Bir Uzaylı Kadar Yabancı: Partilerde Kızlarla Nasıl Konuşulur?

Hayır, düşündüğünüz gibi değil…

Çizgi romanın kapağını gören pek çok kişi, bunun kadın erkek ilişkilerine yönelik bir yorum ve nasihatler kitabı olduğunu düşünmüşlerse, bir bakıma haklılar. Her ne kadar klasik bir ikili ilişkilere yönelik öneriler kitabı olmasa da, bu kadim konuya farklı bir pencereden, alışılmamış bir yorum getiriyor “Partilerde Kızlarla Nasıl Konuşulur”.

Gerçekten, kızlarla nasıl konuşulur?

Bir selam yeter mi?

Satranç gibi, onlarca hamlenin sonrasını düşünerek mi bir şeyler söylemeli?

Nasıl olur ki? Hem nasıl olur da erkekler kızların dünyasını bir türlü çözemez?

Neil Gaiman’ın “Kırılgan Şeyler” adlı öykü kitabında yer alan “Partilerde Kızlarla Nasıl Konuşulur”, Brezilyalı kardeş çizgi, roman sanatçıları Fabia Moon ve Gabriel Ba tarafından resimlenmiş. Kocaman gözleri ile size bakan bu genç kızlar, sadece karakterlerin değil, bizlerin de birkaç kelime etmesini zorlaştırıyor. Çizgiler yalın olduğu kadar rahatsız edici. Büyük gözlerini size diken “yabancıların” mavi göz bebekleri üzerinizdeyken ne demek istediğinizi anlatmakta zorlanıyorsunuz.

Parti, Ama Nasıl?

70’li yılların İngiltere’sinde geçen öyküde Vic ve Enn isimli henüz ergenlik çağlarındaki iki gencin diyaloğu ile konuya giriş yapıyoruz. Hatta bahsedilen şarkılardan, 70’li yılların başı olduğu söylenebilir.

Öykü, Enn’in bundan otuz yıl önce yaşadıklarını anlatması ile başlıyor. Yakın dostu Vic’in onu bir partiye gitmek için ikna etmeye çalıştığını okuyoruz. Silik ve ikili ilişkilerde bir o kadar başarısız bir karakter olduğunu anladığımız Enn, tersine yakışıklı ve kızlar konusunda da başarılı olduğunu söylediği Vic’in teklifini mecburen kabul ediyor. Gittikleri evde kapıyı açan Stella’nın güzelliği karşısında nutku tutulan Enn, bu güzel kızı arkadaşının kapması ile partideki diğer kızlarla iletişim kurmaya çalışıyor.

Enn öykü boyunca üç kız ile konuşuyor. İlk denemesinde kendini sınırlayan ve ne diyeceğini bilemeyen karakter, başarısız olduktan sonra ikinci adımı atıyor. Burada konuştuğu kız ile arasında anlaşılması güç diyaloglar geçiyor. Okur olarak biz de ister istemez ortada bir tuhaflık olduğunu anlıyoruz. Enn, istediği yakınlığı kurmaya başlamışken Vic’in ona aslında yanlış partiye geldiklerini ve buradaki herkesin aslında “turist” olduğunu söylemesiyle elindeki ikinci fırsatı da kaçırıyor. Sonunda aradığı diyaloğu kimselerin olmadığı mutfakta yakalıyor. Burada yanına gelen kızıl saçlı, kendi tabiri ile Yunan burunlu, bir şiirin vücut bulmuş hali olan “Triolet” ile yakınlaşan Enn, tüm çekingenliğine rağmen görmediği duvarları yıkıyor.

Öykünün sonunda Enn’in aksine daha rahat ve kızlara karşı daha başarılı olan Vic’in yapmaması gereken bir şey yaptığını bu yüzden Stella’nın adeta alev aldığını okuyoruz. İkili buradan apar topar uzaklaşıyor. Öyle ki çizgi roman sayfalarında, partinin gerçekleştiği evin camlarından alevler, dumanlar ya da bunlara benzer bir şeylerin yükseldiğini görüyoruz.

Sonra… Bir Sıçrama…

Öykünün başında Enn’in kızlar hakkındaki düşüncelerini okuyoruz. Stella ile karşılaştığında yaşını tahmin edememekten rahatsızlık duyduğunu söyleyen Enn, ergenliğe gelene kadar kız ve erkekler için zamanın aynı hızla aktığını, daha sonra bir sıçrama ile kızların yetişkin olduklarını söylüyor. Burada kızlar Enn için adeta birer uzaylı, birer yabancı, anlaşılması ve iletişim kurulması zor birer varlık haline geliyor. Kendi de ergenlik çağındaki Enn, kızları anlamıyor ve anlamadığının farkında. Ama Vic öyle değil. Vic istediğini elde edebiliyor. Partinin en güzel kızını odasına çıkaran Vic’in karşısında, kızlarla konuşarak onları anlamaya çalışan Enn yavaş ama emin adımlarla ilerliyor. Peki, tüm bu çabayı bozan ne oluyor? Vic’in yaptığı yanlış bir şeyler… Kendi de söylüyor;

“Cesaret edebildiğin kadar ileri gitmişsindir ve daha ileri gidersen artık sen, sen olmaktan çıkarsın. O eşiği geçmiş biri olursun.”

Boşluklar

Öyküde her şeyin bir açıklaması yok. Evet, kızlar gerçekten bu dünyadan değiller. Ama bunun açıklaması okuyucunun zihninde gerçekleşiyor. Enn’in çabalarını birebir okurken Vic’in neyi yanlış yaptığını bilemiyoruz. Stella’nın neden canlı bir alev topuna döndüğünü öğrenemiyoruz.

Sadece şu soru akılda kalıyor; yoksa Enn gibi mi olmak gerekiyor?

Bire Bir Uyarlama

Anlatıma gelirsek, incelemeye geçmeden önce hem çizgi romanı hem de öyküyü bir kez daha okudum. Çizgi roman neredeyse birebir uyarlanmış. Sulu boyanın renkli anlatımı, bir rüyanın içinde gibi hissetmenize neden olurken anlatılan öykü ile bütünlüğü de sağlıyor. Biraz önce de belirttiğim gibi Enn ve Vic bir o kadar sadeyken kızlar kocaman gözleri ve incecik yapıları ile gerçekten bu dünyadan değiller gibi resmedilmiş. Bir Neil Gaiman öyküsü başka nasıl anlatılabilir ki?

Öykünün bir de film uyarlaması var. Fakat pek parlak bir yapım gibi gözükmüyor. Meraklısı bir göz atsın.

Künye
Yayıncı: Çizgi Düşler Yayınevi
Yayın Tarihi: 2016
Yazan: Neil Gaiman
Uyarlayan: Fabio Moon, Gabriel Ba
Çeviri: Sinan Okan
Editör: Cenk Könül

Yorumlar