgin olarak Wolverine ve Susan Richards üzerinden görüyoruz. Susan Richards “Bir anne evlatlarını kurtarmak için ne kadar ileri gider?” sorusuna verdiği kararlar ile cevap veriyor hikaye boyunca. Wolverine ile birlikte en büyük karakter gelişimi gösteren kahramanlardan birisi oluyor. Zaten Marvel karakterlerinin sevilmesinin bence en temel sebebi de bu, insancıl olmaları. Güçleri ne olursa olsun, dünyayı kaç kez kurtarırsa kurtarsın bir Marvel karakteri her zaman halktan biri olduğunu okuruna gösterebilmiştir.

Bunun sebebi ise karakterlerin karşılaştıkları sorunların çoğunlukla gündelik hayatla bağlantılı olması ve karakterlerin bu sorunu aşmak için aldığı kararlar ve geliştirdikleri savunma mekanizmaları. Luke Cage ırkçılığı, Spider-Man liseli bir gencin hayatını gözler önüne serdi hikayelerinde. Captain America modern hayatın içine hapsolmuş bireyin yalnızlığını, Tony Stark ise bu bireyin hayalini kurduğu konumu (para, zeka, şöhret)  resmetti okurlarına.  Age of Ultron karakterlerine bu tarz bir yaklaşımı Civil War kadar olmasa da iyi entegre edebilmiş bir hikayeye sahip. Ve bunu içinde barındırdığı bilim kurgu atmosferini dağıtmadan yapıyor.  Yani karakterlerin motivasyonları, olaylara verdikleri tepkiler, gösterdikleri karakter gelişimleri ve olayların oturtulduğu mantıksal düzlem son derece iyi düşünülüp hikayeye aktarılmış. Bu sebeple Age of Ultron benim için favori Avengers hikayelerim arasına girmiş bulunmakta.

Çizimler

Hikaye örgüsü ve karakterleri işleyişi konusunda geçer not alan Age of Ultron ne yazık ki aynı başarıyı çizimlerde gösteremiyor. Bunda şüphesiz çizer değiştirmesinin etkisi var. Siluet çizimler genel olarak tatmin edici olsa da ne yazık ki detaylara gerekli özen gösterilmediği için orta seviye bir görsellik karşılıyor okuru. Bir çizgi romanın görsel akışını oluşturan en temel ögelerden birisi olan paneller ise son derece yoruyor okuru. Çünkü alışıla gelmişin aksine sayfalar içerisinde yukarıdan aşağı gitmek yerine sıklıkla yan sayfayı da işin içerisine dahil edip yatay bir süreklilik işliyor. Yani çizgi romanın sol sayfasında başlayan bir panel sağ sayfasından devam ediyor ardından tekrar sol sayfaya geri döndürüyor sizi. Bu hem okumayı zorlaştırıyor hem de çizgi romanı dijital okumak yerine basılı okuduğumuzdan dolayı bazı detayların baskı hattında kaybolmasına sebep oluyor. Tüm bunlar bir araya gelince Age of Ultron görsel tasarım olarak benim beklentimi karşılayamayan bir çizgi roman oldu.

Yorumlar