Batman’e Manga Dokunuşu: Batman – Child Of Dreams
Batman vs Superman sinemalardaki yolculuğunu sürdürürken gerek yanlısıyla, gerek karşıtıyla filmi değerlendirdik, değerlendirmeye de devam ediyoruz. Ama kaçınılmaz şekilde bir noktada filmlerden uzaklaşıp tartışmayı çizgi romanların cephesine taşıdığımızda şu iki gerçekle karşılaşıyoruz: DC’nin yeni başlayan izleyicileri yer yer boğabilecek canon karmaşası ve istisna bazı denemeler haricinde DC’nin sabit bir tarzı olduğu gerçeği.
Bunların bir eksi olduğunu elbette savunmayacağım, fakat yıllar yılı çıkan animasyon serilerinin bile belli bir şablon dışında olmaması, çizgi romanda da yetkinliğini çok önceden kanıtlamış Manga akımının anlatım odağı dışında kalmasından bahsediyorum. Bu elbette bir kıyaslama yazısı değil, fakat Marvel’in bundan 30-40 yıl öncesinde bile okyanus ötesi ortak çalışmalarla birçok yapımlarına Japon işi, yaratıcı ve estetik, hani bunu kabul etmek istemeseniz de farklı dokunuşlar katabildikleri ortada. Haliyle, sadece Spiderman yada Avengers için tümüyle Japon yapımı yarım düzine paralel evren varken, DC’nin bu anlatım metodunu neden yok saydığı sorusu zihnimi kurcalıyordu ki; çokça eşeleyerek de olsa Batman: Child of Dreams‘e ulaşabildim. Gerçi 2008’de Yoshinori Natsume’nin Batman: Death Mask, Jiro Kuwabata‘nın ise Bat-Manga adlı çalışmaları yada DC Comics’in Manga kolu için planladığı halde 2010’da fişini çektiği CMX Comics’in kısa hayatı da başka bir yazının konusu olsun.
Child of Dreams’i elimize alır almaz, kapağındaki Kia Asamiya ismi dikkatimizi çekiyor, zira bu isme hiç de yabancı sayılmayız. 1963 doğumlu bu Mangaka, Silent Mobius, Martian Successor Nadesico, Steam Detectives, Sonic Soldier Borgman gibi Anime/Manga’ların yanısıra X Men külliyatının en önemli parçalarından Uncanny X Men’e de emek vermiş bir isimdir. Çizdiği karakterlere kendine has ayırt edici izler bırakabilen Mangaka’nın hem karanlık hem de renkli kurgulara tam oturan bir çizim tarzına sahip olduğunu söyleyebilirim. X Men’in yanı sıra Star Wars Episode I gibi bazı batı adaptasyonlarında da çalıştığı bilinen Asamiya’nın yer aldığı diğer adaptasyonların en başında da Batman: Child of Dreams geliyor.
Kodansha yayınevi tarafından 2000-2001 arasında 2 cilt olarak basılan, batıda ise 2003’de basılan bu 10 sayılık hikaye aynı zamanda DC’nin ilk Manga denemesi. Serbest olarak da okunabilen bir Batman hikayesi olan Child of Dreams’ın okuyucuyu yormayan, daha önce DC külliyatına girmemiş okuyuculara önerilebilecek bir yapı taşıyor gibi gözükmesi ilk bakışta dikkatimizi çekiyor. Öte yandan ikincisinin pek de doğru bir yargı olmadığı birkaç fasikül sonra ortaya çıkıyor, neyse.
Hikaye sıradan bir Gotham gecesinde patlak veren bir rehine krizi ile açılıyor. Olaylar hakkında başta tek bildiğimiz bu işin arkasında, Two Face’in olduğu. Öte yandan Batman ortaya çıkmadan Gotham’a bir Batman haberi yapmak üzere gelen Japon gazetecilerden Yuko Yagi’nin hikayenin odağındaki diğer isim olduğunu anlıyoruz. Two Face kendi şablonu olduğu üzere kimin ölüp kimin yaşayacağına ilişkin yazı tura atmak üzereyken, Yuko ve ortağı Nagai suç mahalline dalıp doğrudan görüntü almaya çalışmak gibi bir hata yapar (Tabii polis barikatını nasıl aştıkları da ayrı bir konu ya, neyse). Yuko, Two Face tarafından rehin alınır ve Batman aynı sıralarda olay yerine varır. Öte yandan Batman fidye yada herhangi bir talepte bulunmak yerine sadece kaderin mutlaklığını kanıtlamak adına rehineleri öldürmekten çekinmeyen bu eylemde tuhaf giden birşeyler olduğunu sezmiştir. Zira Two Face, Harvey Dent isminin kendisine anlam ifade etmediğini ve ne pahasına olursa olsun asla Arkham’a geri dönmeyeceğini söyler.