“Balık Tutma Dersi” veya Kapitalist Sisteme “Çok Akıl Verme Sonra Sende Kalmaz” Mesajı

Heinrich Böll’ün Emile Bravo çizgisiyle çizgi romanda hayat bulan “Balık Tutma Dersi” (Anekdote zur Senkung der Arbeitsmoral – Der Kluge Fisher) adlı öyküsü 2014 yılında Desen Yayınlarınca basıldı ama gördüğüm o ki; ben dahil çok kişi bu eşsiz eserin farkına varamadık. Veya ben vardım sıra sizlerde…

Eminim büyük bilge Konfüçyüs “Bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret” sözünü dile getirirken aklında kapitalist olmayı öğütlemek yoktu. Hem zaten bilge de her fani gibi bu dünyayı ziyaret edip göçenler arasında yer almış olsa da, parasıyla kısa süreli efendi konumuna yükselen, kendisine hizmet edildiği için kendini dev aynasında gören ve parasıyla efendilik ederken parasını ödeyerek onlara hükmettiğini sandığı tarihi doku, hizmet, kültür ve insanlardan üstün olduğu sanrısına kapılan bir “turist” hiç değildi. Haliyle de kapitalist olmayı öğütlemesi de mümkün değildi.

Heinrich Böll basit bir hikayeyle kapitalizmin resmini çizmiş “Balık Tutma Dersi” öyküsünde. Bunu da bir balıkçıyla turistin ilişkisi üzerinden yapmış.
Öykünün girişinde kayığında huzurla uyuyan bir balıkçının bir turistin onun fotoğrafını çekmek için kullandığı makinenin sesinden uyanışına tanık oluyoruz. Sonra da meraklı turistin “gelişmesi” ve “zenginleşmesi” için balıkçıya sunduğu önerilere.

balık1

Böll burada son derece akıllıca bir metafor kullanarak, turistin temsil ettiği şeyleri sıralamış. Nedir turist? Nasıl turist olunur? Turist ne işe yarar ve yapar?

Turist dediğimiz kişi, turist olmadan önce basit bir çalışandır. Yılın büyük bir bölümünü ölümüne çalışarak geçiren kişidir. Ancak bu kişinin yaşadığı ülke gelişmiş bir ülkedir ve çalışma koşulları rahattır. Ayrıca kenara para atabilecek kadar kazanabilmektedir. Sonra bu kişi yılın belli dönemlerinde tatile çıkabilmektedir. Biriktirdiği parayla kendisine tatil kıyafetleri alır, bir fotoğraf makinesi-kamera edinir, programlı bir seyahat planlar ve zamanı geldiğinde de canının istediği memleketlere giderek gezer, tozar, yer, içer bir süreliğine gittiği yerlerdeki kültürü kiralar, kendisine hizmet ettirir ve ziyaret ettiği her yerin fotoğrafını/filmini çekerek geri evine döner.

Peki ziyaret edilen turistik ülkeler/bölgeler nerelerdir? Bu bölgeler neden turist çeker? Burada insanlar neden daha başka işlerle meşgul olmaz da ziyaretçilere hizmeti tercih ederler?

balık2

Yanılmıyorsam Avrupa ve ABD dışında kalan dünyanın neredeyse tamamı gelişmekte, az gelişmiş veya gelişmemiş ülkelerden oluşmaktadır. Bu ülkeler gerek yer altı madenleri, gerek yer üstü ürünleri, gerekse tüketim gücüyle her şekilde bu iki ağanın hizmetinde bulunmaktadır. Bir de yine yanılmıyorsam bu ikisi dışında kalanlar aynı zamanda tatil, seks, kültür, tarih, şifa, dini her tür turizmle de yine farklı bir hizmetin de merkezleridir. Buralarda yaşayan insanlar büyük çoğunluk cahildir hem. İyi eğitim görmüş, akıllı ve bilgili turistler için bölgeler ve kültürlerinin dışında cahil insanlar da ilgi odağıdır.

Özetle batılı bir turist dendiği zaman benim aklıma sadece gezmeye gelen bir kişi değil yukarıda saydıklarım da aklıma geliyor. Paranın satın alabileceği her şeyi temsil eder turist. Bugünlerde az parası olan, hiç olmayan, kredi kullanan, akraba desteği alan veya kısıtlı koşullarını zorlayan herkes tatil yapabiliyor olsa da “turist” kavramının içini dolduran noktaların değişmediğini düşünüyorum. Turist olmadan önce köle gibi çalışan insan topluluğu kendisine hizmet ettirebileceği ve aşağı görebileceği insanları bölgelerine giderek kısa süre de olsa kendilerini daha zeki, akıllı ve bilge sanabilmektedirler.

Benzer Yazılar

Yorumlar