Ağızların Tadı Kaçtı! Chew: Yaygın Aroma

Donut ile ilgili de olabilecek en kötü şey, ekşi krema veya bayat hamur olurdu sanırım. Ancak konu Chew olunca kendinizi hazırlayın: bu çizgi romanda karşılaşabileceğiniz en masum şey bayatlık veya ufak bir bozuk süt vakası.

Çevrenizdeki Amerikan filmi manyaklarının ve bu klişeye yol yapmış benim aksime, John Layman’ın yemek ve polisiye arasında kurduğu bağlantı oldukça farklı. Bu da bizi, Sibopati’den muzdarip olan baş karakterimiz Tony Chu’ya götürüyor. Bir sibopatik olmak, (orijinal seride de cibopathic olarak geçen uydurma bir terim) herhangi bir besin maddesini tadınca bu besinle ilgili oldukça canlı bir takım halüsinasyonlar görmek anlamına geliyor. Bu durumun neden oldukça can sıkabileceğini hayalinizde canlandıramıyorsanız, bir fast food belgeseli izlemeniz yeterli.

Sadece pancara karşı dayanıklılığı olan (çem)Chu(k) ise, en azından yeteneğinin keşfedilmesi ile Gıda İşleri Dairesi’nde (GİD) bir dedektif konumuna yükseltiliyor da bu garip gücü bir işlev buluyor. Ancak yediği hamburgeri midesinde zor tutan Chu, cinayetleri çözmek adına sen de çürük parmak, ben diyeyim ölmüş köpek etinden oluşan ilginç bir diyetle karşı karşıya kalıyor.

chew-3

Bu paragrafla birlikte hali hazırda ilk cildi okumuş takipçilerimizi de aramıza alıyor ve kaldığımız yerden devam ediyoruz. Güzel ayrıntıları verip işin heyecanını kaçırmak istemediğimden, gidişattaki teorik bazı yeniliklerden bahsedeceğim. Bildiğiniz üzere ilk ciltten Yaygın Aroma’ya kadarki kısımda, 3 adet sibopatik ile bir sabokatibeden bahsedilmişti.

Sibopatik: Bir şey yendiğinde transa geçip yenilen şeyin geçmişini görme hali.

Sabokatip/katibe: Tadı nasıl olursa olsun, besin maddelerini mükemmel gerçeklilikte tanımlayabilen kişi. Bu gerçeklik okuyanın ya da dinleyenin tasvir edilen besinin gerçekten tadını almasına sebep oluyor (dikkatli olun, bu kişi her zaman bir leziz bir ziyafeti tasvir etmeyebilir).

Yaygın Aroma’da ise bir yeni yetenekle daha tanışıyoruz.

Siboozan: Yaptığı yemekler aracılığıyla iletişim kurabilen kişi. Shakespeare’in bir kitabını veya trajik bir operayı yemeğe çevirebilir. Yemekleri tadan kişilerin gülmekten katıldığı veya gözyaşlarına boğuldukları söyleniyor.

chew-4

Gördüğünüz gibi şimdiye kadar tanıştığımız tüm bu özel güçlere bakarsak, en talihsizi yine bizim pancar bağımlısı Chu oluyor. Birinci cildi okumamış olanlar bu paragrafın sonuna kadar gözlerini kapayabilir, benim hali hazırda ikinci cilde kadar gelmiş olan okuyuculara minik bir haberim var. Tavuk yasağını, bu yasaktan doğan devasa karaborsa pazarını ve arkasında dönen işleri hatırlarsınız (Chu’nun çok daha eğlenceli ve havalı kardeşi Chow’a da selamlar). İkinci cilt, yepyeni bir rekabete gözlerimizi açıyor. Ne menem bir olay olduğunu sizlere cildin kendisi anlatsın, ben adını söylemekle yetineyim. Gallus Spadillo, yani Gallsadudu. Yine oldukça harika bir çeviri seçimi olmuş.

İğrenç besinler -ve bunların yendiği iğrenç manzaralar- hikayede şaşırtıcı dönüşler, heyecanlı ve merakınızın sınırlarını zorlayacak bir dedektiflik hikayesi, amacı, ne idüğü belirsiz karakterleriyle Chew’un özeti bu şekilde. Heyecanlı serilerden hoşlananlar kaçırmamalı. Şubat ayında hikaye ara verecek, dolayısıyla yeni başlayıp yetişmek isteyenler için de en uygun zaman.

Benim gibi çeviri çekincesine sahip olanlara da güvenceyi veriyorum, çok rahat takip edilebilir. Koleksiyonerler için de yabancı baskıların aksine oldukça cep dostu.

Chew: Yaygın Aroma, midesi sağlam olanlara şiddetle tavsiye edilir! Yemek yerken okumamanız dileğiyle..

Yorumlar