Buffy The Vampire Slayer – Sunnydale’de Güneşli Bir Gün

Özlem duyduğum geçmiş üzerinden devam ederek, bu kez benim için her şeyin başlangıcı olan bir diziyi takdim etmek istiyorum: Buffy The Vampire Slayer. Süper kahramanlardan daha süper kahraman, anti-kahramanlardan daha anti-kahraman olan Buffy’yi neresinden tutup da övsem bilemiyorum. Şimdilerde Avengers ile tanınan ve onun üzerinden övülen ama benim için anlamı Buffy The Vampire Slayer ve Angel olan Joss Whedon yapımcı görevinde zaten. İzlemek için bir neden istiyorsanız, parmakla göstererek Joss Whedon’ı işaret edebilirim yani. 1997-2003 arasında yayınlanan BTVS’ı türü nedeniyle, günümüzdeki dizilerle de kıyaslamadan edemiyorum ve şimdilerde yayınlanan ve yeni nesil için hazırlanan fantastik dizilere baktığımda, her türlü durumda kıyaslamayı açık ara önde kazanan Buffy kazığını fırlatıp diğer dizilerin kalbini isabet ettiriyor. Söylemek istiyorum ki, yazının devamında bol miktarda kıyaslamaya maruz kalabilirsiniz.

Her şey, güneşli bir kasaba olan Sunnydale’de başlar. Vampir avcımız Buffy (Sarah Michelle Gellar), bodrumuna doluşan vampirler yüzünden eski okulunu yakarak okuldan atılıyor ve annesiyle birlikte yeni bir kasabaya, Sunnydale’e taşınıyor ve dolayısıyla Sunnydale High School’a başlıyor. Sunnydale High’ın Hellmouth (Cehennem Ağzı) olduğunu bilmiyor tabii Buffy. Burada ilk olarak Scooby Gang’in temelleri atılıyor Willow (Alyson Hannigan), Xander (Nicholas Brendon), kütüphaneci Mr. Giles (Anthony Head) ve daha sonraları Cordelia (Charisma Carpenter) ve Oz (Seth Green) ile birlikte. Buffy, önceki okulunda yaşadıklarını bir kez daha tekrar etmemek için her şeyi planlamışken bir anda kendisini gözetmeni Giles ve dostları Willow ve Xander ile vampir avında buluyor. Sadece vampir avı olsa yine iyi, ama bununla yetiniliyor mu? Hayır.

Koskoca 7 sezon ve 1 sezon da çizgi romanıyla birlikte savaşmadıkları iblis, tanrı, vampir, kurtadam kalmıyor. Dizide kesinlikle “Biz şu kötü vampirleri güzellerden yakışıklılardan seçelim de, ileride hepsini birbiriyle öpüştürürüz.” derdi yok! Tek iyi ve karizmatik vampirimiz Angel’dır (David Boreanaz) dizide. Ama o da kendisinin farkındadır ve her ne kadar bir ruha sahip olsa da “Ben avcıyla bir ömür geçireceğim, evleneceğim bir de çocuk yapacağım.” demez hiç.5 yaşından beri hep yan yana olan Willow ve Xander bile bir ara tam yakınlaşacakken, bir anda sevgilileri ve içine düştükleri durumdan dolayı kendilerine geliyorlar. Yani yine yeni nesil diziler gibi sürekli aşk üçgenleri, beşgenleri, sekizgenleri yok ve herkes yerini biliyor. Bu durum da sizde yol açabilecek baygınlık geçirme durumlarını ve dizinin konusunun sünmesini engelliyor. Ayrıca her bölümde farklı bir olay oluyor, ama sezonun genel bir konusu da oluyor; yani ikisini aynı anda yönlendiriyorlar.

buffy2

Lisede geçen ilk üç sezonun ardından bir adet Vampire Master, bir adet evil Angel ve bir adet de kendini dev iblise dönüştüren belediye başkanını haklamış bulunuyor Scooby Gang. O üç sezonda tam eğlencelik bir havada geçiyor. Ama dördüncü sezona geçince artık olgunlaşma zamanının geldiğini görüyorsunuz ve bu durumu son derece kolaylıkla kabullenen Willow’un aksine Buffy pek de kolay kabullenemiyor. Üniversite hayatı onun için kısa sürede kabusa dönüşüyor. Oda arkadaşının bile bir iblis çıkmasının, iblislerin dünyasının kapısını açması için gönderilen “The Key”in Buffy’nin kız kardeşi Dawn olarak gönderilmesinin, ölümden iki kez geri dönmesinin ve daha sayamayacağımız kadar çok yaşadığı olayın ardından, bir çeşit bunalıma girmesi kaçınılmaz oluyor.

Benzer Yazılar

Yorumlar