Baltalı İlah Zagor “The Pathfinder” Vikinglerine Karşı

Çizgi Düşler Yayınları Zagor’un ikinci renkli sayısını Elif Kahyaoğlu çevirisiyle gururla sunarken son derece keyifli bir sinema uyarlamasıyla buluşturuyor okuru. Jacopo Rauch’un yazdığı, Gianni Sedioli’nin çizdiği “Guthrum’un Dönüşü” macerası dikkatli bakışların kaçırmayacağı öyküsüyle “antik” Viking zırh tasarımlarıyla Marcus Nispel’in yönettiği, Karl Urban’ın başrolünü canlandırdığı “The Pathfinder”den derin izler taşıyor.

Sıkı bir comics takipçisi olmakla birlikte eski fumettilerden en çok Zagor’u seviyor olma sebebim nedir diye çok düşünmüşlüğüm vardır. Hani teknik olarak western türü içinde yer alan bir çizgi romandır Zagor ve okuyana çok derin mesajlar da iletmez. Gerçi bir bakıma comicslerin çoğu için de aynı şeyi söyleyebiliriz ama galiba ikisinin başka bir ortak yönü beni cezbediyor olsa gerek ki fırsat buldukça okumaya çabalıyorum. Evet, tıpkı ana akım comicslerde olduğu gibi Zagor fumettilerin eski western yapıtlarından farklı olarak fantastik evrenlere, büyülere, olağanüstülüklere ve hatta uzaya açılan bir kapısı vardır. Basmakalıp mesajları da olsa, Zagor Teks, Tommiks, Swing, Teksas gibi örneklerle aynı kısır döngüye hapsolmamıştır. Geniş ufku olan her sanatçıya hayli geniş olanaklar sunar.

Gün gelir İrlanda mitolojisindeki cinler ülkesine gider, gün gelir antik kahramanlarla omuz omuza çarpışır, Vikinglerle macera yaşar, gün gelir Anadolu mitolojisinde yer alan Altın Post Avcılarıyla kesişir yolu, Golem, Dracula (Rakosi), Kurt adam ve daha onlarcasıyla çarpışır ve yer yer insanı gülümsetecek “haydi canımlı” çözümlerle de olsa kazanır. Ve neresinden bakarsanız bakın dünya kültürlerini kapsayan maceralara ev sahipliği yaparak okurlarını şaşırtmayı her daim başarır.

Ancak çizgi roman dünyasında sonsuz olanakların tükenişine defalarca şahit olduğum gibi Zagor’da da tekrar öykülere rastlıyorum son zamanlarda. Daha önce defalarca ele alınan bazı olaylar küçük değişikliklerle tekrar ediliyor. Atıyorum kafadan, işte, Cree yerlilerini aniden azdıran maskeli ve gizemli bir lider onları savaş yoluna indirir. Zagor onlara engel olur. Aaaa, o da ne? Gizemli lider kaledeki genç ve iyi niyetli rehber yerlidir. Sonra başka bir macerada aynı olay Shoshonlarla yaşanır ama bu defa gizemlinin yüzünü örten maske ve silah değişir, kimliği de atıyorum kale komutanının evlatlık aldığı yerli oğlu olur. Kalıp aynıdır ve birileri yayını durdurmamak için dolgu yapmış gibidir. Hatta bazı öykülerde bu dolgu olayı artık öyle sırıtır ki 96 sayfa doldurma telaşıyla basılan bomboş koşular, kovalamacalar, konuşmalar, komiklikler v.s. göz yorar.

Malzemelerin tükenişini bir de uyarlamalarla gözlemleyebiliriz. Aslında çizgi romanların var olmasını sağlayan bir tarzdır uyarlama. Bu nedenle bu maddeyi yazarken temkinli olmayı tercih ediyorum… Bildiğimiz örneklere bakarsak özellikle comicslerde sinemadan edebiyata hemen her sanat dalından alıntı ve uyarlama olduğunu görürüz ki Zagor ve dahi fumettilerde bunun yapılıyor olmasını malzeme tükenmesi olarak yorumlamak abartılı olabilir. Öte yandan bu uyarlamaların büyük bir kısmının; en azından Zagor özelinde, son dönemlerde gerçekleşmesi ister istemez bu olasılığı akla getiriyor. Veya yayın politikasında bir esneklik yaşandığına işaret ediyor. Ancak gerekçe ne olursa olsun Zagor’da farklı çizgi romanlara göndermelerden Yüzüklerin Efendisi’ne dek uzanan bir uyarlama alışkanlığının oturmaya başladığına şahit oluyoruz.

Bu sahne filmdeki baskın sahnesiyle aynıdır

İşte bu da bizi ittire kaktıra Çizgi Düşler Yayıncılık’ın yayınladığı “Guthrum’un Dönüşü” macerasına ve keyifli “The Pathfinder” uyarlamasına götürüyor.

Guthrum’un Dönüşü

Yazarı Jacopo Rauch, çizeri Gianni Sedioli olan macera Zagor’un Vikinglerle bir maceraya atılmasını anlatıyor. Üstelik de bence bunu Zagor’un nahif anlatımının ötesine geçip son derece sert ve kanlı bir şekilde yapıyor.

Bu macerada Zagor eski dostu Viking kralı Guthrum’dan bir mesaj alır ve yanına gider. Böylece de arkeolojik bir gezide bir profesöre, kızına, damadına eşlik etmesi istenir. Guthrum, Zagor, Çiko, bir bilim adamı ve on kadar cesur Viking bir Skeid’a (Viking savaş gemisi – “suyu delip geçen”) binerek yol çıkarlar. Bu macerada onları gözü dönmüş bir kabileyle lanetli antik Vikingler karşılayacaktır.

Ve, evet, tamam, biliyorum, bu şekilde özetlediğimde eminim çok kişi Pathfinder’le ilişkiyi anlayamayacaktır ama rica ediyorum az daha sabredin.

The Pathfinder

Filmin fragmanını gördüğümde çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Sene 2007. Tarih, fantastik ve macera filmi seven ben için ideal bir film gibiydi. Ancak kapkara bir fon, hızlı ve basit işlenmiş bir konu keyfimi hayli bozmuştu dün gibi hatırlıyorum.

Pathfinder (2007)

Gelelim hikayesine:

Bir Kızılderili köyünde büyümüş olan genç Viking kendini onlardan biri gibi görmektedir ve hayli mutludur. Sevdiği kız vardır. Evlatlık da olsa onu seven annesi, saygı duyduğu babası… Bir gün kıyılarına gelen yeni vahşi bir Viking akınıyla bu mutluluk sona erer. Genç tutsak düşer. Sonra düşmanlarına rehberlik ederek karlı zirvelere çıkarır, patikalardan geçirir, bir heyelan başlatıp hepsini öldürür, sevdiği kızla kurtulur, film biter.

Eeee, peki Guthrum falan?

Guthrum ve Falan…

Zagor’da açıkça belirtilmiş olsa da filmde değinilmeyen ancak Kızılderililerin yaşam biçimleriyle tarihi bilgilerin varlığı bana her iki hikayenin çıkış noktasının Amerika’nın Vikingler tarafından keşfedildiği tezine yaslandığını söyletiyor. Evet, Vinland Saga’sı ve meşhur Kızıl Erik olayı.

Bu teze göre Vikinglerden Kızıl Erik olanı hızını alamamış, önce İzlanda’ya, ardından Grönland’a, peşinden de Amerika kıtasına ulaşmıştır. Orada koloni kurmuş, üzüm bağlarıyla dolu bir yere yerleştikleri için de bölgeye Vinland demişlerdir.

İşte Guthrum’da dile getirilen ama filmde açıklanmayan ilk benzerlik de bu olmuş oluyor.

Sonra… Ha, işte sonrası karışık ve ustaca kurgulanmış.

Her iki çizgi romanda acımasız, sorgusuz sualsiz işkenceyle insan avlayan, öldüren, kadın, çocuk, yaşlı demeden katleden birileri var. Ama bunu yapanlar filmde Vikingler iken çizgi romanda adı sanı bilinmeyen gezgin bir Kızılderili kabilesi oluyor. Zagor’da kahramanlar hayatta kalabilmek adına çok ciddi bir savaş vermek zorunda kalıyor. Hatta birçok kahraman Viking kendini bu uğurda feda ediyor.

Her iki hikayede de kahraman-lar düşmanla göğüs göğüse çarpıştıktan sonra bir yola çıkarlar. Birinde bu tutsaklık şeklindedir diğerinde kovalanma. Çizgi romanda dev gibi bir ordu dar patikalarda kahramanları kovalar.

Devamında, filmde başkahraman olan Genç Viking düşmanlarını buzlarla kaplı bir dağa çıkarıp patikadan ilerletirken çizgi romanda yerini Cree kabilesinden bir Kızılderili alır. Ancak bu defa patika bir dağ yamacındadır ve buz daha sonra ortaya çıkaracaktır.

Derken filmde gerçekleşen heyelan kahraman gencin tuzağıyken çizgi romanda çok güçlü bir Viking savaşçısının kayaları yerinden oynatmasıyla gerçekleşir.

Her iki macerada da düşman bu heyelanda yok olur.

Film bu heyelan olayından sonra biterken çizgi romanda buzlu bölgeye ulaşılır.

Ve ayrıca filmde, kahraman sevdiği kızla kurtulurken çizgi romanda kurtulan çift profesörün kızıyla damadı olur.

Derken bu benim zorlama komplo teorisi gibi görünen iddialarımı ispatlayacak sahneler başlar ve filmdeki özel tasarım Viking zırhları okurun gözünün içine sokuluverir. Böylece de ben haklı çıkıveririm.

Evet, Haklı Çıktım mı?

Uyarlamaların bence en önemli noktası uyarlayanların “dürüstlüğü” noktasıdır. Alenen veya yukarıdaki örnekte olduğu üzere bir anlamda ustaca kurgulanan her uyarlamada ben asıl esere saygı duruşu niteliğinde sahneler veya ifadeler beklerim her zaman. Gördüğüm o ki yazar Jacopo Rauch filmi izlemiş, kendi hikayesini kurgulamış, peşinden de çizer Gianni Sedioli izleterek saygı duruşu niteliğindeki noktanın zırh tasarımları olduğunu işaret ederek doğru zamanda doğru ve dürüst bir çizim yapmasını sağlamıştır. Veya bu proje ortaklıkla ortaya çıkmıştır ki o zaman da oturup filmi birlikte izlemişlerdir, ama bence sonuç değişmemektedir.

Ben uyarlamayı esnek ve yaratıcı buldum. Yazar kendini asıl esere kaptırmak yerine Zagor’u, Çiko’yu, Guthrum ve adamlarını devreye sokarken hayli rahat çalışmış. Bazı çizim ve diyalog zorlamalarını saymazsak hayli keyifli bir iş. Üstelik kanlı sahneler ve şiddetin doğru dozajda verilmesiyle de Vikingli bir maceraya okumanın keyfi de eklenmiş. Eski Zagor tarzı olsaydı eminim birçok nokta “zararlı” bulunacağından, genç dimağları zehirleyeceği korkulacağından hızla atlanırdı. Neyse ki bu sefer buna riayet edilmemiş de yaşımıza ve çağımıza uygun çizgi roman okuyabildim.

Not

1- Ben hem filmi hem de bu sayıyı arşivimde tutmaktan mutluyum. Size de öneririm, siz de tutun.

2- Zagor’un bilim kurgu ve fantastik edebiyatla kesişen yolları için şu yazılara bakabilirsiniz:

Zagor’un Zagor'da Yüzüklerin Efendisi Öyküsü

3- Filmdeki Viking kostümleri hafiften Frank Frazetta ustanın “Death Dealer” eserine gönderme gibidir.

Yorumlar