Boğaç Han: Korkut Ata Söyledi, Hayrullah Kaya Hayat Verdi
-
Zülfikar Yamaç
- Çizgi Roman
- 19 Mart 2015
İlkokul yaşlarında Tükçe derslerinde bir çoğumuz Dede Korkut ismini duyduk, ona ait hikayelerden en az bir tanesini okuduk ya da dinledik. Bu hikayelerden de tartışmasız en çok bildiğimiz ve aslına bakarsanız aralarında en etkileyici olanı da; şüphesiz Boğaç Han destanydı. Daha ergenlik yaşa yeni gelmiş bir oğlan çocuğunun, dev gibi bir boğaya karşı cesareti ile karşı durup, zekası ile onu yendiği hikayeye Hayrullah Kaya çizgileri ile hayat vermek istemiş, iyi de yapmış.
Evvela kimdir Hayrullah Kaya? Efendim kendisi Kazak Türklerinden olup, İstanbul doğumlu, 10 yılı aşkın bir süredir İllüstrasyon sanatını icra eden çok yetenekli bir abimizdir. Burada hemen şunu da belirtmek isterim; böyle bir eser için kendisinden daha doğru bir sanatçı olamazdı (sebebine birazdan değineceğim) diye düşündüm Boğaç Han’ı okuduktan sonra.
Korkut Ata Söyledi
Dedim ya hepimiz ilkokul çağlarında okuduk, duyduk Boğaç Han destanını. Olsun biz yine de bir hatırlayalım ne oldu ne bitti:
Hanlar hanı Bayındır Han, her sene yurt sofrasını açar, ziyafetler verirdi. Onun sofasında aç olanların karnı doyurulur, borcu olan feraha çıkartılırdı. Bayındır Han bu senede tüm beylerine en hızlı ulaklarını yolladı, gelsinler de sofrada etin en güzelini, kımızın en hasını paylaşsınlar onunla. O beylerin içinde bir Dirse Han vardı ki; dillere destan! Kırk yiğidi ile cenkten cenge koşar, yenilgi yüzü dahi görmeden otağına varırdı. Yiğitliğine yiğit, sözünün eri bir beydi. Haber üzerine kırk beyiyle yola koyulur, varırlar Bayındır Han’ın sofrasına.
Üç otağ kurulmuştur; biri ak, biri kara biri de kızıl. Bayındır Han’ın adamları gelir, Dirse Han’ı kara otağa alırlar. Yerin rahatsızını, etin tatsızını sunarlar kendisine. Olan bitene anlam veremeyen Dirse Han, sebebini sorduğunda ise Bayındır Han’ın dünyaya ne oğlan ne de kız çocuk getirmeyenlerin kara çadıra alınmasını, kendisine verilen eti yeyip oturmasını, oturmazsa da kalkıp gitmesini salık verdiğini söylerler. Bunun üzerine kırk yiğidiyle at biner Dirse Han, eve dönüş yoluna koyulurlar. Hatun hanımının yanına varır başına gelenleri der. Dirayetli hanımın yüzü gibi, fikri de aydınlıktır. Dirse Hanı’na, evinin direğine, salık verir ki;
“Alaca çadırını yeryüzüne diktir. Attan aygır, deveden erkek deve koyundan koç kestir. Oğuz’un tüm beylerini ocağına topla. Aç görsen doyur, çıplak görsen giydir. Tepe gibi et yığ, göl gibi kımız sağdır. Dile dile, olur ki bir ağzı dualının hayır duası ile Tanrı bize topaç gibi bir çocuk verir.”