Batman: Gotham Kapıları – Gotham’ın Tarihinde Yatan Karanlık Sırrı Öğrenmeye Hazır mısınız?

3- Cobblepot’un Kökleri

Malum, Gotham’ın kurumsal yükselişi tam da Theodore Cobblepot’un belediye başkanlığı yaptığı döneme denk geliyor. Kendisinin çelişkilerini ve karamsarlığını haksız bulmak mümkün değil. Gotham’ın geleceği konusunda son derece mantıklı bir takım endişelere sahip ve Wayne ile Elliot aileleriyle birlikte şehrin geleceği, büyüyüp gelişmesi için her şeyi yapmaya da hazır.

Gel gelelim bu üç büyük aile liderine, suratsızlık ve sevimsizlik abidesi Cameron Kane’in de dahil olmasıyla birlikte işler iyiden iyiye çirkinleşmeye başlıyor. Gotham’ın tecimsel faaliyetlerinin ülkeye yayılabilmesi için en önemli fırsat, Kane ilçesiyle dirsek temasında bulunabilmesinde yatıyor. Muşmula suratlı Kane, Cobblepot, Wayne ve Elliot ailesinin finansal gelgitler yaşadığı bir dönemde bu projeye yatırıp yapmak için ön koşul olarak, yeni inşa edilecek Gotham Köprüsü’nün Kane ilçesine bağlanmasını şart koşuyor. Yani işin kemiksiz hali odur ki bizlerin bu günlerde de hayatından eksik olmayan tipik bir “belediyecilik oyunları” sergileniyor sahnede! Dolayısıyla sahnenin tam ortasında, ucu torun Cobblepot’a dokunacak bir dans sergileniyor…

4- Çömezlerin Kıskanılası Takım Oyunu

Robin ukalalığına uyuz olduğunuz, onu bir kaşık suda boğmak isteyeceğiniz az sayıda Batman öyküsü okumamışsınızdır diye tahmin ediyorum. Nitekim burada, geçmişe saplantılı ve 100 yıllık bir teneke yığının içerisinde gezinen Architect gibisinden bir moron karşısında bile vakur tavrını koruyan Dick’e hayran olmamak elde değil. Bruce Wayne’in bireysel hırslarıyla cebelleşme alışkanlığının ve sinir bozucu ukala dümbelekliğinin aksine, karşı karşıya kaldığı durumu hızlıca kabullenen ve çözüm üreten bir Batman var burada! İlk etapta giydiği kostümün ağırlığı altında ezilecekmiş gibi görünen Dick, bu ilk büyük sınavı alnının akıyla verirken; bir Batman olarak da konumunu hızlıca kabul ediyor… Biz Robin’e küfürler düzerken, onun için koyduğu “Benim hiç olmadığım kadar iyi bir Robin, muhtemelen daha iyi bir Batman olacak” teşhisi de kendisini nereye konumlandırdığının kanıtı değil mi zaten? Bu tarafıyla klasik Batman görkeminden uzak ama kesinlikle o görkeme de fazla ihtiyaç duymayan bir büyüme öyküsü var ortada… Daha doğrusu “bir büyüme öyküsünün son evresi” diyelim biz ona…

5- Nightrunner Öyküsü

Malumunuz, Gotham Kapıları şahane bir bonus ile birlikte geliyor. Avrupa’nın “öteki Batman’i” olan Nightrunner’ın doğuşuna tanıklık ettiğimiz bu kısa öykü; bir taraftan da “bütün bunlar olup biterken Bruce Wayne tam olarak neredeydi?” sorusunu da basitçe açıklığa kavuşturuyor. Paris’in kenar mahallelerinden kopup gelen bu öykü, Müslüman bir direnişçi olan Bilal Asselah’ın, kısa zamanda bir özgürlük ikonuna evirilmesini konu alıyor.

Nihayetinde Bilal’in dönüşümünü uzaktan uzağa gözlemleyen Bruce Wayne ile yüzleşmesi ve yarasa ağabeyinin “Bir taraf için değil bir amaç için savaş” telkinini fazla mırın kırın etmeden değerlendiren genç direnişçi dostumuz; Paris çatılarını sahipsiz bırakmayacak olan Nightrunner’a dönüşüyor. Pek çok takipçi daha önce kendisini Batman INC. ve Batman Annual serisinden tanısa da kendisine ilk defa bu kadar yaklaşıyoruz. Öyle sanıyoruz ki aslen Bruce Wayne de kendisine bu kadar sokuluyor ve diyor ki;

“Onların yere değil göğe bakmalarını sağladın Bilal!”

Sözün özü odur ki; radarımıza American Vampire ile takılan ve kısa süre içerisinde DC’nin gedikli isimlerinden biri haline gelen Scott Snyder, Kara Ayna gibi bir külliyatın hacminde olmasa da oldukça başarılı ve tutarlı bir kısa öyküye imza atıyor. Ağırlıklı olarak karakter öyküleriyle adından söz ettiren Kyle Higgins ile olan kalemşörlük ilişkisi ise Greg Capullo’yu öyle aman aman aratmıyor.

Son tahlilde, bol steampunk soslu, isli, sisli, puslu ve tozlu yakın Gotham tarihi öyküsü, bu zamana kadar işlenmiş en başarılı Gotham öyküsü değil belki ama kesinlikle tatmin edici olmanın çok çok ötesinde!

Yorumlar